23 haziranda İmamoğlu'nun seçimiyle birlikte, çok net anlaşılır ve bundan sonraki siyasal hesapların buna göre yapıldığı bir tablo çıktı.

İstanbul ve Ankara'da ve ülkenin doğu ve güney doğusunda ve bir çok il de Kürt oyları olmadan seçim kazanmak mümkün değil.

Bu gün İstanbul'da İmamoğlu seçildiyse, Kürt oylarının desteğiyle ve HDP içindeki sosyalistlerin desteğiyle seçildi.

Bu durumdan ne çıkar diyebilirsiniz?

Şu çıkar.

AKP artık Kürt'lerle tekrar bir barış masası veya güneydoğuda Kürtlerin elli yıldır isteği olan demokratik cumhuriyet içinde hak ve özgürlükler,ana dilde eğitim ve diğer konuları konuşabileceği bir alan yaratması mümkün değil.

Çünkü bunu yaptığı an da MHP karşısına geçecek ve ona destek olan milliyetçi oyları kaybedecektir.

Önümüzdeki ilk seçim 2023'te olduğuna göre, bu seçimde sayın Erdoğan tekrar seçilecekse, Kürt oyları olmadan seçilmesi mümkün değil, hatta imkansız gibi görünüyor.

Bu gün üç belediye başkanının yerine kayyım atanmasıyla ilgili ciddi insanların bilisel denilebilecek makalelerini  okudum.

Herkesin dilinde bir ''bölünme'' korkusu ve sözü var.

Yani Kürt oylarının bize faydası yoksa, gevşek bir federasyonla ayrı seçim ayrı parlamentoyla bırakalım güney doğuyu, gönderelim batıdaki yedi sekiz milyon kürdü, kalalım baş başa istediğimiz seçimi istediğimiz gibi alırız hesapları yapılıyor olabilir mi?

Ayrıca dört yıla kadarda dört milyon Suriyeli yeni vatandaşlık haklarını alarak, oy kullanma hakkını kazanır,onlarında hemen hemen tamamı  R.T.Erdoğan'a  oy verir.

Ne seçilme derdi kalır, ne de sıkıntı!

Bu güne kadar Türkiye'nin ekonomik sosyal sorununun en başında, Kürt sorunu geldiğini, herkes ve her kesim kabul eder.

Ayrıca güney doğudaki Ankara'ya bağlı federasyon, kendi vergisiyle ve kendi yapısıyla geçimini sağlar batıda ise kişi başı milli gelir 16.000 dolara çıkar herkes kurtulur fikri önümüzdeki günlerde gündeme gelebilir.

Eğer böyle bir model kurulamazsa, 2023 yılında yapılacak seçimlerde sayın Erdoğan'ın seçilmesi mümkün değil.

Durup dururken arı kovanına çomak sokmak, ancak bu kadar ince hesaplar sonucunda yapılır.

Ülkenin doğusunda ve batısında ve her il de Kürt muhalefetinin ve eylemlerinin neler getirdiğini geçmişte acı örnekleriyle gördük.

Ayrıca 2013 yılında gezi eylemlerinde Kürtler o eylemler destek olsaydı, gezi çok farklı bir yere giderek o günkü iktidarıda devirebilirdi.

Bu gün ise Kürtlerin dışındaki muhalefet en başta CHP üst yönetimlerde ve il örgütlenmelerinde ulusalcılardan arındıktan sonra, HDP ile yan yana olmaktan kaçınmayacaktır.

Yani yapılacak muhalefet hareketinin başını laikler, Kemalistler ve sol blok çekmişken, bu gün bu muhalefetin başını Kürt'l er çektiği taktirde, 2013 yılında oluşamayan bütünleşme ,bu gün sağlanabilir.

Ülke bu seçilmiş insanların görevden alınmasıyla  ayrıştırılıp, yoğun olaylar sonucunda bölünmeye gidebilir.

Ayrıca ABD askerleri, topraklarımıza meclis kararı olmadan neden, nasıl girdi bunu bilen de yok.

BOP'un bir parçası olan Türkiye yönetimi, ABD ile yapmış olduğu tampon bölge pazarlığının ne olduğunu hiç kimse bilmiyor.

Bundan sonra güneydoğu illeri çok büyük sıkıntıların içine düşebilir ve can alıcı sıkıntılar sonucunda ülke bölünerek batıda güllük gülistanlık bir ülke modeli hayali kurulabilir.

Olan bitenlerden sonra, bunları düşünmemek elde değil.

Çünkü seçim yapılmış, halkın büyük çoğunluğu başkan seçmiş, ne oldu da tam da, ABD askerleriyle iş tutulan bu günlerde bu adımlar atıldı.

ABD ile anlaşma yapılırken Rusya unutuldu,Rusya, domates, doğal gaz ve diğer alanlarda yapılan milyarlarca dolarlık  ticari anlaşmalar unutuldu.

Rusya destekli Esat ordusu İdlib'teki İhvan ve ''İslami terör'' örgütlerini bahane göstererek saldırıya geçti.

Bu kargaşanın aklımıza getirdikleri bunlar,bunun dışında anlaşabilir, açıklanabilir mantıklı bir neden görünmüyor.

Tek neden batıdaki Kürtlere ''defolun gidin, kurulacak federasyonda oyunuzu kullanın ve başınızın çaresine  bakın düşüncesinin ön hazırlıkları yapılıyor olabilir mi?