Aydınses'in yazarlarından Erhan Genç'in yazısından öğrendim bugün Velespit'in ne olduğunu.

 Erhan Genç'in yazısını okuma fırsatı bulamamışlar için söylüyorum velespit Fransızca'da bisiklet demekmiş ama bunu söyledim diye sakın Sayın Erhan Genç'in bu harika yazısını okumaktan mahrum kalmayın.  VELESPİT

Velespit yazısını okuyunca kendi çocukluğum geldi aklıma...

Okula gidene kadar köşe minderi olarak oturduğu yerde kımıldamayan, annesi kalabalık bir aileye gelin gittiği için sürekli ev işleriyle meşgul olan ve bunun için can sıkıntısından okuma yazma öğrenmek zorunda kalan ben, yapacak başka bir iş olmadığındandır sanırım 3 yaşında okumuş ve yazmışım.

El bebek gül bebek bir şekilde, sürekli ellerinde yemek tabağıyla peşinden koşan büyüklerin elinde büyütülen ben, bu gösterilen ilgi ve alakaya zatüree nöbetleriyle karşılık vermişim.

Kaldırıldığım hastanede çocuklar anne diye ağlarken, ben kapıların üzerindeki yazıları okumaya çalışarak atlatmaya çalışmışım bu nöbetleri...

Okula başlama yaşım geldiğinde zaten okuma yazmayı bildiğim halde neden gönderildiğimi sürekli sorguladığım bir yere gönderildim, okula başladım.

Herkes çizgi çizerken ben bu sinir çizgileri çizmek zorunda mıyım yazıyor, sıkıntıdan derste ayakkabılarımı çıkartıp ayaklarımı sallıyordum.

Daha sonra benim bu bunalım hallerime yetişen okul idaresi, bir sınav yaparak beni ikinci sınıfa atlattı.

O sınavı da unutamam, okul müdürünün odasına girdik ve elime bir hikaye kitabı verildi. Ben öyle bir okumaya başlamışım ki hızlıca, kitabın hemen sonu gelivermişti.

Müdür, "hemen bu çocuğu bir üst sınıfa alalım" dedi.

Zaten ufak tefek bir çocuk olan ben, kendi yaşıtlarından ayrılarak bir üst sınıfa geçiyorum düşünsenize.

Eşyalarımı toparladım ve yeni sınıfıma götürüldüm.

Sevinsem mi üzülsem mi bilemiyordum. Çizgi çizmekten kurtulmuş, zar zor edindiğim arkadaşlarımınsa üzerini çizmiştim bir kalemde.

Artık yapacak bir şey yoktu, yeni sınıfımdan içeri girdim. Tüm gözler benim üzerimdeydi. Herkes uzaylı görmüş gibi bana bakıyor, bense o bakışlar karşısında yere biraz daha yakınlaştığımı hissediyordum.

Sınıftan içeri girdim ve yeni öğretmenim beni sınıfa tanıştırdı. Hemen elime tebeşiri tutturup "hoşgeldin, hadi bize adını yaz bakalım" dedi.

Adımı soyadımı yazmam yetmedi, bu sefer toplamadan çıkarmaya sayılarla yapılan tüm işlemleri yapmaya başladım, 1. sınıfta ne kadar rahat olduğumu işte o an anladım.

Ve herkes o uzaylıya bakar gibi bakışlarını sürdürdü. Ben bir sınıf üste geçmiş olmama rağmen sanki devlerin arasında kalmış gibi hissetim kendimi. Hepsini o kadar büyütmüştüm ki gözümde aslında onlar büyümüyor ben küçülüyordum sıkıntıdan. Bu iş benim boyumu oldukça aşmıştı.

Hemen oturdum yerime ve kimse bana bir şey sormasın diye dua ettim.

Tenefüslerde eski sınıfıma gitmeye kalkıyor, yeni sınıfımdakileri bir türlü kabullenemiyordum.

Öyle bir açmazdaydım ki eski sınıfımdakiler o sınıftan ayrıldım diye benimle konuşmuyor yeni sınıfımla da ben niye buradayım diye ben konuşmuyordum.

Sonunda olan biteni kabullenip yeni sınıfıma alışmaya çalışmaya  ve onlarla arkadaşlık kurmaya başladım.

Yeni arkadaşlarım aynı zamanda bir abla bir abi gibi beni hep koruyup, kolladılar. Düşünsenize ne de olsa farklıydım onlar için, küçük ama akıllı...

Bense tenefüslerde ve beden eğitimi derslerinde birlikte oynayabileceğim arkadaşlara sahip olmanın sevincini yaşıyordum artık...

Burada çok güzel arkadaşlıklar yapabilirim kanaatine vardığımda, önümdeki bir engelden henüz habersizdim.

Birlikte ilk beden eğitimi dersimizdi, düşünsenize kimse yapamasa Ayla yapar veya çözer bitmiş, hepimiz eşitlenmiştik.

Okula başlayana kadar köşe minderi olan ve dışarıda hiçbir oyuna katılmamış olan ben, farklı bir dünyanın içerisindeydim bu derste.

Tam oyun oynamaya başlamıştık ki öğretmenim dünyamı yıkan o sözü söyledi.

"Ayla sen oynamıyorsun, hemen oyundan çık".

Nasıl yani ben nasıl oynamam o kadar hazırım ki oynamaya, kaç gündür bu insanlarla arkadaş olmaya uğraşıyorum, sordukları soruları anlamsız da bulsam hepsine tek tek cevap veriyorum ve şimdi ne demek oluyordu "sen oynamıyorsun?"

Öğretmenimin mantıklı açıklaması şuydu; "Sen tek çocuksun ve ailen sana birşey olursa bana hesap sorar. Terlemen yasak, sadece arkadaşlarını izle.."

Benim hiç bisikletim olmadı, sana bisiklet alalım diyen bir büyüğüm de. Hayalini bile kuramadım bisiklete binmenin. Hayallerime bile ambargo uyguladım.

Allah korusun ya terleseydim hayallerimde...