Terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen ''Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM)'' ile ilgili davanın duruşmasında, mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, sabahki oturumda avukat Selim Okçuoğlu'nun Lozan Antlaşması'nda sanıklara anadilinde savunma hakkı verilip verilmediği hususunun Dışişleri Bakanlığından sorulması talebinin reddine karar verildiğini bildirdi.

Sanıklar adına söz alan tutuklu sanıklardan kapatılan DEP'in eski milletvekili Mehmet Hatip Dicle, davanın zor bir dava olduğunu, Kürt halkının seçilmiş temsilcileri olarak Kürtçe savunma yapmakta ısrar etmelerinin sebebinin de bu olduğunu söyledi.

Amaçlarının ''üzüm yemek olduğunu'' ifade eden Dicle, ''Kürtçe savunma yapıp gençlere şunu göstermek istiyoruz, dağa yönelmenize gerek yok. Bakın kendi dilimizde savunma yapabiliyoruz. Ancak mahkemenin ret kararı ve tavrı tutumlarımızı boşa çıkarmıştır'' dedi.

En doğal haklarının engellendiğini kaydeden Dicle, ''Kararınız bizce yasal değildir. Kürtçe kimlik tespiti yaptığımızda bizi engellemediniz. Sürece hassasiyetinizden dolayı size teşekkür ederiz. Dava özünde siyasi bir davadır. Kürt sorunuşla ilgilidir. Bir halkın dili onun onurudur. Onu engellerseniz o halkı küçük düşürürsünüz. Kardeş Türk halkı, geçmiş çözülmeden ne bizi anlar ne de insanların neden dağa çıktığını anlayabilir. Bu ülkede 30-40 yıl kan aktı. Hepimiz acı çektik'' diye konuştu.
''NATO MÜDAHALE EDER''

Sorunun demokratik yollardan çözülmesi gerektiğini belirten Dicle, ''Bu şekilde çözemezsek NATO'nun 5/b fıkrasında 'bir ülkede iç savaş çıkarsa o ülke bastıramazsa NATO müdahale eder' denilmektedir. Bu noktaya gelmek istemiyoruz. Bu sorunu barışçıl çözemezsek korkarım ki yarın BM veya NATO bu işe karışır. Hepimiz kaybederiz. Tek kazanan uluslararası savaş tüccarları olur'' dedi.

Turgut Özal'ın 1993 yılında kendisini Beka Vadisi'ne gönderdiğini ileri süren Dicle, Özal'ın kendisine ''Git, Öcalan'a söyle gelsin, kendini kabul ettiriyorsa başbakan da olur'' dediğini iddia etti.

KCK sözleşmesini ilk kez burada duyduğunu kaydeden Dicle, ''Bugün 'Sayın' Öcalan'la görüşmeler yapılıyor, o zaman biz niye buradayız'' diye konuştu.

Sorunun çözülerek gençlere dağ yolunun kapatılması gerektiğini kaydeden Dicle, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Biz siyasi rehineyiz. 1992-1994 yıllarında güvenlik güçleri köylere gidip 'ya korucu olacaksınız ya da köylerinizi boşaltın, yakacağız' diyordu. Bize de devleti yönetenler 'ya devletin yanında taraf olursunuz ya da bertaraf olursunuz' diyorlar. Başbakan da bunları söylüyor. Bizlere siyasi koruculuk dayatılıyor. Bizi burada tutarak PKK'ya bir şey kabul ettirmeniz mümkün değil.''

KÜRTÇE SAVUNMA TALEBİ

Sanık Dicle, Kürtçe savunma taleplerini yineleyerek, ''Kürtçe savunma yapma konusunda ilkesel bir tutumumuz var. Gelin gerginlik çıkmasın. Kürtçe savunma yapıp Türkçesini de anlatacağız. Bizi askerle karşı karşıya getirmeyin. Bu tutumu kabul ederseniz ne ala ama kabul etmezseniz bizi cezaevine gönderin, avukatlarımızla yargılamaya devam edin'' dedi.

Sanık Dicle, sanıklar olarak 30 sayfalık ortak Kürtçe savunma hazırladıklarını, bunun sanıklar Bayram Altun, Nejdet Atalay, Selma Irmak ve Fırat Anlı tarafından okunmasına karar verdiklerini belirterek, okunacak savunmanın Türkçe tercümesinin de diğer sanıklarca dile getirileceğini bildirdi.

Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, sanıkların savunmalarını Kürtçe yapmasına izin vermedi.

Avukatların talebi üzerine verilen 10 dakikalık aranın ardından sanık avukatlarından Selim Okçuoğlu, arada müvekkilleriyle görüştüklerini, mahkemenin Kürtçe savunma konusunda tavrını sürdürmesi halinde bundan sonraki duruşmalarda huzura çıkmayacaklarını bildirdiklerini ifade etti.

Mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı yarın saat 09.30'a erteledi.