31 MART 2015... Bugün Türkiye tarihine girdi... Hem de öyle girdi ki hiç unutulmayacak gibi... Belki ileride üzerine kitaplar yazılacak, o gün olanların perde arkası kabarık dosyalarla kamuoyu gündemine taşınacak, yada bilinmezlikler zinciri ile ‘karanlık’ olarak kalacak...

Önümüzde bir seçim var... Bu seçimde vatandaşların talepleri var. Vatandaşlardan daha çok vatandaşa hizmet edecek, vatandaştan hizmet vaadiyle oy almış kişilerin talepleri ve söylemleri var... Vatandaşın kafasını ise en çok bulandıran Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan’ın söylemleri... Ben bir gazeteci olarak Cumhurbaşkanı’nın akşamdan sabaha değişen söylemlerine  yetişip yorum yapmakta akıl tutulmasına uğruyorsam, konuyla ilgisiz vatandaşları düşünemiyorum...

Şu Türkiye’nin geldiği noktaya bakın... Yıllardır terör eylemlerinden başı yanan ekonomisini ve insanlarını toprağa gömen bu ülkede ‘barış safsatası’ adı altında yürütülen çözüm süreci tıkanma noktasında. İmralı’da bulunan teröristbaşı caniyi adam yerine koyup masum Kürt halkının lideri pozisyonuna getiren AKP iktidarı, yani bugünün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan... Geçmiş yazılarımda da değinmiştim. Çocukluğumdan bu yana arkadaşım olan ve yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen Kürt kardeşlerimizle, teröristbaşı Apo’ya AKP iktidarının verdiği değerle kötü olmaya başladık. Eskiden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığını savunan Kürt kardeşlerimiz de şimdi İmralı’dan gelecek mesajlara bakıyorlar.... Anlayamadığım bir nokta...
Bu konuda Anlam veremediğim AKP iktidarının politikaları... Evet, barış konusunda kimse aksii iddia edemez. Bu topraklarda yaşayan herkes ama herkes, Türk’ü Kürd’ü, Laz’ı , Çerkez’i, Ermenizi, Rum’u.... İnsan olarak herkes  eşit olmalı... Herkes birbirine saygılı bir şekilde aynı demokratik haklara sahip olarak yaşamalı.

Ama, bu hakları devlet vermeli... Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu imkanları vatandaşlarına sağlamalı.

Bu ne oluyor, gidip İmralı’da teröristbaşı ile müzakereler, pazarlıklar... sanki Türkiye’nin gündemini ve politikalarını İmralı’daki cani belirliyor... Türkiye bu duruma bugün Cumhurbaşkanımız olan Tayyip Erdoğan döneminde geldi.... Bir devletin başında olanlar ağzından çıkanların nereye varacağını, topluma nasıl etki yapacağını düşünmeli...
Yıllardır ülkede ‘Kürt sorunu’ var diye politika üretim, ülkede ayrımcılığın tohumlarını atıyorsunuz, sonra çıkıp diyorsunuz ki ‘Kürt sorunu yok’ . Bunlar seçim öncesi kafa bulandırmaktan başka birşey değil.

İddia ediyorum ki, PKK bugün tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor. Hem insan gücü açısından hem silah... Çünkü artık her kürdüm diyen PKK tarafında yer alabiliyor. Çünkü bu iktidarın politikaları PKK’yı meşrulaştırdı. Artık Türkiye’nin her yanında rahatlıkla parti mitinglerinde ve yürüyüşlerde teröristbaşı Apo posterleri ve PKK paçavraları ellerde taşınıp sokaklara asılabiliyor. En son HDP’nin Kazlıçeşme Mitingi günü evden çıktığımda yolları resmen kapatmışlar ellerinde bu bahsettiğim paçvaralarla yürüyorlar sloganlar atıyorlardı... İşte bu Türkiye’nin geldiği durum...

Bu durumda aydınlık bir gelecek var mı? Bana göre yok... Çünkü bizde siyaset hep kötülükler üzerine prim yapıyor ve tepe siyasetçilerde koltuklarını kaybetmemek için bu kavgayı yürütüyor.

Şimdi gelelim 31 Mart günü yaşananlara...

Gezi eylemlerinde hayatını kaybeden 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın ölümünü soruşturan Cumhuriyet Savcısı Çağlayan Adliye Sarayı’ndaki odasına giren teröristler tarafından rehin alınıyor.  Aynı gün, Türkiye genelinde elektrikler kesiliyor ve iletişim engelleniyor... Bunların aynı güne denk gelmesi tesadüf olabilir mi... Olabilir tabi... Ama bunu bir karanlık elde aynı şekilde tertipleyip, o davada yargılanacaklar ve o davanın ortaya çıkaracağı bazı arka planları kapatmak ve karartmak için olamaz mı? Evet adı terör olayı... Elini kolunu sallaya sallaya adliyeye giren teröristler var...

Peki soruyorum, bu terör örgütü nereden yönetiliyor. Hep Türkiye gündeminin belirli zamanlarında ortaya çıkıyor. Mesela seçim öncesi... Mesela, Şehit Savcımız (Rahmetle anıyorum. 4 Yıl Gaziosmanpaşa’da görev yapmıştı) devletin belirli birimlerinden tespit ettiği 30’a yakın kişinin ismini istediğinde...

Yine Türkiye’nin aynı anda beraatlarına karar verilmesiyle, çok konuşulacak ve tartışılacak bir Balyoz davası ile ilgili kararın verileceği gün... Acaba şartelleri bir karanlık el indirmiş olmasın. Bunların iktidar devirmek için yapıldığı iddiasına karşı, bunlar iktidarın kalması içinde yapılmış olabilir. Çünkü bu iktidar hep mağduriyetlerle seçime girip var oldu, yine mağduru oynayacak!

Sonuçta her ne olursa olsun, nasıl bir tertip olursa olsun, bu işin sorumlusu iktidardır. Çünkü 15 yıldır bu ülkeyi yöneten, yapılandıran bu iktidardır. Onun için topu başkalarına atıp sorumluluktan kaçamazsınız.

İktidarda olanlar, bir gün ineceklerini düşünüp toplumu ona göre kucaklamalıdır. Ayrılık karanlıktır...