Türkiye ateş yerine dönmüş. Her gün çatışma, hergün şehit haberleriyle sarsılıyoruz.

Türkiye savaşta sanki...

Bugün dış ülkelerden bakıldığında bizim de Suriye’den pek farkımız yok.

Bizde de her gün askeri hareketlilik, terör eylemleri ve şehitler var...

Artık insanların giderek hem hükümete ve yetkililerine, hem de devletin birimlerine güveni sarsılıyor.

Bu gelişmeler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da yüzüne ve ruh haline yansıyor.

Her geçen gün biraz daha geriliyor ...

Tabi Başbakan gerildikçe toplum da geriliyor...

Çünkü en fazla o bağırıyor... En uzaklara o sesini duyurabiliyor.

Başka bağıran çağıran oldu mu, sesi kesiliyor. Sesi kesilmese de sesini duyuracak mecra bulamıyor.

Artık, medya bile her gün Başbakan Erdoğan’ın hedefinde...

Kimse hükümete, Ak Parti’ye dokunmayı versin, Başbakan ağzına geleni saydırıyor. Eleştiriye tahamül yok...

Bu gidiş iyi gidiş değil. Eleştiriye tahamülünüz kalmadığında ‘yaptığınız yanlışları görüyor ve bunları kapatmaya çalışıyorsunuz’ demektir.

Başbakan da yanlışlarını ve geldiği noktayı iyi biliyor.

Hem iç siyasette, hem dış siyasette gelinen son durum ortada...

Bir zamanlar ‘Komşularımızla sıfır sorun’ dediğinde Başbakan Erdoğan’ı alkışlamış ve gönülden destek olmuştum...

Ak Parti kuruluş çalışmalarında tüzüğünü okumuş ve ‘İlk defa böylesine demokratik bir parti tüzüğü’ diye sevinmiş ve ilk defa bir siyasi yapının içinde partinin kuruluş çalışmalarına katılmıştım. Hatta ilk kurulduğunda ilçe ‘Dış İlişkiler Komisyonu’ üyesi olmuştum.

Şimdilerde ise o ülke için kaygı duyuyorum.

Başbakan Erdoğan da birçok konuda kaygılanıyor. Bunları hepimizden iyi o biliyor.

O iyi niyetle ‘Kürt açılımı’ dediğinde, vatandaşlarına özgürlük vereceğini düşünmüştü. Oysa kendisi özgürlüğün ne anlama geldiğini iyi biliyordu. Çünkü özgürlüklerin sınırı yoktur.

Başbakan nasıl ki ‘muhtar bile olamaz ‘ denilen kısıtlı bir dünyadan bu gün başbakanlık koltuğunda 10 yıldır oturuyorsa, ve bugünkü özgürlüğü kendisine yetmeyip, herkesi sindirip kendisini daha özgür kılmak istiyorsa, o özgürlük vaadettiği topluluklarda aynı şeyi istedi.

Bugün Türkiye’de terör olayları her geçen gün tırmanıyor?

Bunun nedenini bilmeyen bir vatandaşımız var mı acaba?

Herkes biliyor da kimse söyleyemiyor...

Komşu ülke Suriye bir iç savaş yaşıyor... Oradaki rejim muhaliflerini açık açık destekliyor, dün ‘kardeşim’ dediğiniz Devlet Başkanı Başer Esad’ı en ağır şekilde suçluyorsunuz.

Peki bu durumda Suriye’den ne beklersiniz?

-Adam elinden gelebilecek her tür kötülüğü yapsa haklıdır. Çünkü siz onun muhaliflerine sadece destek vermekle kalmıyorsunuz.

İddialara göre, muhaliflere askeri eğitimden silah desteğine kadar her şeyi veriyorsunuz...

Irak da komşu bir devlet. Amerikan askeri çekildiğinden bu yana Irak’ta kan durmuyor. ABD askeri varken de aynıydı ama en azından Türkiye ile iyi geçiniyordu. Peki Irak’la neden kötü olduk?

Bu soruyu soruyor mu Türk halkı kendine? Türkiye hükümeti demiyorum. Hükümet neden kötü olduğumuzu çok iyi biliyor.

Bugün Irak’ta yargılanarak idam cezası almış Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi Türkiye’de yaşıyor. Türk hükümeti de kendisine sahip çıkıyor ve bakınması için tüm imkanları sağlıyor. Haşimi Irak’ta bölücülük ve mezhepçilikle suçlanıyor.

Şimdi bu komşu ülkenin kaçağını biz niye barındırıyoruz?

Böyle bir durumda komşu ülke elinde bulunan (zaten yıllardır var olan) PKK terör örgütünü sana karşı desteklemez mi? Silah yardımı yapmaz mı?

Amaç Haşimi’ye sahip çıkmaksa yeri Türkiye’nin olmadığı bir dost ülke bulunabilir.

Siz herkese meydan okursanız, herkeste size meydan okur?

Uluslararası ilişkiler meydan okumakla yürümez. İç siyasette bağırıp, çağırıp insanların nabzına göre şerbet verip prim yapabilirsiniz ama, dış siyaset bunu götürmez.

Suriye politikasında ne kadar öne çıktığımız ve bu gün ne kadar yalnız kaldığımız açık ortada...

Yine İran ile yaşanan gerginlikte...

Başbakan Tayyip Erdoğan da tüm bunları biliyor ve gelecek kaygısıyla geriliyor...

Böyle bir durumda terör nasıl bitsin...