MHP lideri Devlet Bahçeli, Esenyurt'ta meydana gelen saldırıyla ilgili yaptığı açıklamada; ''İstiyorlar ki, Milliyetçi Hareket sokağa insin, çatışmanın tarafı haline gelsin. Ama biz tahrik kampanyalarına, nokta atışı yapan bozguncu ve nifak meraklılarına şans tanımayacağız'' dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Konuşmasına Pazar günü Esenyurt'ta yaşanan saldırıyı kınayarak başlayan Bahçeli; "Hiç beklenmedik bir anda, devam eden seçim çalışmalarının heyecanı esnasında silahlı bir grup partimize ve dava arkadaşlarımıza ateş açmıştır. Hunhar olayda aziz ülküdaşımız, davamızın emektarı, güzel insan Cengiz Yücel Akyıldız Bey isabet eden kör kurşunlarla şehit olmuştur. Bu alçak saldırıda beş dava arkadaşım da yaralanmıştır. Hiç kimse yıldığımızı sanmasın. Yusufiyeli Cengizimizi bizden koparıp alan şerefsiz ve namussuz emeller boşuna heveslenmesin, boşuna bayram etmesin. Katiller, adiler, insan canından geçinen iğrenç yaratıklar kendi aralarında sevinç turları atmasın, döktükleri kanların yerde kalacağını zannetmesin. Sahte kefen edebiyatıyla mağduriyet rolü oynayanlar gerçek manada kimin kefenle yürüdüğünü, kimlerin kefene büründüğünü görmeli, çenelerini kapatmalıdır. Musalla taşı, tabut ve kabir istismarıyla siyasal rant hevesinde olan Başbakan ve yandaşları kefen giymekten bahsedeceklerine, girdikleri ve bir daha da çıkmayacakları ayakkabı kutularının hesabını vermelidir" diye konuştu.

"BU ŞAHISLAR NEREYE MENSUPTUR"

Bahçeli, İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala’nın 'konunun üzerine ciddiyetle eğileceğiz' sözlerinin olumlu olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti; "Dün Hükümet Sözcüsü Başbakan Yardımcısının yaptığı açıklamalar esasen gözaltına alınanların saldırıyı gerçekleştiren caniler olduğuna atıf yapmıştır. Ne var ki bu hükümet üyesinin Bakanlar Kurulu Toplantısı’ndan sonraki beyanları maksadını aşan değerlendirmelerle doludur. Gözaltına alınan zanlıları tarif ederken; 'bir tanesi 97 doğumlu. Bir ailenin fertleri. Belli bir yerlere mensubiyetleri var. Protesto amacıyla ortaya çıkmışlar. Ama silaha sarılmışlar' ifadesini kullanmıştır. Anlaşılan hükümet emniyette sorgusu devam eden kişilerin suçlu olduğu sonucuna varmıştır. Bu nasıl bir ailedir ki, koskoca bir teşkilata, Türk siyasetinin 45 yıllık çınarına pervasızca saldırabilmektedir? Hükümet Sözcüsü, gözaltında bulunan şüphelilerden bahsederken belli bir yerlere mensubiyetleri var demekle neyi kast etmektedir? Bu şahıslar nereye mensuptur? Bunlar derin AKP’nin paramiliter unsurları mıdır, yoksa PKK’nın tetikçileri midir? Arınç, mensubiyetleri var diyerek meseleyi nasıl küçümser, nasıl hafife almaya kalkışırsın? Şu aralar medyada, PKK eylemlerine katılıp molotof fırlatan, cam çerçeve indiren, patlayıcı madde bulunduran bazı şaibeli isimlerin çıkarıldıkları mahkemede; 'MİT’e ve emniyete çalışıyorum' itiraflarına tesadüf edilmektedir."

"ZOR OLSA DA, DAYANACAĞIZ"

MHP lideri, Esenyurt’ta vuku bulan cinayetin son yıllardaki en kritik vaka olduğunu dile getirerek; "İstiyorlar ki, Milliyetçi Hareket sokağa insin, çatışmanın tarafı haline gelsin. Rüşvet ve yolsuzluk gündeminin farklı mecralara çekilerek buharlaştırılması güdülen amaçlar arasında yer almıştır. Ama biz tahrik kampanyalarına, nokta atışı yapan bozguncu ve nifak meraklılarına şans tanımayacağız. Bizim duygularımızı ajite etmeye, olayların merkezine konuşlandırmaya yeltenenlerin heveslerini kursaklarında bırakacağız. Zor olsa da, dayanacağız. Dişimizi sıkarak sabredeceğiz. İçin için ağlayarak tacizlere kapalı duracağız. Demokrasinin kural ve ilkelerinden milim ayrılmayacağı. Hukukun sınırlarından taşmayacağız. Bizi şiddet ve dehşet sarmalının bir unsuru yapmak için el ovuşturan şarlatanları muhatap almayacağız. Hesap soracaksak iktidara gelerek bunu yapacağız. Başbakan ve hükümetinden kanun önünde, mahşeri vicdan huzurunda, sandık yoluyla alacaklarımızı tahsil edeceğiz. Biz son sözümüzü kuşkusuz milletimiz 'evet gün bugündür' dediği anda söyleyeceğiz. O güne değin sağduyulu, olgun ve aklıselim içinde hareket edeceğiz. Bizleri sokak dövüşçüsü gösterme adiliğini kimsenin yanına bırakmayacağız" dedi.

