Önümüz bayram. Hem de en büyük dinlerden biri olan İslam’ın paylaşım bayramı. Neydi
bayram? Kardeşlikti, paylaşmaktı, sevinçti, yardımlaşmaktı, dayanışmaktı.
Bu bayram da kesim yapmaya, et yemeye, dondurucuya et koymaya dönüşmüş olsa da özünde
–İslamiyete göre- yoksula yardım etmek, bir bakıma da sosyal eşitsizlikleri giderme yönünde
paylaşmaktır.
Bugün içimi acıtan, kendimi de dünyayı da tekrar sorgulamama neden olan olayı anlatacağım.
Biliyorum ki çoğunuz rastlamışsınızdır böyle şeylere. Günlük bir ihtiyaç için markete gittim.
Daha arabamı park ederken arabam olduğu –lüks bir aracım yok söyleyeyim- için utandım.
Arabamı park ettiğim çöpün dibinde, çöpün gölgesine sığınarak güneşten korunmaya çalışan
bir kadın ve iki çocuğu vardı. İşte ben onları görünce kendimden de arabamdan da utandım.
Gözüm dolu markete girdim. Bu çocukların ailelerini seçme şansı yoktu. Böyle bir yaşama
mahkûm doğmuşlardı. Peki, biz neydik? Markete girdiğimde çocuğuna aldığı oyuncaklarla,
çikolatalarla dolu sepeti poşetine dolduran başka aileler gördüğümde her iki çocuk da
gözümün önünde utancımı bir kat daha arttırdı.
Az önce söylediğim bayramın öncesini geçtim, daha iyi yaşam şartları oluşturmak için
insanlık devletler kurmuş ve ondan hizmet bekliyorlardı. Kime, ne kadar, hangi hizmet?
Neden bu görüntüler oluşuyordu? Bütün insanlara sahiplenmek, eşit paylaşım çok mu zor? En
azından bütün çocuklar eşit ve adil bir düzeni hak ediyorlar.
Çocuklar için meyve, süt, oyuncak, kalem, kitap aldım çıktım. Yanlarına gittim. Kadın bana
“Hoş geldin” dedi. Boğazım yeniden düğümlendi. Çöpün kenarında oturan biri evine
gelmişçesine bu sözü söylediğinde bir kez daha utanmak düştü benim payıma. Eviniz var mı,
dedim. Var bura gibi, dedi. Neden hoş geldin dediğini anladım o an. Konuştum biraz.
Çocukları sordum. Diğerleri babası ile hurda topluyormuş. Okula gidiyorlar mı dedim.
Kaydımız yok, almıyorlar dedi. Alırlar dedim, götür çocukları okula ver, dedim.
Aldıklarımı çocuklara bıraktım. Bu tür şeyleri yapanların söylediği klasik bir söz olarak
“yüzlerindeki mutluluğu görünce ….” diye başlayan bir cümle kurmayacağım. Çünkü dönüp
yüzlerine bakmadım. Onların yaşadığı mutluluğu görerek kendimi huzurlu hissetmeye hakkım
yoktu. Topluma karşı sorumluluğum daha ağırdı ve iki çocuğu bir anlık sevindirerek bu
sorumluluktan kurtulamazdım. Kimse de kurtulmamalıdır.
Bayram yardımlaşmaktır, paylaşımdır, sosyal sınıflar arası eşitsizliği dengeleme aracıdır.
Öyle midir?
Sahi devlet dediğimiz yapıyı neden kurmuştur insanlık? Sosyal devlet dediğimiz nasıl bir
şeydir? İnsan devlete hizmet için mi, devlet insana hizmet için mi vardır?
İLKAY KUMTEPE / 30.07.2020