Feyz-i rebivye bak
Zümrüde dönmüş türab

Bulmuş o tesir ile
Köhne cihan âb ü tâb

Bizde neden var fakat
Yok yere bir ıztırab?

Zulmet-iâtiise Ruha
veren pîç ü tâb

Ah ne müdhiş hata
Ah ne yanlış hesabi

Mübhem olan ân içün
Doğru mu çekmek azah

Sen demiyor muydun
ey Yâr-ı belîğu'l-hitab!

Hız ü ganimet şumâr
Fursat-ı ahd-i şebâb

Tekye ber-eyyâm nîst
Tâ diğer âyed behâr"

İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif'le ilgili bilinmeyen daha pek çok hususun olduğu gün geçtikçe ve yeni belge, bilgi ortaya çıktıkça fark ediliyor. 1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi, 27 Arabk'ta 74. ölüm yıldönümü nedeniyle anılacak olan Mehmet Akif Ersoy'un bilinmeyen ve hiçbir yerde yayımlanmayan bir şürini, 10. sayısında okurlarıyla paylaştı. Gazeteci-yazar Yusuf Çağlar'ın arşivinde bulunan ve Akif'in dostlarından Ispartalı Hakla'ya gönderdiği şiirin yayımlanmamış olması yarımda, yazılış tarihi itibariyle ilk şiir örneklerinden olması da dikkat çekici. Şiirin orjinali ise adı pek çok kez şiirle anılan bir isme armağan edilmiş: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a...

Ispartalı Hakkı'ya gönderilen mektup

1453 dergisi Mehmet Akif'in 1912'de Ispartalı Hakkı'ya yazdığı bir mektubu da sayfalarında sunuyor. Mektup, Akif'in Darülfünun öğretmenliği hakkında ipuçları veriyor: "İki gözüm Hakkı, Dün sabah Darülfünuna gittim. İsmail Hakkı Beyden işi anladım: Benim dediğim gibi imiş. Münhal olan muallimlik benim geçen sene okuttuğum derstir ki ona iki hafta evveli bizim Ferid [Kam] beyi intihab etmiş idik. Ancak henüz Nezaretçe tevcih olunmamış. Bu Pazar günü Encümen-i Muallimin tekrar toplanacak. Tabiidir ki karar-ı sabıkında ısrar ile yine Ferid'i intihab edecek. Artık nasip değilmiş diyerek başka bir işe bakmalıyız. Hem ben senin mebus olacağını kavi surette tahmin ediyorum. Olmasan bile senin için iş çoktur: Zift gibi malın olsun Erzincan'dan kel çeker!"

Dergide, Mehmet Akif'in 1908'den 1913'e kadar devam eden Darülfünun edebiyat öğretmenliği hakkında bilinen en çarpıcı belgelerden birisi olan, 1911 yılına ait Darülfünun mezunlarını gösteren Hatıra-i Cemiyet fotoğrafına da yer veriliyor. Fotoğraf, ilk olarak dönemin popüler dergilerinden Şehbal'in 28 Haziran 1911 tarihli nüshasında yayımlanıyor. Fotoğrafın ön sırasında Mehmet Akif'le birlikte yer alan muallimler aynı zamanda dönemin fikir ve edebiyat hayatına tesirleri olmuş ünlü simalar: "Şehbenderzâde (Filibeli Ahmed) Hilmi, Hüseyin Dâniş (Pedram), Namık Kemal Beyzade Ali Ekrem (Bolayır), Ahmet Hikmet (Müftüoğlu), Darülfünun Edebiyat Şubesi müdürü (izmirli) ismail Hakkı, Ahmed Midhat Efendi, (Babanzâde Ahmed) Nâim Bey...
İlk şiirlerinden biri olabilir

1453 dergisinde yer alan bilgiye göre Mehmet Akif'in bu şiirin ilk eserlerinden olma ihtimali yüksek.

"Feyz-i rebivye bak
Zümrüde dönmüş türab

Bulmuş o tesir ile
Köhne cihan âb ü tâb

Bizde neden var fakat
Yok yere bir ıztırab?

Zulmet-iâtiise Ruha
veren pîç ü tâb

Ah ne müdhiş hata
Ah ne yanlış hesabi

Mübhem olan ân içün
Doğru mu çekmek azah

Sen demiyor muydun
ey Yâr-ı belîğu'l-hitab!

Hız ü ganimet şumâr
Fursat-ı ahd-i şebâb

Tekye ber-eyyâm nîst
Tâ diğer âyed behâr"

Öğrencisi Reşat Nuri'nin gözünden Akif'in ilk dersi

Ünlü şairin 1909'da Darülfünun edebiyat öğretmeni olarak girdiği ilk dersi, öğrencisi Reşat Nuri (Güntekin) Tan Gazetesinin, 2 Kânunusani 1939 tarihli nüshasında şu satırlarla aktarıyor: "Sahne meşhur Zeynep Hanım Konağında büyük salon...

Derken kapı açılıyor; içeriye orta boylu kara top sakalh kalender bir zat giriyor: Şemsiyesiyle lâstiklerini kapının arkasına bıraktıktan sonra talebe sıralarına gideceği yerde muallim kürsüsüne doğruluyor. O zaman yanımdaki arkadaştan öğreniyorum ki bu zat bizim edebiyat muallimimiz şair Mehmet Âkif'dir.

Hiç unutmam Âkif o gün bize Muallim Naci'nin bir tevhidini yazdırdı ve ders sonuna kadar bunun izahı ile uğraştı. Koskoca bir Darülfünunda bize manzume yazdırılsın! Bu muamele fena halde haysiyetimizi kırmıştı. Benim gibi ukalâlıktan buram buram öten birkaç çocuk bu eski kafalı hocayı protestoya karar verdik ve dediğimizi yaptık. Akif'in son günlerde hasta yatağında çekilmiş resmine bilmem dikkat ettiniz mi? Harabe halindeki çehrenin gözlerinde o kadar harikulade bir ateş ve nur güzelliği vardı ki insana âdeta şairin ruhun ebediliği hakkındaki kanaatini kabul ettirecek gibi olur.

(sb)