Türkiye çok önemli bir süreçten geçiyor. Bu sürecin adını koyabilmek bile zor. Çünkü adını koyduğunu tanımlar size şüpheli yapabilir.

Çünkü bu gün herkes bir birine şüphe ile bakıyor...

Öncelikle siyasi arena...

Topluma önderlik edecek, topluma yol gösterecek siyaset dünyasında olup bitenleri görünce şaşırmamak elde değil.

İktidarı da muhalefeti insanların kafasında soru işareti uyandırmakta birbirinden eksik kalmıyor.

Hani bir benzetme de söylenen söz vardır ya;
“Aynı tas aynı hamam”

Bugün İktidar partisine bakıyoruz, parti başkanı Recep Tayyip Erdoğan.... 2002 yılından bu yana Cumhuriyet tarihinde hiç bir siyasi partiye nasip olmamış bir şekilde halkın tek başına iktidar yaptığı Ak Parti...

Lideri Tayyip Erdoğan... Aynı zamanda makam olarak Cumhurbaşkanı’ı da... Ama son zamanlarda Toplumun yarısı artık onu Cumhurbaşkanı olarak görmüyor... Çünkü yeni yasal düzenlemelerle ortaya çıkan bir yapı... O artık Ak Parti toplantılarında boy gösteriyor...

Öyle olunca, o AKP Genel Başkanı...

**** **** **** ****

Şu son günlerde yaşadıklarımıza bakın... Reza Zarrab diye bir hırsız, arsız, Türkiye’nin başına bela edildi. Bugünkü görüntüde, bunu yapan ABD...

Yooo yooo... Onu bu ülkenin başına bela eden bizim iktidar partimiz...

Dün “Hayırsever işadamı” idi... Bu gün ülkeyi satan bir ajan...

Peki bizim iktidarımız, iktidarımızı yöneten kişiler bunu neden göremiyorlar... Aslında kendileri görmeseler bile, bunu Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başbakan’ın önüne dosyasını koyup, neler olabileceği yönünde bilgilendirme yapıyor...

Ama o zamanlar, bunlar ciddiye alınmıyor...

Neden, ortak çıkarlar...

Adam bugün, ülkenin bakanları ile ilgili, önemli iddialar ortaya koyuyor. Bu iddialar tabi bugün Amerika’dan anlatılıyor. 17/25 Aralık’ta Türkiye’de gündeme getirilmiş, operasyonlar düzenlenmişti...

O günün adı bugün, paralel yapı darbesi oldu... Evet FETÖ terör örgütünün bu ülke üzerinde nasıl oynadığını, ülke çıkarlarını kullanmayı ve ganimetini nasıl yemeye çalıştığını geçmişte dile getirdim...

Peki o gün, her ne olursa olsun, bu iddialar üzerin ve bakanlar, o banka müdürleri hakkındaki soruşturma devam etse, Türkiye’de yargı bunu bir karar bağlasa ne olurdu... Ama üstü kapatıldı.

Bir bakan tüttü 750 milyon liralık saat kullandığını bağır bağıra haykırdı, kimse hesap sormadı. Bu para, bu saat nereden geldi. Bunu Amerika’dan mı öğrenmemiz gerekiyordu?

**** **** **** ****

Şimdi Ana Muhalefet Partisi Lideri çıkıyor bir takım açıklamalar yapıyor. Ana Muhalefet Partisi’nin görevidir, yönetimdeki aksaklıkları ortayı çıkartıp anlatmak, kamuoyu gündemine taşımak.

Adam belgeleri açıklıyor...

Bu ülkeyi yöneten partinin ve hükümetin en önde gelen ağızları hemen çelişkili ifadelerle konuşmaya başlıyor.

Hadi parti adına; “Bunlar iftira, belgeler sahte” dedin...

Peki hükümet adına konuşanlara ne oluyor...

Hükümette hangi parti olursa olsun, hükümet bu ülkenin Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümetidir. Bu ülkenin varlıklarını, değerlerini korumak için ordadırlar.

Onlar, her konuştuklarına dikkat etmeli ve siyasi tutum ve davranışlar yerine ‘Devlet’ olmalı, devletin imajını korumalıdır.

Bir bakanla ilgili yolsuzluk iddiası varsa, hele ki bunu Ana Muhalefet Partisi iddia ediyorsa, iktidarın, hemen soruşturma açması ve o kişinin o koltukta oturması için aklanması gerekir.

Bu iddiaların hedefinde iktidarın lideri Tayyip Erdoğan bile olsa, bunu sağa sola itelemekle bırakmaması direkt yargıya götürüp, “Bakın bu iddialardan ben aklandım” demesi gerekir...

Tabi bunu söyleyebilmek için insanların önce kendilerine güvenmesi gerekir.
Yani ‘Temiz olması’ ...

Siyasi kültürümüzde bunun olması ve yerleşmesi gerekir. Bakın Avrupa’da gelişmiş ülkelerde böyle iddialar hemen yargıya taşınıyor ve gereken yapılıyor. Başbakan da olsa yargı bir açığını bulmuşsa cezasını çekiyor, ya da aklanıp alnı açık ortaya çıkıyor.

Çünkü, bu tür iddialar sadece taraftar inancıyla kapatılamaz. Bunu her şeyden önce Allah görüyor. Bunun yanında devleti yönetenler bilmeli ki, bu ülkede yaşayan herkes, siyasi düşüncesi, dili, dini ne olursa olsun herkese hitap ve hizmet etmek zorundadır. Kimsenin kafasında ‘Hırsızlık, rüşvet’ gibi sorular kalmamalı...

Yargı karar vermeli ve herkes; “Bak adam aklandı geldi. Demek ki iddialar yalanmış, belgeler sahteymiş” diyebilmeli...

Tabi ki bunun oluşması için yargının da bugünkü görüntüsünden bir an önce kurtulması lazım...

Gelinen noktada bir gerçek var...
Türkiye'de herkes birbirine şüphe ile bakıyor...
Herkes karşı tarfını suçluyabiliyor... 
Herkes, karşısındakine uyuşamıyorsa; "Sen FETÖ'cüsün, O FETÖ'cü" yakıştırmasını yapıyor. Şikayet etse,  hemen şüpheli olarak gözaltına alınam ihtimali bile var. 
Bir taraftan, "PKK'li, PKK ile , terörle işbirliği" suçlamaları...
Bir taraftan da iktidar nimeleri ganimetlerinden haksız yere yararlanma, rüşvet alma verme, devleti soyma suçlamaları....
Ne kaldı geriye hiç birşey...
Herkes şüpheli... 

Tabi ki bu iddialarda gerçek olanlar araştırılmalı cezasını bulmalı, ama biz toplum kültürü olürük birbirimize saygı ve sevgi ile yaklaşmasını öğrenmeliyiz. Yukarıda siyasiler kendilerini ayakta tutmak için ne yaparlarsa yapsınlar... Onlara karşı değerlendirmemizi sandıkta yapmalıyız...

ÖZ SÖZ: Herkes gönlü ne derece aydınsa, ne kadar cilalanmışsa o kadar görür? (Mevlana)