Putin de Abromovitz de onun aynalarına bakıyor

Burhan Okçu mucit tarafı da ağır basan bir tasarımcı. 1989’da Ankara’dan otobüsle çıktığı Fransa yolculuğunu bir dünya markasına dönüştürdü. Elektronik eğitimini resim ve tasarım merakıyla birleştirip, Fransız sosyetesinin gözde ürünü ‘sihirli aynaları’ yarattı.

Dev bir aynayken televizyona dönüşen, düğmeye bastığınızda yeniden ayna olan bir icat bu. Bu sistemi tasarım estetiğiyle birleştirince ortaya ‘Ox-Home Sihirli Aynaları’ çıkmış. Soyadının Fransızca yazılışı Oxou’nun ilk iki harfini vermiş dokuz yıllık markasına Okçu. IMF Başkanı Dominique Strauss Kahn’dan Rus milyarder Abromovitz’e kadar pek çok ünlü isim artık onun aynasına bakıyor

Nasıl doğdu ‘sihirli ayna’ fikri?
- Yaklaşık 15 yıl önce Strasbourg’da LCD televizyon pazarlıyordum. İşim gereği de yılın 100 gününü otellerde geçiriyordum. Bütün duvarlarda televizyon var. Bir gün lobide televizyonun aynaya yansımasını gördüm ve ‘Neden olmasın?’ dedim. Televizyon ayna içine yerleştirilebilir, bir düğmeye basıldığında açılır, bir başka düğmeyle kapatıldığında tamamıyla yok olabilir ve aynaya dönüşebilirdi. Teknisyen işçilerle konuştum. Almanya ve Fransa’da fabrikalara sordum. ‘Olmaz’ dediler. Ben de kendi atölyemi kurdum ve tasarımını çizdim. Onlar da yaptı.
Nasıl yaptınız ilk tasarımı?
- Düz beyaz bir camı aynaya çevirdim. Özel bir madde ve teknikle resmin tam olarak görünmesini sağladık. Aynaya bakıldığı zaman televizyonun aynada olduğunu asla göremezsiniz. Sırrını söylemeyeceğim. Tamamıyla benim fikrim ve patenti de bana ait. En büyük korkum taklit edilmek. Bu nedenle Fransız medyası dışında kimseyle konuşmadım. İlk kez Hürriyet’e konuşarak kendi ülkemle paylaşmak istedim.
Modeller nasıl oluşuyor?
- Ben çiziyorum, uygulanıp uygulanmayacağını işçilerimle kararlaştırıyorum. Mühendise falan sormuyorum. İşçiler ürünün her vidasını bilen adamlar, bir tek soru sorarsınız ama tam yanıt alırsınız. Fabrikalara gidip saatlerce onlarla konuşuyorum. Yer süpürenlerden bile fikir alıyorum.

PARİS’İN EN SEÇKİN OTELLERİ

Firmanız Strasbourg merkezli değil mi?
- Evet. Paris ve Strasbourg’da birer galerim var. Şahıslara satmıyorum. Mimar ve firmalara dönük satış yapıyorum. İtalya, Fas, İspanya, Portekiz, Benelüks ülkeleri ve Fransa’nın pek çok bölgesinde şubeler var. Türkiye’yle ilgili ön araştırmamız da sürüyor.
Pahalı bir ürün bu tabii. Müşterileriniz kimler?
- En sadık müşterilerim kadınlar. Çok zevkliler, estetik ve teknolojiyi bir arada istiyorlar. Bir de oteller tabii; Equipe otellerinin hepsine yaptık. Plaza Athene gibi Paris’in en seçkin otellerinin lobilerini de süsledik. Lüks bir ürün olunca pek çok tanınmış müşterimiz de oldu. LVMH’ın patronu Bernard Arnault’nun Place de Vosges’daki evine tam yedi tane dev ekran ayna televizyon yaptık. Rus lideri Putin’in Paris’teki evine taktık. Rus milyarder Abromovitz’in İsviçre’nin kayak merkezi Gaastad’daki evine yaptık. IMF Başkanı Dominique Strauss Kahn’ın evinde var. Sanef firmasının La Defense’daki merkezinde ve Eyfel’de yapılan yeni bir otele de sattık aynalarımızı. Olivier Dassault yeni yapacağı uçaklara benim ekranlardan istediğini söyledi. Prensipte anlaştık ama netleştirmek için henüz vakit bulamadık.

