Önceki gün Cumhurbaşkanı Gül’ün 29 Ekim resepsiyonuna neden gitmedim diye bir yazı yazdım.

Nedeni oğlumun Barcelona’daki turnuvasıydı. Bunu anlatırken Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana devlet protokolünde Hayrünnisa Hanım’a yapılan haksızlığı dile getirdim.

Bugüne kadar hiçbir resepsiyonu başörtülü olduğu için eşli yapamayan Abdullah Gül bu defa 29 Ekim resepsiyonlarını birleştirerek eşli yapmıştı. Bu önemli bir gelişmeydi.

Aynı şekilde Hayrünnisa Hanım devlet protokolünden uzak kalıyordu.

Örneğin havaalanlarında tören mangasının önündeki kırmızı halıdan geçmiyordu.

Hatta karşılayan komutanın Hayrünnisa Hanım’ın elinin sıkıp sıkmaması tartışmaları yaşanıyordu.

İşte bu son 29 Ekim resepsiyonunun eşli daveti bu anlamda önemliydi.

Bunu anlatırken Hayrünnisa Hanım’a yapılan haksızlığı tanımlarken “eğreti” ifadesi kullandım.

Bunda amacım First Lady’nin hakkı olacak şekilde protokolde yer almamasını vurgulamaktı. Yani yapılan haksızlığı dile getirmekti. Eğreti vurgusunu “tam olmayan” anlamında kullandım.

Ancak bu ifadenin Anadolu’da hiç duymadığım çağdışı bir geleneğin işareti olduğunu bilmiyordum.

Bu çağdışı geleneğin, yazımın maksadı ve bütünüyle hiçbir şekilde oturmadığı zaten görülür.

20 yıla yakın dostluğum, hem insan hem siyasetçi olarak sevdiğim Abdullah Gül ve eşini bu yanlış anlama nedeniyle kırdıysam çok üzgünüm.

Bu arada bazı provokatörlerin yazıyı çarpıtarak linç girişimi başlattıkları, ancak sağduyulu okurların bu tuzağa düşmediğini de söylemeliyim.

Zaten bırakın Cumhurbaşkanı eşine, başı örtülü ya da başı açık herhangi bir kadına böyle alçakça bir yakıştırmada bulunmak için çılgın olmak gerekir.

Buna rağmen eğer bilmeden kırdıysam ve üzdüysem hem dostum Abdullah Gül hem de eşi Hayrünnisa Hanım’dan özür diliyorum.

Fatih ÇEKİRGE / HÜRRİYET