Tayyip Erdoğan Kürt diyor, Kemal Kılıçdaroğlu Kürt diyemiyor. Neden?
Kürt mü yok bu ülkede?
Dalga geçme.
O zaman?..
CHP’nin köklerinde Kürdün, Kürtçenin, Kürt kimliğinin inkârı yatar, acaba bu yüzden mi Kılıçdaroğlu Kürt diyemiyor?
Sanmıyorum.
Öyleyse?..
Kürt dersem Türkiye’nin batısında, sahillerinde oy kaybederim korkusu mu yoksa?
Olabilir.
Ama bak, Tayyip Erdoğan Kürt sözcüğünü bunca yıldır ağzından hiç eksik etmiyor, ama buna rağmen Ak Parti seçimlerde CHP’nin iki katı oy alabiliyor.
Yoksa Kılıçdaroğlu da Baykal gibi küçük olsun benim olsun diye mi bakıyor CHP’ye?
Sanmıyorum.
Peki o zaman CHP nasıl büyüyecek, yıllardır içinde kıvrandığı kısır döngüyü nasıl kıracak?
Haklı bir soru...
Kürt demeyeceksin, Alevi demeyeceksin, sonra da oy bekleyeceksin, öyle mi?
Şöyle denebilir:
Kılıçdaroğlu Dersimli, Kürt ve Alevi; acaba onun için mi bu iki sözcüğü ağzına almıyor, kendi köklerinden hiç söz etmiyor?
Böyle diyenler yok değil.
Kürt sözcüğünü ağzına bile almadan, bu ülkede Kürt sorunu çözüm rayına oturabilir mi? Kürt sorunu çözüm rayına sokulmadan, bu ülkenin demokrasi ve özgürlükler sorunu çözülebilir mi?
Sanmıyorum.
Ama bir noktaya dikkat et:
Kılıçdaroğlu, Kürt sözcüğünü ağzına almıyor ama Diyarbakır’dan Sezgin Tanrıkulu gibi Kürt sorununu çok iyi bilen bir Kürt aydınını, çok iyi bir hukukçu ve insan hakları aktivistini CHP yönetimine alabiliyor; üstelik onun sesine kulak da verebiliyor.
Yine aynı Kılıçdaroğlu, Kürt sözcüğünü ağzına almıyor ama, Öcalan’la devlet diyaloguna yeşil ışık yakarak, barış açısından çok önemli bir gelişmeye destek oluyor.
Ben de soruyorum şimdi:
Baykal bunu yapabilir miydi?
Hiç sanmam.
Bunun gibi, Kılıçdaroğlu’nun bir Dersimli olarak Dersim 38 kıyımına dönük yakın ilgisini de bir kenara not etmekte yarar var.
Kemal Kılıçdaroğlu, 1986’da İhsan Sabri Çağlayangil’le teybe kaydederek yaptığı bir konuşmayı ve bu konuşmada Çağlayangil’in, ”Ordu, mağaralara sığınan Dersimlileri zehirli gaz sıkarak fare gibi öldürdü” sözünü inkâr etmedi.
Bu arada, bu yakınlarda Berlin’de katıldığım bir Dersim konferansında, Kılıçdaroğlu’nun 1938’deki  Dersim Kürt kıyımına belge düzeyindeki ilgisini de bazı güvenilir kaynaklardan öğrendim.
Lafı uzattın.
Demek istiyorum ki:
Kılıçdaroğlu Kürt sözcüğünü şimdilik ağzına almıyor olsa da, Kürt meselesini bilmiyor, hissetmiyor demek gerçeği fazla esnetmek olur, yanlış olur.
İyi güzel de, Kürt deme, Alevi deme, Silivri’ye selam çak, Genelkurmay’ın geçen haftaki ‘Kürtçe muhtırası’nı görmezlikten gel, hiç böyle yeni olunabilir mi? Hiç böyle Baykalizm’den kurtulabilir mi CHP?..
‘Eski’den de kurtulmadan iktidar alternatifi olabilir mi?
Elbette haklı, meşru sorular...
Doğru, Kılıçdaroğlu’nun lider olup olamayacağının sınırlarını bu sorular çiziyor, çizecek.
Ancak, daha şimdiden Kılıçdaroğlu’nun üstüne çarpı koyanlar olduğu gibi, benim gibi kapıyı aralık bırakanlar da var.
Ne bileyim, belki de benim bu tutumumum temelinde, uzun yıllar çalıştığım Cumhuriyet’le bu Halk Partisi arasındaki o ilginç tuhaf  benzerlikler yatıyor olabilir.



(sb)