9 Eylül 2018 Pazar günü 95. Kuruluş yıldönümünü kutlayan CHP’nin son zamanlarda geçirmekte olduğu ciddi sarsıntı, destek verenlerini üzerken iktidarın ise sevinçle ellerini ovuşturmasına sebep olmaktadır. Bu iki yazı da bu sıkıntıların nedenlerinin düşünülmesini sağlamak ve önümüzdeki seçimlere zarar vermesini önlemek amacıyla kaleme alınmıştır.
Ülke solunun-sosyal demokrasisinin temeli, devlet kurmuş bir parti olan CHP, eline geçen fırsatları değerlendiremeyen, iktidar olmaya değil, muhalefette yerini sağlamlaştırmaya çalışır gibi davranan içler acısı bir duruma sokulmuştur. Atatürk’ün emaneti bu partiyi bu hallere getirenlerin halen koltuk kavgası ile boğuşuyor olması nedeniyle; ülke gerçeklerini görememelerini, gittikçe bataklığa saplanıyor olmamızı ve hatta “Asla olmaz!” dediğimiz –ya da öyle umduğumuz- Demokratik Parlamenter Sistemin değiştirilmesini önleyememiştir!...
Ne kadar seversek sevelim; iş kişiler bazına indirgendiğinde, bu türlü acı sonuçların kaçınılmaz olduğunun geç olsa da artık farkına varılması bir zorunluluktur! Çünkü partiler “Kişilere” değil, “İlkelere” bağlı olur.
Ülkemizin, beceriksiz ellerdeyken, istenilen yörüngeye sokulmasında sessiz kalmakla kuru muhalefet yapmak arasında fark yoktur. Amaç bu eylemi engellemekse mutlaka bir çözüm bulunmalı ve halk ayağa kaldırılmalıydı! Ama işin sonucuna baktığımızda onlar amacına ulaştığına göre bundan sonra hiçbir mazeretin anlamı kalmaz!
Yıllardır CHP lider kavgalarına sahne yapıldı. Sanıldı ki “Falanca değil filanca lider olursa partiyi uçurur!” Dünyada hiçbir sol düşünceli kişinin böyle bir yönteme inanmayacağı görmezden gelindi. Eğer elinizde çağdaş ve ülke gerçeklerine dayalı bir parti tüzüğü-anayasası yoksa o koltuğa oturan kişi kendi düşündüklerini, kafasına eseni uygulayacak demektir. İşler yolunda gitmediği zaman da o sıcak koltuktan kalkmamak için yarın yapılacak olası bir genel kurulda kendisini destekleyecek “oy depolarını(!)” soğan zarı gibi merkezi kendi olacak şekilde çevresine sararak “ulaşılamaz” hale gelecektir. PM-MYK gibi kendi yandaşlarına seçtirdiği kişilerle “parti içinde parti gibi” olmanın tadına varınca da, seçilene kadar demokrasi diyen kişiler, kendine karşı demokratik yollardan parti yönetimine gelmek isteyenleri öyle ya da böyle engelleyecektir!
Parti içi demokrasinin olmadığı partilere “Lider Partileri” diyoruz. Bunlar genellikle faşist, totaliter, baskıcı ve dinci partilerdir. Onlarda her şey liderin iki dudağı arasındadır. Ve biz bu durumu asla kabul etmez, yıllardır eleştirir dururuz! Ama karşı partiyi eleştirmek kolaydır; aynı şeylerin desteklediğin partide olmasına göz yummaya ne denir? Bu türlü insanları barındıran bir parti nasıl hem demokrat, hem solcu olabilir? 
“Çok Seslilik” ile “Kakofoni”yi karıştırır bir hale geldik! Bir türlü herkesin özgürce fikrini söyleyebilmesi, bu üretilen fikirler aynı potada eritilerek ortalama en iyi görüşe ulaşıp onun tüm partililer tarafından uygulanmasının önemi anlaşılamadı… “Benim fikrim en doğrusudur!” saplantısından kurtulamadık! Lider, tartışmalarda uzlaştırıcı olmak yerine kendini destekleyenlerin tarafını tutarak zaten ayağına kurşun sıkmış oluyordu!
Parti, ne zaman ki her düzeyden halkın katılımına açılıp, tüm kararlarda üyelerin fikir ve oy sahibi olması gerçeğinden kopmuşsa, başarısızlıklar da peşinden gelmiştir. İç kavgalar, üstelik partinin iç sorunu olan bu konular “Kol kırılır yen içinde” mantığıyla gizli kalmalıdır.  Bu kahraman demokratları(!) pohpohlayarak “Çayın taşıyla çayın kuşunu vurdurmayı” başarıyla uygulayanları görmek üzücüdür. Ağzına her mikrofon tutan yandaş basına demeç patlatarak “medyatik(!)” olmaya çalışanlar yüzünden asıl gözden kaçan; “çayırda filler gezinirken arada çimlerin ezildiği!” gerçeğidir… 
CHP gibi bize Atatürk’ten emanet yüzyıllık bir çınarı, beceriksizce yapılan lider kavgaları yüzünden adım adım yok ediyorsunuz! Uyanın artık; siz yerinizde saymayı başarı sayarken bu partiye en zor koşullarda destek vermiş, karşılığında kendi için değil, ülkesinin geleceği için iyi günler beklemiş vatandaşlar sizin bu tavırlarınızdan bıktı!... 
Son seçimlerde yaşanan rezalet “Yetti artık!” dedirtti. Kurulduğu ve en doğru bilgilerin aktarılacağı söylenen bilgisayar sistemi daha başlamadan çöktü! Üzerinden aylar geçmesine ve aslında hemen ilk fırsatta tüm İlçe – İl ve Belediye Başkanları, Milletvekilleri ve tüm sorumlu kişilerin bir araya gelip bu sonucu değerlendirip en anlaşılır haliyle halka duyurması gerekirken çıt çıkmadı!... Kimse “yoğurdum kara” demedi; sanki halinden memnun göründü. Kimisi de dün ak dediğini unutup bu gün koltuk sevdasına düştü. İki kişi arasında konuşulanları anında yandaş medyaya hemen servis etti! Ne kazandı? Belki kendiliğinden olabilecek bir eyleme çomak sokup partiyi bitmez kavgalara sürükledi!...
Şimdi ne oldu? CHP’ye öyle ya da böyle destek veren vatandaşların büyük çoğunluğu sizlerin tavırlarından, özellikle ülkenin rejiminin değiştiği bir dönemde kavgalarınızdan bıktığı için bundan sonra ulaşabildiklerim içinde  pek çok kişi bu desteklerini çekecekler!... 
“Eyyyy koltuk sevdalıları; anlayabildiniz mi? Desteklerini çekecekler, artık CHP’ye oy vermeyecekler diyorum!... Sesimi duyan var mı?”
Bu günlük bu kadar; kalanı bir sonraki yazımda…