Başınız ağrıdı ve doktora gittiniz. Doktor, teşhis ve tedavi için hiç gerekmediği halde sizden kan, idrar, beyin-omurilik sıvısı tahlili, tomografi, MR, anjiyo, gastroskopi, sistoskopi, alerji testi istiyor. Doktor aslında başını sizinle belaya sokmamak için ‘defansif tıp’ uyguluyor.

ABD ve Türkiye’de doktorların yüzde 90’lara varan büyük bir bölümü, başlarını hastalarla veya yasalarla derde sokmamak için ‘defansif tıp’ yöntemine başvuruyor. ABD’de yayımlanan Archives of Internal Medicine’de yer alan bir araştırma, Amerikalı doktorların yüzde 91’inin defansif tıp uyguladıklarını ortaya koyuyor. Görev sırasında şiddete maruz kalmaktan, şikâyet edilmekten veya haklarında dava açılmasından korkan doktorlar, hastaya doğrudan müdahale yerine, bu yöntemle sorumluluğu üzerinden atmak istiyor.

Doktora dava baskısı

Türkiye’de yapılan bir araştırma ise bundan beş yıl önce yürürlüğe giren yeni TCK’dan sonra defansif tıbba yönelen doktorların sayısının giderek artmaya başladığını gösteriyor. Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Adlî Tıp Anabilim Dalı araştırma görevlisi Dr. Yusuf Aynacı, uzmanlık tezini hazırlarken, Konya il merkezindeki tüm hastanelerdeki doktorlarla bir anket çalışması yaptı. Ankete katılan 769 doktordan yüzde 94’ü hakkında en az bir defa dava açıldığını söylüyor. En çok dava ise kadın hastalıkları ile doğumda görev yapan doktorlara açılıyor. Doktorlar da çareyi ‘defansif tıp’ uygulamakta buluyor.

Sağlık harcamaları artıyor

Defansif tıpta, daha fazla tetkik isteniyor, daha fazla ilaç yazılıyor, daha fazla konsültasyon talep ediliyor. Amaç, kendilerini emniyete almak. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Ahmet Rasim Küçükusta, ‘defansif tıp’ yönteminin aslında yeni olmadığını ama tıp dışı korkularla uygulanmasının yeni bir durum olduğunu söyledi. “Defansif tıp, doktorların vazifelerini tıbbın gerektirdiği gibi yapmaktan çok, şikâyet unsuru olmayacağını düşündükleri şekilde yapmaları şeklinde tanımlanabilir” diyen Prof. Küçükusta, şöyle konuştu:

“Defansif tıp bir taraftan sağlık harcamalarını artırırken ve doktorların ve laboratuarların boş yere zamanını alırken, diğer taraftan hastayı da gereksiz masraflara ve daha da önemlisi risklere sokar. “Hastaların tahlilden tahlile koşuşturmalarına rağmen bundan çok fazla şikâyetçi olmadığını belirten Prof. Küçükusta, hatta büyük bir çoğunluğun, “Çok ilgili bir doktora rast geldik, yaptırmadığı tetkik-tahlil kalmadı” diye durumdan memnun kaldığını da söyledi.