Burdur Cumhuriyet Meydanı'ndaki konuşmasında birliğin kaybedilmemesi çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu millet 'Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin' diyecek kadar iktidar mücadelesinde dengesini kaybedenleri gördü. Şimdi de 'Şu andaki iktidar kalacağına Rus, Suriye gelsin' diyenler var bu ülkede" dedi. Erdoğan'ın Burdar'a yaptığı konuşmada, bu güne kadar iktidarda başkaları vardı, PKK, Güneydoğuya silahları başka bir iktidar zamanında yığdı, Mecliste'tike terörist dediği milletvekilleri başka bir iktidarın yaptığı anayasa değişikliği ile oraya girdi" de Erdoğan konuşuyor gibi yorumlar yaptırdı.

Meclis'te olanlardan Moskova'ya gidip, Rus Dışişleri Bakanı'yla görüşenler olduğunu kaydeden Erdoğan, "Ardından PYD- YPG'ye Moskova'da ofis açtıranlar var bu ülkede. İşte bugün devletimizi bu zor şartlar altında, gerçekten her şeyin asgarisine razı olarak kurup bugünlere getirebildik. Onun için diyorum ki bu parlamentonun içinde teröre bulaşanlar varsa ki var, onun için bedelini ödemelidir" diye konuştu.

Anayasa ne diyorsa bunun gereği yerine getirmelidir dediğini kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü


"Millet bunu bekliyor, öyleyse milletin beklentisinin cevabı verilmelidir. Bugün bir kez daha bize 780 bin kilometrekare vatan toprağını, 79 milyon nüfusu çok görenler, ülkeyi parçalamak, bölmek için tüm güçleriyle saldırıyorlar. Bilhassa son üç yıldır yaşadıklarımızın hiçbiri tesadüfü ve birbirinden bağımsız değildir. İşte paralel, örgüt, bölücü örgüt şu, bu vs. hepsi de farklı görünümlerde, farklı isimler, farklı yöntemlerle, farklı amaçlar için öyle görünüyorlar ama hedef aynı. Milletimizin bunların gerçek yüzünü gördü, gerçek niyeti bildiği içinde hiçbirine prim vermedi vermeyecek."

ANAYASA MAHKEMESİ'Nİ HEDEF ALDI


Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının önemli bölümünde Anayasa Mahkemesi'nin Can Dündar ve Erdem Gül'le ilgili kararına sert eleştirilerde bulundu. Kamu kurumlarında görev yapanlar arasında 'sorunun mahiyetini kavrayamayanlar olduğunu' ileri süren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"2014 yılında MİT TIR'ları hadisesi olarak bilinen büyük bir ihanet olayına şahit olduk. Ülkemizin güvenliğine, milletimizin menfaatlerine yönelik bu saldırının failleri bugün adalete hesap veriyor. Bu olayı Türkiye'yi uluslararası kamuoyunda köşeye sıkıştırmanın aracı olarak kullanmak isteyenler var ve farklı biçimlerde sürekli gündeme getirmenin çabası içindeler. Son olarak bir gazete de aynı oyunda figüranlık yapmaya kalkışınca, sorumluları adalete hesap vermek mecburiyetinde kaldı. Kendilerine yöneltilen suçlama, casusluk gibi gerçekten ağır ve dünyanın her yerinde karşılığı olan bir iddiadır. Sorumlularla ilgili soruşturma yapılmış, savcılar harekete geçip tutuklama talebinde bulunmuş, mahkeme de tutuklama kararı vermiş. Halen konu yargı aşamasında, fakat bu arada Anayasa Mahkemesi, anayasayı açıkça hiçe sayarak, kendini mahkemenin yerine koymuş, bireysel başvuru hakkıyla ilgisi olmayan bir karar vermiştir. Bitmediği halde tutukluluk süreci içinde olan bu kişiler hakkında, Anayasa Mahkemesi böyle bir kararı veriyor."

"ÇOK ÜZÜLDÜM ÇOK KIRILDIM"

Çok daha önceden yapılmış binlerce başvuruyu görüşmeyi beklerken, bu davadan yargılanan kişilerin tutukluluk halleriyle ilgili çok hızlı bir süreç işletildiğini söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu aceleniz ne ya, ne oldu da bu kadar acele ettiniz? Anayasa Mahkemesi oy çokluğuyla bu kişilerin tutukluluk hallerinin, şu ifadeye bak, 'kuvvetli suç şüphesi olmadığı' gerekçesiyle kaldırılmasını istemiş. Bu konuda mahkeme kesinlikle yetkisi olmadığı halde işin esasına girerek karar vermiştir. Üstelik yine hukuka aykırı şekilde önce kararı, günler sonra da gerekçeyi açıklamıştır. Sayın başkan bana daha önce bizzat kendisi söylemiştir. 'Gerekçeyi hazırlamadan asla karar açıklamayız' diye ama ne yazık ki şimdi ben bu olayı yaşayınca gerçekten çok üzüldüm ve buradan söylüyorum çok kırgınım. Niye, o makamda olana dürüstlük yaraşır da onun için. Bana bunu söyledi, çünkü önceki başkanı gerekçe hazırlamadan alelacele açıklanan kararlarda eleştiren bu arkadaşımız, bu defa alelacele böyle bir kararı açıklama konumuna gelmişti."

