Kapitalizm vahşi ama sinsi yüzünü bize göstermeden bizi sömürmeye devam eder. Biz insanlar nasıl da onun esiri olmuşsak görmeyiz onun o yüzünü. Biz halklar onun kölesi iken bazı daha halklar(!) ise onun efendisidir. Bir kısmımız da onun karar alıcıları oluruz.

İnsan toplumsal varlıktır deriz de bu toplum düzenleri eşit ve adil düzenler değildir. Bazıları daha eşittir. Yukarıda söylediğim bazı halklar bu anlamdadır. Yani halk içinden bazıları ve artık halk olmayan ve kapitalist sömürünün kaymağını yiyenler demek istediğimi belirteyim.

Neden bu açıklamalar ve nereden geldik bu konuya?

Kapitalizmin temel felsefesi; önce ihtiyaç yarat, özendir, zorunlu kıl, sonra sat ve kazan. Bir ürün satışa sunulmadan önce örtülü ya da açık olarak ihtiyaç doğurulur. Bazen de ortaya çıkan şartlar için herkes aynı çözüm yoluna şartlandırılır. Sonra o çözüm yolundan kazanç elde edilir. Bir de sorunu çözüldüğü için insanlar minnet duyarlar. Kazan kazan. Her türlü bir sömürü düzeninin olduğunun farkında olmaz insan. Çünkü artık sadece günü kurtaracak geçim sıkıntısı derdindedir, daha uzun hesapları yapacak enerjisi de görüsü de olmaz.

Kötü olan eğitim ve çocuklar üzerinden bu sömürü düzeninin sürdürülmesidir. Sömürü düzeninin insafı, vicdanı, acıması olmaz. Her türlü elde edeceği karı düşünür.

Gelelim asıl meseleye; salgın süresince başladığımız uzaktan eğitimin başından itibaren ısrarla söylediğimiz adil şartların oluşturulması gerekliliği. Her çocuğa, uzaktan eğitime erişim için bir araç, hiç değilse ücretsiz internet erişimi sağlanmadan bu adalet sağlanamaz, dedik. Adaleti sağlamadan yapılacak uzaktan eğitim bu ülkenin geleceğini yok etmektir dedik. Çocuklarımızın hem çocukluklarını hem de hayallerini öldürmeyin dedik. Ancak bir işe yaramadı. Çünkü daha acımasız planlar vardı işin içinde.

Hadi kapitalizme inanmıyorsunuz diyelim, hadi ben uydurmuş olayım bunları. Hadi diyelim ki (hiç oluru yok da) bütün bunları çocukların iyiliği için yaptığınıza ve dediğiniz gibi mükemmel bir şekilde uzaktan eğitim yaptığımıza inanalım. Peki, inandığınız din size zor durumdaki insanlar üzerinden menfaat sağlamamak gerektiğini söylemiyor mu?

Sadede geleyim; ÖİV oranı yüzde 7,5 iken yüzde 10 oldu. Hadi bakalım bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Önce çocuklarımızı uzaktan eğitime mahkûm ettik. Ülkenin neresinde olursanız olun sanal ortamda sunulan eğitime erişmeniz gerekecek. Çocuğunuz okusun diye başka ihtiyaçlarınızdan kısıp daha önce belki hiç kaynak ayırma gereği duymadığınız internete yatıracaksınız ihtiyacınızı. Zaten her şey çocuklarınız için değil mi? Onların iyiliği için yapacaksınız. Artık internet erişimi sizin için istek değil zorunlu ihtiyaç durumuna geçmiş oluyor. Şimdi sömürülmeye hazırsınız. Sıra geldi sizden daha fazla kazanç elde etmeye.

Buraya kadar olan kısmı sıradan kar amaçlı bir şirket politikası olarak düşünüldüğünde olağan görülebilir, yanlış olan bunu devletin yapması. Devlet halkının refahını sağlamak, eşitliksiz durumları eşitleme tedbirleri almak için vardır. Sosyal adaleti sağlamak zorunluluğu vardır. Zor durumda bulunan halkın üzerindeki vergiyi arttırarak kazanç elde etmek sosyal devlet ilkesi ile asla bağdaşmaz. Vergi borcu affedilecek olan öncelikle çocuklardır, eğitim alanıdır.

Derdimiz eğitimse, eğitimin vergisi olmaz. Eğitime konulacak her engel ülkemizin geleceğine ipotek koymaktır. Yarınlar için bugün elde edilecek kısa dönem karlarından vazgeçmek gerekir.

İLKAY KUMTEPE/30.01.2021