Geçmiş yıllarda topraklarımızda yetişen şekerpancarı, üreticilerin yaşamını sürdürmelerini sağlıyor, şeker pancarı topraklarda gübre olarak değerlendiriliyordu. Şekerpancarı, şeker fabrikalarında işlenerek şeker olarak halkımızın ihtiyacını karşılıyordu. Şeker fabrikalarında işçiler sigortalı ve sendikalı olarak çalışıyor, meslektaşlarımız iş güvenceli olarak fabrikalarda imalatı kontrol ediyor ve mesleki denetimlerini sürdürüyordu. Şeker pancarı üretimi özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da istihdamı arttırıcı rol oynuyordu. Şeker Fabrikaları işçiler için bir güvence, esnaf içinde destek rolünü görüyordu. Şeker Fabrikaları üniversiteler için şeker pancarı üretimi bir çalışma alanıydı. Bilim insanları verdikleri raporlarla da şeker fabrikalarının kamu güvencesinde çalışmaya devam etmesini, şeker pancarı üretiminin üretici için olmazsa olmaz önemine vurgu yaptılar.

Şeker Fabrikaları Cumhuriyet döneminin kamusal alanda bir kazanımıydı.1986 yılında Cargill şirketinin Türkiye’de faaliyetine başlamasıyla, şeker pancarı yerine NBŞ denen Nişasta bazlı şekerli besinler ortaya çıkmaya başladı. Öncesinde yaklaşık 450 bin çiftçi tarafından şekerpancarı üretiliyordu. Şeker fabrikalarının sayısı 33’tü. 25 tanesi devlet, 6 tanesi PANKOBİRLİK, 1 tanesi PANKOBİRLİK-Özel sektör ortaklığı,1 tanesi de özel sektör tarafından işletiliyordu. Üreticilerin gübre ihtiyacının % 7’si devlet tarafından karşılanıyordu. Esas üreticilerin belini ürettikleri ürüne konan kota olmuştur. Kotalar her sene bilinçli bir şekilde düşürülerek şeker fabrikalarının tam kapasite ile çalışmasının önüne geçiliyordu. Fabrikalar % 62 kapasite ile çalışır hale gelmişti. Buna karşılık ucuz kamıştan yapılan kaçak şekerin topraklarımıza sınırdan girmesi denetlenmiyor. Nişasta Bazlı Şeker üretimi kontrolsüz bir şekilde üretim yapıyordu. Bu durum halkın kaçak şekere yönelmesine, fabrikalarda şeker stokunun birikmesine neden oluyordu. İşte şeker pancarı üreticileri ve şeker fabrikası işçilerinin acı sonu çıkarılan Şeker Yasası ile belirlendi.

2001 yılında Sosyal demokrat Bülent Ecevit döneminde, demokrat (?) Kemal Derviş tarafından hazırlanarak çıkarılan 4934 sayılı şeker yasası ile kamış yoluyla üretim ibaresi ve nişasta bazlı şekere getirilen ülke kotasının yüzde 10’una isabet eden kotanın, % 50 eksiltme ve arttırma yoluyla belirlenmesini getirmiştir. Ayrıca C kotası adı altında yabancı şekerin işlenmek üzere getirilmesi ve ihraç edilmesini getirmiştir. Yani artık ülkemizde dışarıdan ithal şeker alabilecek. Bu da emperyalist şirketlerin girdikleri ülkelerde iş birliği yapacakları yöneticileri iktidara taşıdıklarının somut bir göstergesidir. Kemal Derviş, ABD politikasının temsilcisi olarak görevini hakkıyla başarmış, ön açıcılık yapmıştır.

Şeker Yasası’ndan sonra ne oldu? “Sivil Türk Tarımının Bilinçli Yok edilişi Örümceğin Tarımsal Boyutu” kitabının 2010 yılı 2.baskısında, S.Serpil Özkaynak şöyle diyor; “ 1998 yılından sonra kota sistemi uygulanmasıyla başlayan şeker pancarı üretiminde,4634 sayılı Şeker Kanunu’nun çıkmasının ardından şu olumsuz gelişmeler yaşandı:

.Pancar üreticileri yaklaşık olarak 2 milyon dekar arazide artık pancar ekemiyor.

