Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, eşi Şule Demir ile birlikte; ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinde geçtiğimiz günlerde evlerinde uğradıkları silahlı saldırıda öldürülen 3 Müslüman gençten biri olan Deah Barakat’ın teyzesi Şeza Bereket’i ziyaret ederek başsağlığı diledi.

BU GENÇLERİN ÖLDÜRÜLMESİ BİR VAHŞETTİR

Deah Bearakat’ın Fatih’te yaşayan teyzesi Şeza Bereket’i evinde ziyaret ederek taziyede bulunan Fatih Belediye Başkanı Mutafa Demir, “Deah’ın, eşinin ve eşinin kız kardeşinin Amerika gibi bir yerde öldürülmüş olması bütün insanlığı derinden etkilemiş olmalı ama görünen o ki mümkün olduğunca uluslararası basın bu durumu görmezden gelmeye çalıştı. Sadece sosyal medyada insanların kendi çabalarıyla bu durumu gündemde tutabildiler. Üç tane üniversite öğrencisi ikisi diş hekimliği fakültesinde okuyan biri mimar olan, Amerika’da doğmuş, orada eğitim almış, Amerikan pasaportu taşıyan öldürülen bu çocukların hayatlarına baktığımızda da hiç Müslüman, Hıristiyan ayırt etmeksizin evsizlere, işsizlere sürekli yardım eden, koşuşturan oradaki derneklerde gönüllü olarak çalışan pırıl pırıl gençler bunlar. Bu gençlerin eşlerinin sırf başörtülü olması, sırf namaz kılıyor olmaları yüzünden öldürülmeleri bir vahşettir. Bu vahşeti otopark bahanesiyle örtmeye çalışmak bence daha büyük bir vahşet. Biz İslam’a karşı yapılan bu tür saldırıları şiddetle kınıyoruz” diye konuştu.

DEAH’IN ARZUSUNU DEMİR GERÇEKLEŞTİRECEK

Türkiye'deki Suriyeli mülteciler için yardım kampanyası başlatan kurbanlardan Barakat, bu yaz da Türkiye'ye giderek mülteci çocukların dişlerini tedavi etmeyi planlıyordu.
Taziye ziyereti sırasında Deah’ın bu girişiminden haberdar olan Başkan Demir, ‘Deah’ın yardımsever ruhunu biz yaşatmaya çalışacağız. Buradaki Suriyeli ve Filistinli çocukların dişlerinin tedavilerini gerçekleştireceğiz’ dedi.

ŞEHİT OLDUKLARI İÇİN MUTLUYUZ

Şeza Bereket, yeğeninin şehit olduğunu belirterek, “Çocuklarımız şehit olduğu için üzüntülüyüz ama üzülmemize rağmen şehit oldukları için de mutluyuz. Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan’ın bizim yanımızda bulunmasından ve belediye başkanımızın ziyaretinden dolayı mutluyuz. Recep Tayyip Erdoğan ve eşi bize ilgi gösterdiler” dedi.

Mavi Marmara gemisinde Aktivist olarak da bulunan Şeza Bereket, Arap ve Müslüman aleminin çok zor bir süreçten geçtiğini belirterek, “Biz Müslüman halk olarak 8 yıldır Gazze’deki insanlara yardım ediyoruz. Suriye’deki olaylardan çok acı çekiyoruz. Charlie Hebdo olayında bütün dünya ülkelerinin ayağa kalktığını belirten Bereket, öte yandan Müslümanlara yönelik şiddette sessiz kalındığını belirtti. Şeza Bereket, “Amerika ve Batı özgürlük için savaştığını iddia ediyor ama onlarca insan ölüyor, bu özgürlük nerede?” dedi.

MÜSLÜMANLARI SAHTE BİR ŞEKİLDE GÖRMEYE ÇALIŞIYORŞAR

Öldürülen gencin kuzeni Urve Bekriyati ise “Bu olay genel olarak Batı medyasının İslamiyet’e karşı, Müslümanlara karşı durdurulamaz kışkırtıcı davranışlarına mal oldu. Müslümanları başı örtülü bir şekilde ya da ibadetlerini yerine getirirken görmeye dayanamıyorlar. Bu sebeplerle kışkırtılmış hissediyorlar. İslamiyet hakkında her nerede ya da ne türlü konuşurlarsa konuşsunlar Müslümanları sahte bir şekilde görmeye çalışıyorlar” diye konuştu.

21 yaşındaki Deah Barakat, 19 yaşındaki eşi Yusor Muhammed Ebu Salha ve 19 yaşındaki baldızı Razan Muhammed Ebu Salha, Chapel Hill kasabasındaki Kuzey Carolina Üniversitesi yerleşkesi yakınında bulunan evlerinde geçtiğimiz günlerde kendisini "ateist" olarak tanımlayan Craig Stephen Hicks tarafından silahla vurularak öldürülmüştü.

Geçen kasım ayında evlenen diş hekimliği öğrencisi Deah Barakat ile eşi Yusor Muhammed Ebu Salha ve baldızı Razan Muhammed Kuzey Carolina'da Chapel Hill kasabasındaki Summerwalk Circle'da bulunan evlerinde başlarına ateş edilerek öldürülmüştü.
Cinayetten sonra teslim olan katil zanlısı Craig Stephen Hicks'in sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalarda kendini "ateist" olarak tanımlaması ve din karşıtı söylemlerde bulunmasının ardından cinayet, dünya çapında yankı bulmuş, dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Müslüman topluluklar cinayetleri kınayarak, bunun bir nefret suçu olduğunu belirtmişlerdi.