O marjinal örgütlerle CHP'nin de, medyanın da tek bir ortak yanını bulamazsınız. Hiçbir konuda anlaşamayanlar hükümete saldırı noktasında ittifak içindeler.

"CHP İLLEGAL GRUPLARI MECLİSE KADAR TAŞIDI"
"Sokak eylemlerini medya çarşaf çarşaf sayfalarına, ekranlarına taşırken, CHP de bu eylemcileri meclis koridorlarına, grup toplantılarına kadar taşımakta çekinmedi. Kim bunlar? İllegal grup mensupları. Bunlarla oralarda kendilerine göre görüntü verip seçim kazanacaklarını sanıyorlar. Boşuna uğraşıyorlar. Bu ülkede fikir ve düşünce özgürlüğünü şiddete ulaştıranlarla CHP'nin yöneticileri elele verdiği sürece benim milletim onları hiçbir zaman affetmeyecektir. Bunların tüm derdi zaten haber olabilmek, CHP'nin yöneticilerinin hali bu.

"Aynı şeyi genel başkanları da yapıyor. Kendilerini manşetlerde gören eylemciler şiddetin dozunu daha da arttırıyorlar. Basın açıklaması yaptıklarında, eleştirilerini dile getirdiklerinde haber olamadıkları için, yol kesip hakaret ediyorlar, polise saldırıyorlar.

"YENİ BİR İFADE ÇIKTI: ORANTISIZ GÜÇ"
"Yeni bir ifade daha çıktı şimdi 'orantısız güç kullanılıyor'. Polisin bir görevi vardır. Can güvenliğini sağlayacak, asayişi temin edecek; bu, güvenlik güçlerinin görevidir. İstanbul'da iki hafta rektörlerle toplantı yaptım. Davetli toplantıdır. Benim bu yaptığım toplantılarda rektörlerin yanında YÖK var, yaklaşık 8 kadar bakanım var. Biz üniversitelerin sorunlarını, yapılması gerekenleri konuşuyoruz ve daha ideal bir eğitimi nasıl yapacağız onu konuşuyoruz. Davetsiz herhangi bir toplantıya icabet diye bir şey söz konusu olabilir mi? Buna ne derler? Buna baskın, saldırı derler.

"Şimdi bu gelenler gerek ilk yaptığımız toplantıda gerek ikincisinde 'biz gençliğiz bizimle ilgili toplantıyı bizsiz yapma hakkına sahip değilsiniz' diyorlar. Biz gençlikle de toplanacağız ne alakası var. Ve ifade şu; 'ellerinde bayraklarla' geliyor. Bu nasıl bayrak ki orada onunla kalkıp Emniyet Müdürü'ne vuruyorsun? Emniyet Müdürü'nün kendisini korumasını kimse savunmuyor ama o illegal örgüt mensubunu herkes savunuyor. Bu örgütlerin toplandıkları yerler çok enteresan. Hepsi kayıtlarda mevcut. Siyasi partilerin bazıları da orantısız güç kullanımı var diyorlar. Ne olacaktı? Dolmabahçe'yi bassınlar, arzu ettiğiniz tablo mu ortaya çıksın? Dünyanın hangi yerinde, hangi özgürlük projesinde böyle bir şey var?

"NEYİ PROTESTO ETTİKLERİNİ BİLMİYORUM"
"Neyi protesto ettiklerini de bilmiyorum doğrusu. Göreve geldiğimizde 45 lira burs alan üniversite öğrencisine yaklaşık 250 lira burs vereceğiz. Hiçbir dönemde görülmemiş şekilde, yurt kapasitelerini daha modern bir şekilde yapacağız. Bütün bunların yanında üniversitelerimizi 81 vilayete yayacağız. Batı ağırlıklı olarak kurulmuş olan üniversitelerimizi her yere yayacağız. Neyin eylemini yapıyorlar bunlar? Öyle köşe yazarları çıkıyor ki; taşla yumurtanın tanımını yapıyor. Önemli olan fiildir. Neymiş, taş atmamış yumurta atmış... Eylem önemli burada.

"MADEM O KADAR PARANIZ VAR, GİDİN OMLET YAPIN YİYİN"
"Bunlara tavsiye ediyorum, madem o kadar paranız var gidin omlet yapın yiyin, daha faydalı. Orada sizin öğretmeniniz durumunda olan kişilere yumurta atıyorsunuz. Eğer özgürlükse bu, ben böyle bir özgürlükten yana değilim. Bağırarak, kırıp dökerek özgürlük mücadelesi olmaz. Adeta o mekanı savaş meydanına dönüştürüyorlar. Aynı şeyi İstanbul'da da yaptılar. Biz nasıl daha iyi yapacağız bu işi, bunun gayretindeyiz. İnsanların konuşmalarına izin vermeyenler çıkıp özgürlükten bahsedemezler. Baskı ve şiddet uygulamayı özgürlük sayanlar, demokrasi perdesi altında faşizm yapmaktadırlar. Anamuhalefet partisinden destek gören eylemciler, faşist özellikleri daha çok gösterir oldular. Arapların bir atasözü var; 'kim vurursa onu da vururlar'. Bugün sırf hükümete karşı bu faşizmi okşayanlar, anında o kitlenin hedefi oldular. Ankara SBF'de bizim arkadaşlarımızla birlikte kendi arkadaşları da çirkin şiddet eylemine maruz kaldılar. O da eylemi faşizm olarak nitelendirdi. Sonra ne oldu? Eylemi maruz göstermenin saldırganlığı, gayretine girdiler. Bizi çekmek istedikleri tuzaklara biz gelmeyeceğiz. Onlar ekonomi, yatırım konuşmazlar. Zira bu alanlarda kurabilecekleri tek bir cümle yok. Onların dış politikayla ilgili hiçbir vizyonu yok. Türkiye'nin hiçbir sorunu için ortaya bir reçete sunmuş değiller.

"Onlar her yolu mübah görecekler, biz ilkeli siyaset yapacağız. İşte bakın tekrar dünyadaki küresel finans krizine rağmen 2008'in ekonomik güzelliklerini yakaladık. Onlar dedikoduyla, çetelerin, yabancı diplomatların diliyle konuşacak, biz milletin, samimiyetin diliyle konuşmaya devam edeceğiz. Yarattıkları polemiklere takılıp kalmayacağız."



(sb)