AIDS ile 25 yıl önce tanışan Türkiye'de hasta sayısı 771'e, taşıyıcı sayısı ise 3 bin 127'ye ulaştı. AIDS'lilerin en çok bulunduğu illerin başında İstanbul geliyor. İstanbul'u Ankara, İzmir, Adana ve Bursa takip ediyor. HIV virüsünün bulaştığı kişi sayısının dünya genelinde azaldığını, ancak Türkiye'de artmaya devam etiğini belirten Uz. Dr. Şirin Elmi, "Türkiye'de 3 bin 898 HIV/AIDS hastası bulunuyor" dedi.

2009'DA 528 YENİ VAKA BİLDİRİLDİ
"1 Aralık Dünya AIDS Günü" dolayısıyla AIDS'le ilgili önemli açıklamalar yapan Uz. Dr. Elmi, dünyada ortalama 33,4 milyon HIV enfekte kişi olduğunu ve hastalığın tanımlandığı 1981 yılından beri 33,9 milyon kişinin AIDS nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi. Hastalığın Türkiye'ye Avrupa'da çalışan Türk işçilerle geldiğini hatırlatan Elmi, Türkiye'de 2000'li yıllarda yılda ortalama 150-200 yeni vaka bildirildiğini, ancak 2009 yılı içinde tanı konan yeni vaka sayısının 528'e ulaştığını bildirdi. Bu sayının hastalığın saptandığı 1985 yılından beri en yüksek hasta sayısı olduğunu belirten Şirin Elmi, gerçek rakamların ise bunun 5 katı olduğunu kaydetti.

SİNSİ İLERLEYEN BİR HASTALIK
Hastalığa Türkiye'de genellikle 20-49 yaş grubunda rastlanıldığını belirten Uz. Dr. Elmi, hastaların yüzde 70'ini erkeklerin, yüzde 30'unu ise kadınların oluşturduğunu açıkladı. AIDS'in, erken yaşta ve korunmasız cinsel ilişki nedeniyle daha sık görülmeye başlandığını vurgulayan Elmi, "HIV enfeksiyonu bulaştıktan iki-dört hafta sonra gribal bir enfeksiyon gibi başlayıp, daha sonra yıllar süren bir sessiz döneme girer. 10 yılı aşabilen bir süre sonunda bağışıklık sisteminde yetersizlik ortaya çıkmaya başlar, kandaki virüs miktarı artar ve bağışıklık sistemi çöker. Normalde seyrek görülen bazı enfeksiyon hastalıkları ve bazı kanser türleri bu hastalarda daha sık görülür" dedi.

TEK BİR İLİŞKİYLE BİLE BULAŞIR
Cinsel temasın, HIV enfeksiyonunda en sık görülen bulaşma şekli olduğunu anlatan Elmi, hastalıkla ilgili şunları söyledi:
"Hastalığın tanımlandığı ilk 10 yıl içinde yayılımının öncelikle homoseksüel ilişkiyle gerçekleştiği bildirilirken, bugün HIV enfeksiyonunun yayılımı esas olarak yüzde 60-70 heteroseksüel yolla olmaktadır. Bulaşma için HIV pozitif kişi ile yapılan tek bir cinsel temas bile yeterli olup, cinsel temas sayısı arttıkça bulaşma olasılığı da artmaktadır. Cinsel temas sırasında prezervatif kullanmak bulaşma riskini azaltır, fakat uygun materyalden yapılmamış olması ve delinme ihtimaline karşı riski tamamen ortadan kaldırmaz. HIV'in ikinci en sık bulaşma şekli damar içi uyuşturucu madde kullananların ortak paylaştıkları iğnelerdir."

ANNEDEN BEBEĞE EN KÖTÜ MİRAS
Hastalığın anneden bebeğe doğum öncesinde, doğum sırasında veya sonrasında bulaşabileceğini kaydeden Şirin Elmi, "Anne sütü de virüsün bulaşmasına neden olabilir. Doğurganlık çağındaki tüm kadınların AIDS konusunda bilgilendirilmesi ve gerekiyorsa test yaptırması önerilmektedir. Eğer gebe HIV taşıyorsa, gebeye ve doğum sonrasında bebeğe koruyucu ilaç tedavisi verilerek, doğumu sezaryen ile gerçekleştirmek ve bebeği emzirmekten kaçınmak ile bulaşma önemli oranda önlenebilir. Sağlık çalışanlarına HIV enfeksiyonunun geçişi en sık kullanılmış iğnenin batması ile olmaktadır. Sağlık çalışanlarının çalışırken koruyucu önlemler alması gerekmektedir" diye konuştu.

AŞI ARAŞTIRMALARI SÜRÜYOR
Virüsün dış ortamda en fazla birkaç saatte yaşayabildiğini belirten Elmi, "Dokunmak, el sıkışmak, yanak yanağa öpüşmek, tokalaşmak, işyerinde aynı ortamda çalışmak, aynı telefonu, aynı bardağı kullanmak, aynı havuz, banyo ve tuvaleti paylaşmak, gözyaşı, ter ve sivrisinek sokması ile bulaşmaz. Hastalığın tanısında ELISA testi kullanılır. Fakat bu test 3 aya kadar negatif saptanabilir. Son yıllarda uygulamaya giren yeni testlerle bu süre biraz daha kısalmıştır. HIV enfeksiyonunun tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlar mevcuttur. Fakat ilaç tedavisi ile HIV enfeksiyonunun tamamen ortadan kaldırılması mümkün değildir. HIV aşısı için araştırmalar da son hız devam etmektedir" dedi.