AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, İzmir'de iyi bir orkestrasyon olmadığı için armoni yerine daha çok kakafoninin çıktığını, Kayseri'nin belediyesi, valisi, sanayi odası, sivil toplum örgütleriyle birlikte ahenk içinde işleyişiyle her geçen gün daha da ileriye gittiğini ifade etti. Konya'da bir tek gecekondu bulunamayacağını, İzmir'de ise sadece bazı evlerin gecekondu olmadığını ifade eden Çelik, "Kenti gecekondu sarmış. Bir türlü İzmir'de ortak paydalarda buluşarak, kentlilik bilinciyle İzmirlilik ortak paydasında buluşarak ciddi hamle yapılamadı. İzmir'de merkezi hükümetin yaptıklarını kimse inkar edemez. İzmir sanayi, tarım, turizm kenti. İzmir bu potansiyele sahip olmasına rağmen bu durumu hak etmiyor. Ben İzmir'i şuna benzetiyorum; pırıl pırıl nur topu gibi bir çocuk, burnu akmış, kir pas içinde. Yüzünü gözünü temizlediğiniz zaman güzelliği ortaya çıkar. Piriştina Başbakan'ı yolcu etmeye gelmişti. Raylı sistemle ilgili hazine garantili kredi istedi, derhal verildi. İzmir 4 tekerine fren takılmış gibidir. Sivil toplum kuruluşları adeta engellemek için çalışıyor. Bütün sivil toplum örgütleri için bunu söylemiyorum ama adeta bir şeye engel olma zihniyeti maalesef bir şeye destek olma, çözümün parçası olmadan daha öne geçiyor gibime geliyor" şeklinde konuştu.

'DİNDARLAR İŞBAŞINA GELDİ' DİYE KORKU KAMÇILANIYOR
Hüseyin Çelik, "İzmir'de Museviler, Ermeniler, Rumlar, Müslümanlar, Kürtler, Aleviler, Süryani, Yezidiler vardır. İzmir Türkiye'nin fihristi gibidir. Bunlardan birisi diğerlerini ülkenin dışına atma hakkına sahip mi? Hayır. O zaman birbirimize mecbur değil mahkumuz. Biz birarada yaşamak zorundayız. Ya birbirimizin kulağını ısıracağız, ensesine tokat geçireceğiz ya da huzur içinde farklılıklarımızı koruyarak huzur ve barış içinde birarada yaşamayı öğreneceğiz. Bizim ortak paydalarımızı saydığınızda 90 tane çıkar ayrılan noktaları saydığınızda 10 tane çıkar. Ortak paydalarda bütünleşmeyi öğrenirsek medeni toplum oluruz. Aksi takdirde birbirimizi hırpalamaya devam ederiz. Türksün, Kürtsün, dincisin, din düşmanısın. Laiksin, değilsin bunlar ideolojik kavgadır. İzmir'de kimse AK Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı gibi hayatını tanzim etmek zorunda değil. 'Dindarlar işbaşına geldi' diye korku kamçılanıyor. Bu iddiaların sahipleri dini de bilmiyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 'Ben Cumhurbaşkanıyım, içki içmiyorum kimse de içmeyecek demesi laikliğe aykırıdır. Başbakan 'Faize dayanan bankacılık sistemi yasaklansın' derse bu laikliğe aykırı olur. Bireysel hayatında faiz alıp vermiyorum demek laikliğe aykırı değil. Ak Parti iktidara geldi acaba bir şey mi olacak sekiz yıl bir şey olmadı. Sen niye öyle giyiniyorsun, ne yiyip içiyorsun diyen olmadı. Tahrikler Ak Parti yokken de vardı" diye konuştu.

TÜRKİYE'DE DEMOKRATİK DEĞİL BÜROKRATİK CUMHURİYET VAR
Çelik, Türkiye'de demokratik cumhuriyet değil, bürokratik Cumhuriyet olduğunu ileri sürerek, "Bize okullarda hep Cumhuriyeti 'demokrasi' diye anlattılar. 'Cumhuriyet eşittir demokrasi' diye anlattılar. Cumhuriyet eşittir demokrasi falan değil. Biz Anayasamızda demişiz ki Türkiye Cumhuriyeti demokratik, sosyal, laik, hukuk devletidir. Biz tercihimizi demokratik Cumhuriyet'ten yana kullanmışız en azından kağıt üzerinde. Etrafınıza baktığınız zaman adı Cumhuriyet olan ama iliklerine kadar diktadörlük olan cumhuriyetler var. Küba da, Çin de, İran da, İsrail de Cumhuriyettir. Öte taraftan bizim kağıt üzerinde uygulamalarımız daha çok bürokratik Cumhuriyeti yansıtıyor. Yapılan bunca çabaya rağmen demokratik Cumhuriyet görünümünde değildir. Bürokratik Cumhuriyette halk tarafından seçilmiş insanların iradesinden çok atanmışların iradesi daha çok ön plandadır. Onların ne istediği ne hissettiği çok daha önemlidir. Ama seçimler vardır, ama parlamento vardır, ama vesayetçi sistem vardır. Arife tarif gerekmez. İsim değiştirerek gerçeği değiştiremezsiniz. İsim mesele değil. Mesele özdür, içeriktir uygulamalıdr. Dünyanın en harika kanunlarını diktatörün eline verin kendine benzetir. Cumhuriyet eşittir demokrasi değildir. Cumhuriyetimizin demokratikleşmek gibi problemi var. Mutlaka demokratikleşmeyle tanışması lazım. Söz de değil özde olması lazım" dedi.