.175 bin çiftçi üretim dışına çıkarıldı, artık pancar üretemiyorlar.

. Pancar üreticileri aile başına 1.8 milyar gelir kaybına uğradı, yoksullaştırıldı.

.200 bin büyükbaş hayvanın yaş küspe ihtiyacı karşılanamıyor. Şeker fabrikalarında çalışan işçiler

işlerinden ve aşından oldular ve özelleştirmelerin ardından daha da olacaklar.

.18 milyon ton olan şeker pancarı üretimimiz yarıya yakın azaldı ve 11 milyon tona geriledi.

. Ülkemizin çevresel-ekolojik dengesi, azalan şekerpancarı üretimi oranında bozuldu. Çünkü 1 dekar şekerpancarının sağladığı oksijen 3 dekar çam ormanına eşittir. “

Dünyada şekerin şekerpancarında üretilen ülkelerin başında ABD ve AB gelmektedir. Topraklarımızda şekerpancarı rekoltesinin artması emperyalist ülkelerin karlarının azalmasına yol açıyor. Şekerpancarı üretiminin yok edilmesi için alternatif sunmaları gerekiyordu. Bu da kamıştan şeker üretmektir. Şekerpancarından üretilen şeker daha pahalı olduğundan Parababaları kamıştan şeker üretimine yönelmiştir. Çiftçilerimizi kota ile sınırlayarak Nişasta bazlı şeker üretimini hızlandırmışlardır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle birlikte şeker fabrikası işçileri işten çıkarılmışlardır. Şeker Fabrikalarının kapanmasına yol açan bu süreci halkımızla birlikte bizlerde yaşadık. Özelleştirme politikasının Emperyalistlerin dayatması olduğunu biliyoruz. Özelleştirmenin işsizlik, pahalılık zam, zulüm demek olduğunu da yaşayarak halkımızda, bizlerde gördük. Bu nedenle özelleştirmeye karşı kamulaştırmayı savunduk, savunmaya devam edeceğiz.

İşte Cargill Şirketinin Türkiye’de boy göstermesiyle beraber siyasi iktidarda Cargill’e önem vermeye başlamıştır. Çünkü Cargill nişasta bazlı şeker üretimi yapan dünya çapında bir şirkettir. Özelleştirmeyi savunan ve uygulayan siyasi iktidarın Cargill’le anlaşması doğaldır. Çünkü Cargill’de şeker fabrikalarının özelleştirilmesi gerektiğini raporlamıştır. Bu rapor gizleselerdi AKP iktidarının istemi

doğrultusunda hazırlanmıştır. Yani Türkiye’nin Şeker politikasını belirleyen güç ABD şirketidir. Tabii ki

bu şirkette Nişasta Bazlı Şeker üretiminin artacağının işaretini vermiştir. Umurlarında mı halkın

zehirlenmesi, şekerpancarı üreticilerinin aç kalması, hayvancılığın sekteye uğraması. Onlar için önemli

olan para ve emperyalistlerin isteklerinin yerine getirilmesidir. İşte Cargill’e hazırlatılan rapor:

“ Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi

Cargill'in Ocak 2018'de yayımladığı raporda, kotaların kaldırılmasını, şeker fabrikalarının

özelleştirilmesini isteniyor ve kamunun yapacağı her türlü çalışmaya paydaş olarak katılma talebi

yer almıştı.

Cargill'e göre, özelleştirme halinde Türkiye daha hızlı büyüyecek, üretim, istihdam ve ihracat

artacak, hükümet de daha fazla vergi toplayacak. Raporda özelleştirme halinde, nişasta bazlı şeker

üretiminin yüzde 50'lere yaklaşacağı belirtiliyordu”

Cargill şirketine alan AKP sevgisi yeni değil. 2005 yılında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan George

Bush ile özel görüşme yapmıştır. Çünkü Bursa Orhaneli’nde Cargill şirketine ait mısır işleme

işletmelerin bulunduğu arazi tarım arazisidir. Bu görüşmenin ardından

“ Tarım arazilerini izinsiz kullananlara af getiren AKP, çıkarttığı kararname ile Cargill’in mısır işleme

tesislerinin üzerinde bulunduğu Orhaneli’ndeki 212 bin metrekarelik tarım arazisini “Özel Endüstri

