BDP'den Başbakan Erdoğan'a ağır yanıt
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın, partisinin tabanı hakkında ciddi ithamlarda bulunduğunu
iddia ederek, "Eğer BDP’nin, silahı siyaset yöntemi olarak kullandığına dair
elinizde en küçük bir delil varsa, hemen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına davet
ediyorum Sayın Başbakan’ı" dedi.
Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, önceki gün,
Dünya Yoksullukla Mücadele Günü vesilesiyle, açlıkla mücadele eden insanların bir
kez daha hatırlandığını belirtti. Demirtaş, dünya nüfusunun neredeyse yarısının
açlıkla mücadele ettiğini, her gün yaklaşık 20 bin kişinin açlıktan öldüğünü
ifade etti. Bu konuda Türkiye’deki tablonun da iç açıcı olmadığını kaydeden
Demirtaş, TUİK verilerine göre, ülkede 18 milyon kişinin yoksulluk, 1 milyon
kişinin ise açlık sınırı altında yaşadığını söyledi. Demirtaş, aslında gerçek
rakamların, bu verilerin çok üzerinde olduğunu savundu.
Türkiye’de tarımın, istihdamın artışında, dolayısıyla yoksulluğun
azaltılmasında önemli bir sektör olduğuna işaret eden Demirtaş, buna rağmen, 2011
yılı bütçesinde, bu sektöre ayrılan payın, savunmaya ayrılan payın yarısı kadar
olduğunu söyledi.

-"YENİ ANAYASA TARTIŞILMALI"-

Yeni anayasa hazırlığı kapsamında bazı sivil toplum örgütleri ile bir
araya geldiklerini anımsatan Demirtaş, amaçlarının, bu anayasanın nasıl yapılması
gerektiği konusunda tartışma başlatmak olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan’ın, "herkes kendi anayasa taslağını hazırlasın,
seçimden sonra bunları tartışalım" dediğini belirten Demirtaş, bunun yerine,
halkın nasıl bir anayasa istediğinin belirlenmesi gerektiğini ifade etti.
Demirtaş, sivil toplum örgütlerinin bu konuda öncülük etmesini istediklerini
söyledi.
Hükümetin, "ben bildiğimi okurum, zaten elimde bir taslak var" şeklinde
bir düşünceye kapılmasının yanlış olacağını belirten Demirtaş, "O zaman bir halk
anayasası çıkmaz. Oradan, ’Kenan Evren Anayasası tasfiye edilmiş, Tayyip Erdoğan
Anayasası hayata geçirilmiş’ şeklinde bir zihniyet çıkar" diye konuştu.

-SİYASETTE DİL VE ÜSLUP-
Demirtaş, TBMM’nin yeni yasama yılının açılışında konuşan Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün altını çizdiği konulardan birinin, siyasette dil ve üslup
meselesi olduğunu anımsattı. Demirtaş, Gül’ün, özellikle referandum sürecinde
siyasetçilerin kullandığı dilin toplumda rahatsızlık yarattığını, siyasette
gereksiz gerilimlere yol açtığını anlattığını ifade etti.
Daha sonra siyasette barış ve çözüm dilinin gelişmesi gerekliliğinin,
Başbakan Erdoğan da dahil olmak üzere herkes tarafından ifade edildiğini belirten
Demirtaş, şöyle devam etti:
"Bu kadar hassas bir dönemde, ne diyor Sayın Başbakan, ’Eğer
dürüstlerse, silahlarını bıraksınlar öyle sandığa gitsinler. Bakalım o zaman kaç
oy alacaklar’ Eğer bu çağrıyı PKK’ya yapıyorsa, anlamlıdır. Yani ’silahları bırak
gel seçime gir’ diyorsa anlamlıdır. Bu tartışılabilir de. Ama bu çağrıyı BDP’ye
yapıyorsa, açıkça, bir siyasi partiyi suçlu gösterme çabasıdır. Anayasa
Mahkemesine suç duyurusudur. Sokaktaki çetelere, ’BDP’ye saldırın’ talimatıdır.
Eğer, BDP’nin, silahı siyaset yöntemi olarak kullandığına dair elinizde en küçük
bir delil varsa, hemen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına davet ediyorum Sayın
Başbakan’ı. Eğer elinizdeki delilleri yargıyla paylaşmazsanız siz suçlusunuz.
Söylediklerinize siz inanıyorsanız, bir partinin tehditle, silahla korkutarak 2,5
milyon kişiyi sandığa götürüp, kendisine oy verdirdiğine yürekten inanıyorsanız,
o halde sizin tek bir saniye bile Başbakanlık yapmamanız lazım.
Eğer 2,5 milyon insanı korkaklıkla, kullandığı oyu da onursuzlukla itham
ediyorsanız, sizin Başbakanlığınız bizim açımızdan bitmiştir. Şu saatten
itibaren, bu açıklamadan sonra sizin Başbakanlığınızın, partimizin tabanı
açısından meşruiyeti kalamamıştır.

-"İLİŞKİLERİMİZİN SON BULACAĞI ANLAMINA GELMİYOR"-

Grup toplantısının çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan
Demirtaş, konuşmasında Başbakan Erdoğan için kullandığı, "bizim partimizin
tabanı açısında meşruiyeti kalamamıştır" ifadesinin anımsatılması üzerine
şunları söyledi:
"Sayın Başbakan için, ’milletin iradesini reddeden, hakarete varan
cümleler sarf eden bir durumda, Başbakanlığının meşruiyeti kalamamıştır’ dedik.
Herhalde bize oy veren seçmenler, Sayın Başbakan’ı, Başbakan olarak
görmüyorlardır. Çünkü oy veren insanlara bu kadar saygısızca yaklaşımı kimse
kabul etmez. Ama bu, Meclis içi ya da dışı çalışmalarımızın ya da ilişkilerimizin
son bulacağı anlamına gelmiyor.
Yarın randevu verildi. Herhalde AKP yetkilileri gelip, grup
başkanvekillerimizle görüşürler, düşüncelerini aktarırlar. Biz de daha sonra,
getirdikleri öneriye göre bir çerçeve belirleriz. Bu konudaki yaklaşımımız
bellidir. Biz konunun din, vicdan ve inanç özgürlüğü çerçevesinde bir paket
olarak ele alınmasını doğru buluyoruz. Bütün kesimlerin taleplerinin bir pakette
yer alması doğru olur."