"MHP'Yİ KARŞIT GÖRÜŞLERDEN BİRİSİ OLARAK İTHAM EDENLER, DİĞER KARŞIT GRUP OLARAK KİMLERİ GÖRMEKTEDİR?"

Bahçeli, basının tutumunu eleştirerek şu ifadeleri kaydetti; "Milletimizin vergileriyle ayakta duran TRT’nin yandaşlık terfisi bekleyen görevlileri Başbakan’ın eğrelti diline özenmişler ve bize karşı yavru muhalefet diyerek sahiplerine mesaj vermişlerdir. Üzerine basa basa vurgulamak istiyorum ki, Esenyurt’taki saldırganlığı karşıt görüşlerin çatışması olarak sunmak, sıradan bir anlaşmazlık olarak lanse etmek ne edebe, ne objektifliğe, ne de basın ahlakına sığacaktır. MHP’yi karşıt görüşlerden birisi olarak itham edenler, diğer karşıt grup olarak kimleri görmektedir? Güdümlü medya organları, uydulaşmış haber sunucuları, tetikçi internet siteleri MHP’yi karşıt iki görüşten birisi olarak görmekten özel bir zevk mi almaktadır? Sabah programlarında, gün içi haberlerde, özel yayınlarda, şahsımı ve partimizi karalayan küstahlar, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i iki uçtan birisi halinde tasvir etme densizliğini ne zaman bırakacaklardır? İstanbul’da söyledim, şimdi de tekrar vurguluyorum; biz karşı cephelerden birisi isek, diğer karşı cephede hem medya hem de PKK’dan başkası olmayacaktır. Bir defa merhum Akyıldız dava şehidimiz olduğu kadar da basın şehididir. Medya vicdanını ve habercilik misyonunu karartmamalıdır. Bu itibarla demokrasinin olmazsa olmaz dinamiklerinden olan medyanın milletimizin sesine kulak vermesini, olayların içyüzünü çarpıtmadan, keyfi müdahalelerle budamadan iletmesini bekliyor ve bunu talep ediyorum."

"MİLLİ GURURUMUZ AÇISINDAN İNCİTİCİ BİR DURUM"


Bahçeli, 2'nci Cenevre Konferansı'nın önümüzdeki günlerde daha sağlıklı değerlendirileceğini belirterek; "Bizi ilgilendiren asıl husus, AKP hükümetinin Cenevre’de Suriye’deki olayların ve akan kanın sorumlusu gibi sunulmasıdır. Başbakan ve zihniyeti Türkiye’yi küresel platformda sorgulatmış ve zorda bırakmıştır. Sınırlarımızda terör lobilerine karşı verilen yardım ve destekler bilhassa Dışişleri Bakanı’nın yüzüne çarpılmıştır. Bu milli gururumuz açısından incitici bir durumdur. Avrupa’daki bazı siyasetçiler, Suriye’de yakalanan El Nusra terör örgütüne ait kişilerin pasaportlarındaki mührün Türkiye giriş-çıkışlı olduğunu iddia etmektedir. Hükümetin Suriye’deki ölüm kalım mücadelesine tarafsız ve soğukkanlı yaklaşması gerekirken muhalif gruplara TIR’larla silah sevkiyatı yapma izansızlığı başımıza büyük badireler açma riski taşımaktadır" ifadelerini kullandı.

"MİLLİ GÜVENLİĞİMİZİ ZEDELEMEK ADINA ÖZERKLİĞE ONAY MI VERMİŞTİR?"

PYD'nin Suriye'de özerklik ilan etmesine Başbakan Erdoğan'ın ve hükümetin sessiz kaldığını savunan Bahçeli, şunları söyledi; "Başbakan ve hükümeti Suriye’nin derdine düşüp muhaliflerin temsilcisi gibi hareket ederken sınırlarımızda PKK-PYD özerk yönetimler ilan etmektedir. Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin partisi KYP, terör örgütünün özerklik kararına destek vermiştir. Şimdiye kadar ne Başbakan’dan ne de herhangi bir hükümet yetkilisinden sözde özerklik kararına karşı etkili bir çıkış duyulmamıştır. Acaba Başbakan PKK-PYD özerlik kararına göz mü yummuştur? Hırsızlığa batan hükümet, İmralı canisinin 17 Aralık’tan beri gündemden olan 'Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması'nda kendi tarafında olmasına karşı jest mi yapmış, milli güvenliğimizi zedelemek adına özerkliğe onay mı vermiştir? Bu konu önemlidir. Başbakan PKK’ya, PYD’ye ve İmralı canisine sözde komplo diye tarif ettiği yargısal süreçte yanında durdukları için diyet mi ödemektedir? İmralı canisine rüşvet mi vermektedir? Biliniz ki, bölücülere sınırlarımızın hemen dibinde özerklik için yol veriliyorsa bu namertliği tanımlamak için ihanet sözü bile yetmeyecektir."

