Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, hükümetin, seçimlerden sonra ''insan odaklı, birey odaklı bir anayasa yapmak istediğini'' söyledi.

Arınç, Euronews kanalında soruları yanıtladı.


''Türkiye yıllar sonra ilk kez bir sivil anayasa yapmaya hazırlanıyor. Bu seçimler de bu yüzden önemli. AK Parti'nin anayasa konusundaki temel vurgusu ne olacak'' sorusuna Arınç, şu yanıtı verdi:

''Biz 2007 seçimlerinden sonra da yeni bir anayasa yapmak istemiştik. O zaman bize bu imkanı vermediler. Ama en son 26 maddelik anayasa değişikliğinin 12 Eylül 2010'da referandumda kabul edilmesiyle, biz artık bu anayasayla devam edemeyiz, yeni bir anayasa ihtiyacımız var dedik. Bunu 12 Eylül günü bütün Türkiye'ye ilan ettik. Ve 12 Haziran'daki genel seçimlerden sonra herkesi yeni bir anayasa yapmaya davet ediyoruz demiştim. Yeni anayasamızın temel özellikleri bir defa kısa olacak. Az maddeli olacak, daha öz olacak. Bugüne kadar devletçi anayasalar yürürlükteydi. Artık insan odaklı, birey odaklı bir anayasa yapacağız. İdeolojisi olmayan bir anayasa olacak. Herkes etnik inancı, kökeni ne kadar farklı olursa olsun, bu anayasa içinde kendini ifade etme ya da kendini tanımlama imkanına kavuşacak.''

''Çoğulcu bir anayasadan bahsediyorsunuz. Yeni bir anayasa yapılamazsa bu ne gibi sonuçlar doğurur?'' sorusu üzerine de Arınç, ''Bu sadece AK Parti'nin sorunu değil. Biz demokrasi ve özgürlük güçlendikçe, Türkiye'nin artık darbe mahsulü bir anayasasını atması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu biz sadece kendi gücümüzle yapmayacağız. Mümkün olduğunca mutabakatı arayacağız. Bir sene belki iki sene uğraşacağız. Sonunda, yeni bir anayasa için en az 330 oy gerekiyor. 330 oy ile kabul edilen bir anayasa mecburen referanduma gidecektir. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğinin konuşulduğu bir dönemde, artık darbelerden arta kalmış anayasaya sahip çıkılmaması gerekiyor'' diye konuştu.

Arınç, ''Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde özellikle Almanya ve Fransa'nın itirazlarıyla süreç yavaşladı. AK Parti bu süreci hızlandırmak için nasıl bir adım atmayı düşünüyor?'' sorusunu da şöyle yanıtladı:

''Biz AB konusunda üzerimize düşen bütün görevleri yerine getiriyoruz. Gecikmemizden kaynaklanmıyor. Biz Ekim 2005 tarihinde müzakerelere başladık. 27 üyeli Avrupa Birliği'nde sadece Almanya ve Fransa'nın vetolarıyla veya zaman zaman ağırdan almalarıyla uğraşıyoruz. Ama diğer ülkelerle bizim bir sorunumuz yok. Onlar bizi Avrupa Birliği üyeliğinde destekliyorlar. Sadece bu iki ülke içi politika düşüncesiyle karşı çıkıyorlar. Türkiye'nin AB'ye girmesiyle etkisinin artacağını görerek karşı çıkmaya devam ediyorlar. Ama önümüzdeki siyasi süreçte bu ülkelerde siyasi gelişmeleri görmemiz lazım.''