Mehmet Haberal'ın açtığı dava sonucu tazminat ödemeye mahkum olan 9 hakim Yargıtay'a itiraz dilekçesi verdi. Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri Sedat Sami Haşıloğlu ve Hasan Hüseyin Özese, Yargıtay'a karşı hukuk mücadelesi başlattı.
SAĞLIK RAPORLARININ İNCELENMESİ İSTENDİ
 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne 12 sayfalık cevap dilekçesi sunan hakimler, Haberal'ın 'terör örgütü kurmak ve yönetmek' suçundan tutuklu olduğunu hatırlattı. Yargıtay'ın Haberal ile aynı suçtan yargılanan birçok sanığın tutuklu kalmasına onay verdiğini vurgulayan hakimler, dosyaya konulmayan sağlık raporuna da dikkat çekti. Hakimler, Yargıtay'dan söz konusu dava dosyası ve Haberal hakkında verilmiş sağlık raporlarını incelemesini istedi.
Darbe teşebbüsü ve terör örgütü kurmak ve yönetmek' suçlarında, yargılanan Mehmet Haberal'ın, kendisini tahliye etmeyen hakimlere açtığı tazminat davalarının bir kısmı devam ediyor.
İTİRAZ DİLEKÇESİNDE GEREKÇELER ORTAYA KONDU 
25 Mart 2009'da ikinci Ergenekon iddianamesini kabul ederek yargılama sürecini başlatan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri Sedat Sami Haşıloğlu ve Hasan Hüseyin Özese de Haberal'ın dava açtığı hakimler arasında yer alıyor.
İki hakimin 3 Kasım 2010'da Yargıtay'a sunduğu dilekçede davanın reddedilmesi istendi. Zaman gazetesinin haberine göre;İki hakim, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne itiraz dilekçesi verdi. Dilekçede, davanın görevsizlik kararı verilerek Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine veya reddine karar verilmesini talep edildi.
Hakimlerin avukatı Sadrettin Haşıloğlu tarafından Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na gönderilmek üzere İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'ne sunulan 12 sayfalık dilekçede, hakimlere karşı açılan manevi tazminat davasının ağır şartlara bağlandığı ve bu hususun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bir ilamında açıklandığı hatırlatıldı.
 Davanın, tutuklamaya ilişkin kesinleşen kararın, ilgili kişiye tebliğden itibaren 3 ay içinde, devlet (Maliye Hazinesi) aleyhine, davacının oturduğu yerdeki Ağır Ceza Mahkemesi'ne açılması gerektiği aktarıldı.
DAVA GÖREVSİZ MAHKEMEDE AÇILDI
Dolayısıyla, davanın, yetkisiz ve görevsiz bir mahkemeye açıldığının ortada olduğu, davanın hem husumet hem de görev ve yetkisizlik yönünden reddedilmesi gerektiği belirtildi.
Dilekçede, Mehmet Haberal ile ilgili dosya içerisinde yargılama süresi boyunca birçok adli rapor tanzim edildiği ve bu raporların bir kısmının halen yatmakta olduğu sağlık kurumu tarafından, bir kısmının da Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlendiği hatırlatıldı.
RAPORLAR İMTİYAZLI
Şöyle denildi: "Sanığın halen yatmakta olduğu sağlık kurumunun birbiriyle çelişen raporları yanında, Adli Tıp Kurumu'nun, sanığın tutukluluğunu, gerekli önemler alınarak cezaevinde geçirmesinde bir sakınca olmadığına dair raporu da mevcuttur.
 Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, nihai sağlık durumuyla ilgili rapor tanzimi için sanığın Adli Tıp Kurumu'na sevkine karar verilmiş, ancak sanık müdafileri bu karara itiraz etmiş, halen yatmakta olduğu kurum yetkilileri de bu sevkin sakıncalı olacağını belirtmişlerdir.'' ifadeleri kullanıldı.
'TABURCU EDİLEBİLİR' RAPORU GİZLENDİ
Dilekçede, İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Ensti-tüsü'nde başkan yardımcısı olarak görev yapan Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zerrin Yiğit başkanlığında oluşan 5 kişilik doktorlar heyetinin, 16 Ekim'de hazırladığı raporda, Haberal'ın durumunun değerlendirildiği ve raporda 'Tıbbi tedavisine ayakta tedavi edilerek 1 ay sonra kontrole gelmek üzere taburcu edilmesine karar verilmiştir.' denilerek sanığın sağlık durumuyla ilgili saptamada bulunulduğu belirtildi.
 Ayrıca, bu raporun mahkeme ve Adli Tıp Kurumu'na daha önce gönderilen raporlar arasına konulmadığının mahkemenin İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'yle yaptığı yazışma sonucu anlaşıldığı da dile getirildi.
BU DAVA EMSAL OLACAK
Hakimler hakkında açılan bu tür davaların reddolunmaması halinde, cezaevlerinde tutuklu bulunan yüz binlerce tutuklunun açacağı davalar karşısında bir kaosun yaşanacağı ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin asli görevini yerine getiremeyeceği gibi, açılan bu davaları da yürütmesinin hayatın olağan akışına uygun olmayacağının açık olduğu aktarıldı.
Dilekçede, ayrıca bir hakim hakkında görevi ihmal ettiği veya kötüye kullandığına dair kesinleşmiş bir mahkeme hükmü bulunmadan verilecek tazminat kararının, hakimlik teminatı ile bağdaşmayacağı belirtildi.
TUTUKLULUK KARARI HUKUKA UYGUNLUĞUN İSPATIDIR
Mehmet Haberal'ı tahliye etmedikleri gerekçesiyle tazminata mahkum olan 9 hakime de aynı gerekçelerle dava açıldığı hatırlatılan dilekçede, 11 ayrı ve bağımsız hakimin müşterek hareket ettikleri iddiasının hukukun genel ilkeleriyle ve hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı ifade edildi.
 Dilekçede, "Birbirinden bağımsız 11 ayrı hakimin aynı kararı vermesi hususu bile husumet kastı ile değil hukukun objektif kurallarına göre hareket edildiğinin çok açık ve tek başına bir delilidir.
 Beşiktaş'taki adliyede toplam 6 başkan ile 22 üyeden oluşan toplam 28 hakim bulunmakta olup tamamının Mehmet Haberal'ın tahliye talebinin reddi veya bu ret kararı üzerine yapılan itirazların değerlendirilerek itirazın reddi kararlarında görev aldıkları, bu nedenle de özel kast ile hareket edilmediği açıkça anlaşılmaktadır." denildi