"ŞİMDİ NE OLMUŞTUR DA TUSKON'U ANANASCI OLARAK HAKİR GÖRÜLMEKTEDİR?"

"Başbakan Erdoğan rüşvet ve yolsuzluk çarkının kendisini yutma ihtimalinden dolayı dengesiz, kontrolsüz ve şuursuzca atıp tutmaktadır" diyen Bahçeli; "Başbakan Erdoğan ananas üzerinden TUSKON’a saldırmakta, TÜSİAD’a da vatan hainliğini layık görmektedir. Yatırım yapan, iş ve istihdam üreten ekonomik kuruluş ve kesimlerle meydan savaşına tutuşmak hükümete yaramayacaktır. Başbakan böylesi sıkıntılı bir dönemde iş alemini de karşısına almıştır. Rüşvete ve hırsızlığa razı gelmeyen, Türkiye’nin gelişmesi ve büyümesi için mücadele eden işadamlarına nefretle saldırması bir sonuç vermeyecektir. Vatana hizmet edenleri hainlikle suçlaması ise tamamıyla çirkin, tamamıyla suizandır. Çatısı altında 7 federasyon, 212 dernek, bu derneklere üye 54 binden fazla işadamı ve bunların temsil ettiği 140 binden fazla şirketin bulunduğu TUSKON’a Başbakan Erdoğan’ın gözdağları vermesi tam bir kendini bilmezliktir. Aynı Başbakan TUSKON’un 31 Mart 2012 tarihli 4. Olağan Genel Kurulu’nda şunları söylemiştir "TUSKON’a, TUSKON’un tüm mensuplarına, özellikle Türkiye’nin adını dünyaya duyurdukları, ay yıldızlı bayrağın, bu aziz milletin büyüklüğünü en uzak ülkelere, en ücra kentlere şerefle taşıdıkları için şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum" Şimdi ne olmuştur da TUSKON kötülenmekte, ananascı olarak hakir görülmektedir? Başbakan Erdoğan rüşvet ve yolsuzluk çarkının kendisini yutma ihtimalinden dolayı dengesiz, kontrolsüz ve şuursuzca atıp tutmaktadır. Bu manzara en başta Türkiye ekonomisini kösteklemekte, zarar vermektedir" diye konuştu.

"ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN KOMİSYON ÖNERİSİ ÇOK ANLAMSIZDIR"

HSYK yasa tasarısını değerlendiren Bahçeli, şunlara değindi; "Başbakan Erdoğan Brüksel ziyaretinde aldığı talimatlar gereğince HSYK konusunda frene basmış, kanun teklifinin Adalet Akademisiyle ilgili ilk 22 madde dışındaki kısımları askıya almıştır. Anlaşılan Sayın Gül’de bu konuda engelleyici olmuş, hükümeti hizaya sokmuştur. Diğer yandan HSYK konusunda TBMM Başkanı’nın Anayasa değişikliği için komisyon önerisi getirmesi hem yersiz hem de çok anlamsızdır. Sayın Çiçek daha birkaç ay önce Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan bir şey çıkmaz diyerek görevini bırakan kişi değil midir? HSYK’yı RTÜK’e çevirme arayışında olanlar her şeyden bu kurumu arpalığa ve bütünüyle hakimiyet altına almaya çalışan siyaset hokkabazlarıdır. Göreve geldiğinden itibaren kısa süre içinde hakkında fezlekeler düzenlenen, İzmir Cumhuriyet Başsavcısına bacanakların da içinde bulunduğu bir soruşturmayla ilgili talimat vermeye cüret eden bu Adalet Bakanıyla mı yargı tarafsız ve bağımsız olacaktır? Kendisiyle ve evladıyla ilgili iddiaları savuşturmak niyetiyle hukuk cinayeti işlemeye kadar işi götüren Recep Tayyip Erdoğan’la mı HSYK örgüt diye tarif edilen ellerden kurtulacaktır? Meclis Genel Kurulu’nda tekmelerle, yumruklarla muhalefeti sindirmeye çalışan bir iktidar mı adalete ve yargıya güveni artıracaktır? Başbakan ve hükümeti yargıdan kaçmak için her şeyi denemektedir. Altın kaçakçılarını korumak için yasa çıkaracak kadar pervasızlaşanlar bu ülkenin bir numaralı sorunu, yegâne musibetidir."