Bölgesi” ilan etti. Herkes karşı, hatta AKP’liler bile

“Bayındırlık İl Müdürlüğü’nden, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na kadar tüm resmi

kurumların bölgenin tarım alanı dışına çıkartılmasına karşı kararları bulunuyor. AKP’li Bursa

Milletvekillerinin de bölgenin endüstri bölgesi ilan edilmesine karşı 1998 yılında, sivil toplum kuruluşları ile birlikte dava açtıkları belirtilirken, TMMOB Ziraat Odası Başkanı Gökhan Günaydın da “Bu karar Amerika Başkanı’nın ricasının yerine getirildiği anlamını taşıyor” şeklinde konuştu. “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretinde Bush’un özel olarak ilgilendiği ve hukuki sorunlarının çözülmesini istediği Cargill Fabrikası’na AKP Hükümeti çıkardığı bir kararname ile imkân oluşturdu. Bir yandan Meclis’te hafta sonu kabul edilen Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası ile Cargill’in arazisi gibi tarım arazilerini izinsiz kullananlara af getiren AKP, hükümet yoluyla da kararname çıkararak Cargill’in mısır işleme tesislerinin üzerinde bulunduğu Orhaneli’ndeki 212 bin 240 metrekarelik tarım arazisini “Özel Endüstri Bölgesi” ilan etti.

“IMF’nin istediği politikalar doğrultusunda pancar üretiminin engellenmesi, yerine ithal mısır nişastası üretme çalışmalarına AKP sahip çıktı. ABD Başkanı Bush’un da Erdoğan’ın her ziyaretinde üzerinde durduğu ve bir an önce sorunlarının halledilmesini istediği ABD’lilere ait Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin önündeki engelleri bir çırpıda kaldırdı. Bir taraftan Meclis’ten yasa çıkararak tesislerin üzerine kurulu olduğu arazinin satışına onay getiren AKP, diğer taraftan da geçen gün Resmi Gazetede yayımlanan bir kararname ile Cargill’in üzerinde bulunduğu araziyi özel endüstri bölgesi ilan etti. Böylece AKP, Bush’un isteğini milletin tepkisini rağmen yerine getirmiş oldu.

“Geçtiğimiz hafta sonu TBMM’de muhalefetsiz bir şekilde çalışma yapan AKP, Cargill’i izinsiz tarım arazisi kullanmaktan dolayı suçlu duruma düşmesini engellemiş oldu. Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası ile tarım arazisini amacı dışında kullananlara 5 YTL ödeme yapmaları şartıyla af getiriliyor. Böylece Cargill gereken cezayı ödeyip suçlu duruma düşmekten kurtulmuş olacak.”

(CARGİLL'E AKP KIYAĞI - MİLLİ GAZETE - 07.07.2005)

Hukuk tanımazlık ve yasaları ABD Emperyalizminin isteği doğrultusunda değiştirmek AKPgillerin dünden bugüne kadar sürdürdüğü politikanın ürünüdür. Sosyal demokratların kapı araladığı şeker politikalarını da AKP sürdürmüştür. Bazı demokratların söz ettiği gibi AKP’nin altın yıllarını yaşadıkları başlangıç döneminde de aynıydılar, bugün de aynı. Önlerine çıkan engelleri bertaraf etmek için her yol mubah onlar için. Dün reddettiklerini bugün kabul ederler. Ancak reddetmedikleri tek şey para nereden geliyorsa haklı onlardır. Kendi milletvekilleri bile karşı çıksa emir zalimden gelince akan sular durur. 2005 yılında tarım arazisi Cargill için oldu “Özel Endüstri Bölgesi “, toprak koruma kanunu değiştirildi, af getirildi. AKPgiller Cargill’e yürü ya kulum dedi. Yetti mi emperyalistlere elini veren kolunu kaptırır. 2016 yılında “, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın hazırladığı “Üretim Reformu Paketi Kanun Tasarısı Taslağı’ndan ABD’li Cargill’e kota kıyağı çıktı. Taslak, bu haliyle yasalaşırsa, nişasta bazlı şekerlerin üretim kotası tamamen kalkacak.”