5 KESİM ÖTEKİLEŞTİRİLDİ
Türkiye'de gayrimüslimler, Aleviler, Kürtler, dindarlar ve köylülerin ötekileştirildiğini belirten Çelik, empati yapmadıkça vicdanlı ve medeni olunamayacağını söyledi. Çelik, "1946 yılına kadar köylüler Ulus'a girmeleri yasaktır. Köylülerin üstü bası kirli ve şalvarlı olduklarından fötr şapkalılar tarafından Ulus'a, Kızılay'a sokulmadı. 1946'da çok partili siyasi hayata geçtik. Köylülerin oyu kıymete binince köylüler öteki olmaktan çıktı. Ama diğerleri devam ediyor. Bir ara bir söylenti çıkardılar. İstanbul'da apartmanların altında kilise açıldı diye. Rahşan Hanım (Ecevit) bile 'Din elden gidiyor' dedi. Biz empati yapmadıkça vicdanlı ve medeni olamayız. Avrupa'da 5 bin cami var, 4 bin 800'ünü Türkler açtı. Üçte biri kiliseden camiye dönmedir. ?Misyonerler memlekette kol geziyor kimse ses çıkarmıyor' deniyor. İnsanların sefaletinden yararlanarak onları maddiyat karşılığında din değiştirtmek ayaklarımın altındadır ama sen nasıl dinini anlatıyorsan onlar da gelip anlatacak. Demokrasi, insanların dini dili, mezhebi etnik kökeni bölgesi anası atası babası ne olursa olsun vatandaşlık ortak paydasında hür ve eşit olmasıdır" dedi.

DEVLET ORKESTRA ŞEFİDİR
Hüseyin Çelik, ötekileştiren kesimlerin yok sayıldıkça varlıklarını ispat için daha çok çaba göstereceklerini ifade ederek, "Alevilik bu memleketin bir gerçeğidir. Gündüz gözünü kapatan sadece kendine gece yapar gündüz olmaya devam eder. Sen görmesen de aleviler var. İnsan kendi iradesiyle Kürt olmuyor. Kendi ırkından dolayı övülmesi ve yerilmesi doğru değil. Yıllarca 'Biz böyle insanlar yoktur' demişiz. Adamın yüzüne karşı sen yoksun dendiğinde adam varlığını ispat için daha çok gayret gösterir. Görmemezlikten gelme politikasının bizi getirdiği yeri anlatmaya gerek yok. Devlet, orkestra şefidir. Bir orkestrada enstrümanların sesleri farklı çıkar. Şef kabiliyetliyse oradan armoni, şef becerikli değilse oradan kakafoni çıkar'' dedi.

'NEDEN MEVLİT OKUTMUYORSUNUZ' DİYEN VAR MI?
Çelik, "Laiklik, dindara dindar olarak yaşayıp ölme, ateiste de ateist olarak yaşayıp ölme hakkı veren bir sistemdir. Aziz Nesin, 'Ben ateistim, cesedimi yakın, vakfımın bahçesine küllerimi gömün' dedi. Her yıl Nesil'i seven gençler bahçede bağlama çalıp türkü söylüyorlar. Onlara 'Neden mevlit okutmuyorsunuz' diyen var mı?" dedi.

ESİAD Başkanı Sıtkı Şükürer ise siyasi iktidarın İzmir'e, İzmir'in siyasi ikdirara bakışının önemli olduğunu, iktidar partisinin İzmir milletvekillerini her seferinde sıkıştırdıklarını, karşılıklı yanlış anlamalar ve değerlendirmelerin olup olmadığı ve bunların nasıl aşılacağıyla ilgili cevap aramak istediklerini kaydetti. Konuşmanın ardından Bakan Çelik'e plaket verildi.



(sb)