(Azıcık seçim havasından kaçıp olayın olduğu gün yazdığım bence önemli bir yazıyı sizinle paylaşayım dedim; buyurun o zaman:)
ABD tarafından Irak’a yapılan operasyonları anımsayanlarınız olacaktır. ABD’ye göre daha oralarda demokrasi yokken ve yine ABD’ye göre şiddetle oraların demokratikleşmesi gerekirken(!) elbette gereken yapılmalıydı. Hele şükür ki dünyamızda ABD gibi insan yaşamına ve insan haklarına değer veren, çok ama çok demokratik, içi-dışı insan sevgisiyle kaynayan(!) ülkeler varken, Irak ve çevresindeki antidemokratik ülkelerde ise insanlara “kimyasal silah” bile kullanılmaktaydı ki, bu hiç bağışlanamazdı!...
İşte bu gül gibi iki nedenle; yani kimyasal silahların masum insanlara acımasızca uygulanması ve yöneticilerin demokratik olmamaları yüzünden, ABD elini taşın altına koymalı, dünya insanları adına derhal gereğini yapmalıydı! Eh; naklen savaşları çekirdek yiyerek izlediğimiz dönemleri anımsayınca yaptığını da görmüştük.
Ne demişti ABD çok üst düzey kişileri? “Burada kimyasal silah üretilip mazlum halka karşı kullananlar cezalandırılmalıdır!” Kimdi cezalandırılacak olan; Irak’ın Saddam’ı!...
Gereği yapıldı; Irak TV’lerden tüm dünyanın izlediği şekilde günlerce bombalandı, on binlerce masum ve sivil insan öldü, yaralandı. Olsundu; amaç Katil Saddam’ı cezalandırmaktı. Arada bir miktar Irak’lının ölmesi de savaşın kaçınılmaz sonucuydu!...
Sonra ne olmuştu? Yine çok üst düzey ABD yetkililerinin bazıları sanırım vicdanları rahat bırakmayınca “yalan söylediklerini”, “Irak’ta kimyasal silah üretilip kullanılmadığını, bunu işgal için bahane ettiklerini” söyleyiverdiler!... Sonra ne mi olmuştu? Hani binlerce insanın ölümüne neden olan “yalancıların” istifa etmesini, bu çooook demokratik ülkede derhal mahkemelerde süründürüleceğini falan düşledik değil mi? Hayal kurmak serbestti; ama bunlar yüzsüzce sırıtarak görevlerini ve gelecek işgallerini de sürdürdüler.
Hatta yetmedi; bölgenin demokrasiye en yakın sayılı ülkelerine “taze demokrasi getirdik” ayaklarına “Arap Baharı”nı dayattılar. Ülkelerde iç savaşlar çıktı, yüz binlerce insan öldü, sakat kaldı, göçtü! Ama insan merak ediyor; bu demokrasi getirecek bahar rüzgârı demokrasinin D’si olmayan başta S. Arabistan, Katar, BAE gibi ülkelere neden hiç uğramadı?
Son yaşananlara gelirsek; Eşbaşkanların da katkılarıyla ABD yılların özlemi olan BOP’una bir adım daha yaklaştı. Bir tek direnebilen Suriye kaldı. İçten ve dıştan ne yapsalar Esad direndi. Eh; sabrın da sınırı vardı yani!... Deli Trump “Suriye’de kimyasal silah kullanılmış, o zaman ben de sizi bombalayacağım” dedi. “Delidir, ne yapsa yeridir” diyerek bir gece Suriye’ye yüzden fazla bomba yolladı. Böylece Suriye’ye ayar verilmiş, kulağı çekilmiş oldu!... (Ha, bu arada bizim ekip de Afrin’deydi. Birileri “ileri, daha ileri gideceğiz” falan diyordu. Şu an tık yok; sanki ordu Afrin’de unutuldu! Rastlantıdır canım!)
İyi de; Suriye ısrarla “bağımsız kurumlar gelsin, örnekler alsın, burada muhalif dinci örgütler provokasyon yapıyor, biz halkımıza zehirli gaz falan kullanmadık” dese de kulaklar duymayacak, gözler görmeyecekti. Çünkü bu film daha önce de oynamış, tüm dünya seyretmişti. Yine seyretti!
Rusya gerçeği ortaya çıkardı; muhalif terör örgütlerinin laboratuara çevrilmiş bir yerde zehirli gaz üretebilecek maddelerini buldu, yayınladı. Ama yine görülmedi ve duyulmadı. (Bu arada Avrupa’nın göbeğinde bir devlet yetkilisi “biz sinir gazı üretip depoluyoruz” dedi de hiç duyup gündeme getiren oldu mu?)
Sonuçta anımsarsınız, Müslümanların en kutsal gecelerinden birinde Suriye’ye bomba yağdırıldı!... İşin ilginç yanı da öbür gün ortaya çıktı. Yüzden fazla bomba atıldığı halde ne ölen, ne ciddi bir şekilde yaralanan yoktu!... Yani milyonlarca kişinin yaşadığı ülkede bombalar hiçbir zarar verememişti!...
İster bunu Allah’ın bir lütfü sayın, ister danışıklı dövüşün bir parçası… Ya bombalar maytap, ya da vurulan yerler boş alanlardı!... Ama sonuç aynıydı: mademki kimyasal silah var, o zaman ABD bombalar!
Çünkü o insan sevgisiyle yanar. Örneğin topraklarının gerçek sahibi yüz binlerce Kızılderili’yi katletmemişlerdir. Vietnam’da sivil halka napalm bombaları atmamışlardır. Japonya’da atom bombası kullanmamışlardır. ABD temizdir, demokrattır, kimselere zarar vermez!
O vermez de; o mübarek günde bomba yağdıran ABD faşistlerine kendini Müslüman sayanlar elleri havada dua edip “eline sağlık, daha çok, daha da çok bombala, yeter ki Esad gitsin” diyebilmektedir! Bu nasıl bir vicdandır?
İşte bana da bu ağır gelmekte, midemi bulandırmaktadır!