Tabii ki halkın muhalefeti ile bu tasarıdan kota kısmını çıkarmak zorunda kaldılar. AKP giller Cargill önünde engel kalmayacaktı. Yani artık Nişasta Bazlı şekerlerde kota sınırı var ama azaltma ve yükseltme her yıl pazarlama döneminde belirleniyor. Bunu belirleme yetkisi de Şeker Kanunu’na göre Şeker Kurulu’na verilmiştir. Ancak AKPgiller bu kurulu da ya işlevsiz kılıyorlar ya da istemleri doğrultusunda kararlar aldırıyorlar. Genelde Şeker Kurulu şirketler lehine kota sınırlamasını arttırıyor. Ama şekerpancarından üretilen şekere kota kısıtlanması var. Bu reva mı? Bu açıkça şekerpancarı üreticisinin katledilmesi kararıdır. Hiçbir yurtsever, halksever insan bunu kabul edemez. Halkımızdan pandemi mücadelesi için para isteyenler, günde üç defa mesaj çeken siyasi iktidar bu defa da Amerikancılıkta sınır tanımıyor. Halkı zehirleyen bu şirkete teşvik veriliyor. Bu insanlığa sığmaz.

İŞTE CARGİLL’E YENİ YATIRIM TEŞVİKİ:

“ABD merkezli Cargill şirketine yatırım teşviki verildi. Şirkete yüzde 70 vergi indirimi uygulanacak, KDV ve gümrük vergisinden istisnası sağlanacak

AKP hükümeti, ABD merkezli Cargill şirketi için KDV başta olmak üzere kurumlar vergisi ile gümrük

vergilerinde büyük indirim uygulayacak.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 1-29 Şubat tarihleri arasında düzenlene yatırım teşvik belgelerini 22

Nisan günü Resmî Gazete ’de açıkladı. 671 şirkete yatırım teşviki verilirken, bu şirketler arasında

şeker fabrikalarının özelleştirmesiyle gündeme gelen Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üreticisi Cargill de

yer aldı. ABD merkezli şirkete yüzde 70 vergi indirimi uygulanacak, KDV ve gümrük vergisinden

istisna tutacak. Bakanlık tarafından kurumlar vergisi indirimi de yapılarak, şirketin 44 milyon 659

bin 79 liralık yatırımına da ‘katkı sunulacak’.

Hükümetin Şeker Kurulu'nu kapatıp hemen ardından da 14 şeker fabrikasını özelleştirme kararı

almasında Cargill'in etkili olduğu iddia ediliyordu. Cargill ise özelleştirmeler konusunda etkisinin

olmadığını ileri sürmüştü. ( 25.04.2020 Milli Gazete)

Gördüğümüz gibi Amerikancı IMF politikalarının mimarı Kemal Derviş ile başlayan Cargill yanlısı

teşvikler ve yasal değişiklikler AKPgillerde hız kesmeden devam ediyor. Deyim yerindeyse Pandemi

dünya halklarına ölüm saçarken Nişasta bazlı şekerler de halkımızı zehirliyor. İşte zehir raporundan başlıklar vererek Amerikan Şirketi Cargill’e ve ona hizmet edenlere, kolaylık sağlayanlara karşı olduğumuzu somutlayabiliriz.

“Sağlık Bakanlığı, kamuoyunda ciddi tartışma konusu olan nişasta bazlı şekerlerle ilgili Bilim Kurulu’nu 8 yıl sonra yeniden topladı. Her biri alanında uzman 12 bilim adamından oluşan Bilim Kurulu, nişasta bazlı şekerlerin insan vücuduna olan etkilerini bilimsel araştırmalar ışığında yeniden değerlendirdi. Dünyadaki gelişmeleri de inceleyen Bilim Kurulu, nişasta bazlı şekerlerin zararları ile

ilgili çarpıcı sonuçlara ulaştı.