BURDUR ORDUEVİNİ DE YENİLEDİ

Nasıl tanıtıyorsunuz kendinizi peki?
- Seçkin fuarlar var. Örneğin Monaco’daki lüks ürünler fuarı Luxuria’ya katıldım. Çok büyük siparişler aldım. Yetiştirmek için hızla çalışıyoruz. Bayilik de veriyoruz ama bu yöntemi çok sınırlı tutuyorum. Markam bende kalsın istiyorum. Fransız Ticaret Odası’nın lüks ürünleri Arabistan’a tanıtmayı hedefleyen Riyad gezisinden daha yeni döndüm.
Türk kökenli olmanın dezavantajlarını yaşadınız mı hiç?
- Bu gezilerde Fransa’dan geldiğimi söyleyince insanlar hayret ediyor. Ama Türk deyince, “Aman ha İstanbul’da yaptırmıyorsunuz değil mi, kaliteli olsun” diyorlar. Fransa’da imal edip etmediğimi soruyorlar. Çözüm olarak her şeyin Fransa’da yapıldığına dair fotoğraflar ekledim kataloğuma. Sitemize de koyacağız.
Türkiye ile temasınız oluyor mu?
- Türkiye’yle yeni görüşmelere yeni yeni başladık. Sürekli tasarlayan biri olduğumu göstermek için bir hatıramı anlatacağım. 2000’de bedelli askerlik yapmak için Burdur’a gittim. Etrafta yapılacak çok iş olduğunu görünce komutanla tanışmak istediğimi söyledim. İki gün sonra tanıştırdılar. “Avrupa’dan askerlik için gelenlerin hepsi inşaatçı, ellerinde sanatları var. Bu yaşlı ve göbekli insanları savaşa götürseniz ancak siper olur. Bunları toprakta süründürmekle ne kazanacaksınız? Gelin, bütün orduevini bir ay içinde Avrupa stili yenileyelim” dedim. Komutan mutluluktan uçtu. Bir ayda harika sonuçlar aldık. Nefis bir maceraydı, hiç unutmayacağım. Kafeleri, salonları, her yeri yeniledim. Hangi askerin aklına gelir ki bu?

YEDİ RENGİ 12’YE ÇIKARACAK

Başaramama korkunuz var mı?
- O aşamayı çoktan geçtik. Ama taklit edilmekten korkuyorum. Çinli bir adam otelde benim televizyon aynamı görünce, nasıl yapıldığını anlamak için her tarafını söküyor. Televizyonu darmadağın ediyor. Çözemeyince de geri kapatıyor. Tabii televizyon çalışmıyor. Bu olay otel tamir için bizi arayınca ortaya çıktı. Şu anda en büyük korkum Çinlilerin kopyalaması. Ama Çinliler bile bunun taklitlerini almaz, onlar da Fransız ürünü istiyor.
Geleceğe dair planlarınız var mı?
- Görüntüye ses ekleme konusunda çalışıyorum şimdi. İnsanlar cep telefonuna meraklı, herkesin elinde iPhone var. Evde iPhone’dan müzik dinlemek yerine, televizyonlardan daha kaliteli bir sesle müzik dinlenilmesi üstünde çalışıyorum. Üstelik görünmeyen hoparlörlerle tüm odalardan aynı kalitede ses duyulacak. Bir de renk çaışıyoruz. Şu anda bu aynaları yedi renk yapabiliyoruz. Koltukların rengine göre ayna seçebiliyorsunuz. Bu sayıyı 12’ye çıkarmak için çalışıyoruz şimdi.
Gerçekleşmesini istediğiniz bir rüyanız var mı?
- Türkler buralarda çok güzel işlere imza atıyor ama bir türlü marka olamıyor. Çok satmak önemli değil ama emin adımlarla dünya markası olmak istiyorum. Bunu bir Türk olarak başarmak istiyorum. Türkiye’ye bir dünya markası hediye etmeyi planlıyorum. Şimdilik her şey çok iyi gidiyor.