"MAHKEME KARARINDA DİRENEBİLİRDİ"

Geç de olsa kamuoyuna ilan edilen gerekçede her şey olduğunu, ama yapılan hukuksuzluğun izahı olmadığını ileri süren Erdoğan
, şöyle konuştu:

"Halbuki Anayasa Mahkemesi bu ülkede devletin ve milletin menfaatleri, çıkarları konusunda en fazla hassas olması gereken kurumların başında geliyor. Ama bu kurum üstelik de başkanının da içinde yer aldığı bir kısım üyeleri eliyle, son dönemde Türkiye'ye yönelik en büyük saldırılardan birinin somut örneği olan bir konuda, ülkesinin ve milletinin aleyhine bir karar almaktan çekinmemiştir. İlk derece mahkeme casusluktan bunu tutuklamış. Siz ne diyorsunuz, hayır burada böyle bir şey yok. Oraya iade ediyorsun. Fakat daha önce casusluktan tutuklanmayı isteyen mahkemenin de verdiği kararı anlamıyorum. Halbuki ilk derece mahkeme de kararında direnebilirdi. Diren bakalım, o zaman Anayasa Mahkemesi ne yapacaktı, bir de onu görelim. Bence o vermiş olduğu kararda direnmiş olsaydı inanıyorum ki dengeler çok daha farklı gelişecekti. Bu konunun yargının bağımsızlığıyla uzaktan yakından alakası yok. Şu ifade de çok çirkin, Anayasanın o maddede bir yerini okuyor, 'Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar herkesi bağlar.' Doğru, seni de bağlar. Ben cumhurbaşkanı olarak vatana ihanetin dışında hiçbir suçla suçlanmam. Ama anayasayı korumak benim de görevim. Ben de diyorum ki anayasanın 104'üncü maddesine uy, ilk fıkrasını alıp diğer fıkrasını bir kenara koyma. Bunun üzerinde de hassas ol."

"ÜLKESİNİN ÇIKARLARINA SAYGI DUMAYAN BİR KURUM"


Geçmişte yargı 'paralel devlet yapılanması' örgütü tarafından çökertildiğinde karşısına dikildiklerini ve mücadele ettiklerini kaydeden Erdoğan, bu konuda da aynı şekilde hareket etmek mecburiyetinde olduklarını belirterek, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanı olarak anayasaya göre Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türk milletinin birliğini temsil etmekle, anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle yükümlüyüm. Bu konuda kim yetki sınırlarının dışına çıkarsa karşısında beni bulur. Anayasa Mahkemesi böyle bir yola girerse milletim adına ona karşı itirazlarımızı dile getirmekten çekinmem. Asıl bu tür girişimler, yanlışlar, haksızlıklar karşısında susarsam milletimin adına, itimadına layık olmamış olurum. Mesele bu, kendi ülkesinin ve milletinin çıkarlarına saygı duymayan bir kuruma, kusura bakmayın ben de bu karara saygı duymuyorum dedim."

"Anayasa Mahkemesi kendi varlığını ve meşruiyetini tartışmaya açacak bu tür yollara temenni ederim ki bir daha tevessül etmez"
diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz eleştirilen değil, takdir edilen bir Anayasa Mahkemesi istiyoruz. Tek başına bu meselenin dahi Türkiye'nin yeni anayasaya ne denli ihtiyacı olduğunu ortaya koyuyor. Lafzı ne kadar değiştirilirse değiştirilsin, ruhunda sorun olan mevcut anayasada ısrar etmenin hiçbir mantıki ve ahlaki tarafı kalmamıştır. Türkiye'yi darbe ve vesayet rejimleri ürünü anayasaya mahkum edenler, bunun hesabını verecektir. İşte Meclis'teki manzarayı görüyorsunuz. Çıkıyor muhalefetin başındaki adam 'Diktatör bozuntusu' diyor. Bu nasıl bir terbiyedir, yani siz nasıl bir siyasetçisiniz, nasıl böyle bir ifadeyi kullanırsın? Bunlardan bir şey olmaz, bunlar bu ülkede siyaset yapamaz. Tutturmuşlar bir şey 'Biz başkanlık istemiyoruz.' Şimdi dert başka, onlar şunu görüyor, 'Bu millet bizden başkan çıkarmaz' diyorlar. Ondan dolayı da 'Dertsiz başımızı derde sokmayalım hiç olmazsa parlamentoya girelim' diyorlar. Dertleri bu. Bütün bunlarla beraber biri masadan kalkıyor, diğeri de 'O yoksa ben de masada kalmam' diyor. Çocuk oyuncağı mı bu. Burada yeni anayasada milletimizin geleceğine ışık tutacak inşallah bir neticeyi alalım."