BÜTÜN POLİTİKALARI ETKİLEYECEK

Tarihi rapor, nişasta bazlı şekerlere yönelik bütün politikaların yeniden gözden geçirilmesine neden olacak. Özellikle Sağlık Bakanlığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bu rapor doğrultusunda acilen gerekli adımları atması bekleniyor. Kotaların düşürülmesi ve gıda maddesinde kullanımına

da sınırlama getirilmesi gerekiyor.

KARARLAR 12 BİLİM ADAMININ OY BİRLİĞİ İLE ALINDI

Nişasta bazlı şekerlerin insan vücuduna olumsuz etkilerine yönelik kararlar, Bilim Kurulu’ndaki 12 bilim adamının oy birliği ile alındı. Nişasta bazlı şekerin zararları saymakla bitirilemezken, Bilim Kurulu neslin korunması için gerekli önlemlerin alınmasını istedi.

NBŞ KOTASI ABD’Lİ ŞİRKETLERİN TEKELİNDE

Türkiye’de nişasta bazlı şekerlere tanınan yüzde 10 kotanın yüzde 82’si ABD’nin küresel şirketi Cargill ve Amylum tarafından kullanılıyor. Tarihi rapor, bu şirketlerin üretimini ciddi anlamda

sorgulattıracak.

YEME DAVRANIŞINI BOZUYOR

Beyindeki tokluk duygusunu algılayacak glukoz sensörleri bulunmaktadır. Früktoz için söz konusu olmayan bu durum yeme davranışını bozabilmektedir.

SİGARADAN FARKI YOK!

Tarihi raporda nişasta bazlı şekerlerin zararları saymakla bitirilemedi. Nişasta bazlı şekerlerin içinde bulunan fruktozun insan metabolizmasında anarşiye neden olduğu, sindirilmeden kana karıştığı için karaciğerde yağlanmaya neden olduğu, insülin salgılatmadığı için tokluk hissi hormonunu

uyarmadığı ve aşırı yemeye neden olduğuna dikkat çekilen raporda, NBŞ ürünlerinde tüketilen yüksek fruktozun obeziteye kapı araladığına vurgu yapıldı.

BİLİMSEL KANITLAR ARTIYOR

Kolan ve meme kanserleri başta olmak üzere çeşitli kanser türlerinin de obeziteyle bağlantılı

olduğu ve fruktozun gut hastalığı riskini de artırdığına dikkat çekilen tarihi raporda, fruktoz metabolizmasının farklı olması nedeni ile insülin direnci, obezite ve şeker hastalığına yol açacağı yönündeki bilimsel kanıtlar arttığı özellikle vurgulandı.

NBŞ’DE CIVA TEHLİKESİ!

Nişasta bazlı şekerlerdeki en büyük tehlikelerden birisinin de cıva konusu olduğunu belirten Bilim Kurulu, bu konudaki yayınlara dikkat çekerek, NBŞ ürünlerinin üretim aşamasında olası cıva ve karbonil bileşiklerinin izlenimi ve denetiminin artırılmasını istedi.

KOTALAR BİR AN ÖNCE DÜŞÜRÜLSÜN

NBŞ kotalarının Avrupa’da düşürüldüğüne dikkat çeken Bilim Kurulu, Türkiye’de de kotaların biran önce düşürülmesini istedi.

VATANDAŞIN HANGİ ŞEKERİ TÜKETTİĞİNİ BİLMESİ GEREKİYOR

Nişasta bazlı şekerlerdeki en önemli uyarı da etiket konusunda geldi. Halkın tükettiği gıdalarda hangi şekerin kullanıldığının bilinmesi için ‘NBŞ Şekerinin’ etiketlere açıkça yazılmasını öneren Bilim Kurulu, bu konuda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nı göreve davet etti. Toplumda şeker konusundaki bilinçlendirmenin önemine işaret eden Bilim Kurulu, sağlıklı beslenme kültürünün tesisi için Sağlık Bakanlığı’nın kontrolünde ilgili tüm sektörlerle ve kamu kuruluşlarıyla işbirliği yapılmasını istedi.

CARGİLL LOBİSİNİN İDDİALARI ÇÜRÜTÜLDÜ

Bilindiği üzere kamuoyunda nişasta bazlı şekerlerin zararlarına yönelik uzmanların uyarıları artmasına rağmen, Cargill lobisi, NBŞ’nin pancar şekeri ile eşdeğer olduğu hatta bal kadar doğal olduğunu iddia ediyordu. Bilim Kurulu’nun bu raporu tarihi bir belge niteliği taşırken, Cargill lobisinin de bütün iddialarını çürüttü.

TARİHİ RAPORDA ŞOK UYARILAR

“Fruktoz glikozdan daha tatlıdır; bu nedenle başta çocuklar tarafından tüketilmesi ve damak tadının şekerli ürünlere doğrultusunda gelişmesi daha kolay olmaktadır.

NBŞ SİNDİRİLMEDEN KANA KARIŞIYOR

NBŞ de yer alan früktoz ve glukoz monomer halindedir (glikoz ve fruktoz bağları serbesttir) bu nedenle çok hızlı bir şekilde kana geçer. Halbuki sukrozdaki (çay şekerinde) glukoz ve früktoz  disakkarit yani bağlıdır. Emilmek üzere monomer haline geçebilmesi için sindirime uğraması gerekir.

METOBOLİZMADA ANARŞİYE NEDEN OLUYOR

NBŞ kullanılan ürünlerinde yüksek fruktoz vardır. Halbuki sağlıklı beslenme önerilerinde günlük enerjinin yüzde 45-60 oranında karbonhidrat içeriği ve bunun da yüzde 15-20’sinin früktozdan gelmesi yer almaktadır. NBŞ ürünlerle aşırı miktarda früktoz alınmakta bu durumda metabolizmada anarşiye yol açmaktadır.

YAĞLANMAYA NEDEN OLUYOR

Fruktozun glikozdan karaciğer içindeki metabolizması farklıdır. Fruktoz katabolizması glikozdan hızlıdır. Hızla glikolize olur, yağ asitine çevrilir.

NBŞ AŞIRI YEMEYE NEDEN OLUYOR

İnsülin salgılanması ve tokluk duygusu veren hormonlar üzerindeki etkileri yönünden bir farklılık vardır. Fruktoz insülin salgılatmaz. Oysa glikoz metabolizmasında insülin salgılanır. İnsülin tokluk

hormonu leptini uyarır, açlık hormonu grelin ise azalır. Aşırı yeme olmaz.

GUT HASTALIĞI RİSKİNİ ARTIRIYOR

Fruktoz glikozdan farklı olarak ürik asit artışına neden olur ve gut nefriti riski artar.Çeşitli kanser türleri (kolon kanserleri, kadınlarda meme kanserleri gibi) obezite artışı nedeni ile artmaktadır.

TÜRKİYE’DE OBEZİTE ARTIYOR

Ülkemizde 15 yaş üzeri yetişkinlerde obezite yüzde 32, fazla kilolu yüzde 34.8, diyabet prevalansı yüzde 12,1’i bulmuş olup çocuklarda obezite 7-8 yaşta yüzde 9.9, fazla kilo yüzde 14.6, orta okul

çocuklarında yüzde 12.4 şişmanlık ve fazla kilo yüzde 21 bulunmuştur.

BİLİMSEL KANITLAR ARTIYOR

NBŞ fruktoz metabolizmasının farklı olması nedeni ile insülin direnci, obezite ve şeker hastalığına yol açacağı yönündeki bilimsel kanıtlar artmaktadır.”

Halkçı Mühendis mimar ve şehir plancıları olarak Halkımızı zehirleyen Nişasta Bazlı Şeker üretimi yapan şirketler başta Cargill olmak üzere Türkiye’deki 5 şirkete karşıyız. Bu üretimlerin

durdurulmasını, şekerpancarı üretiminin teşvik edilmesini savunuyor ve destekliyoruz. Amazon Ormanlarından Türkiye’ye adı kirli işlere ve işçi kıyımına karışan Cargill şirketinin ülkemizde işi yoktur. Nişasta Bazlı Şeker üretimi ve ithal edilmesi derhal yasaklanmalıdır. Halkımıza ve meslektaşlarımıza olan sorumluluğumuz gereği takipçisi olacağız.