Korona salgını, ülkeler arasındaki bağlantıyı kopardı. Bütün ülkelerin turizmine büyük bir darbe vurdu. Başka ülkelerdeki hayatı, diğer halkların kültürlerini merak edenler, öyle anlaşılıyor ki bir süre bu meraklarını gezi kitapların okuyarak giderecekler.

Son yıllarda değişik yollarla, özellikle sık düzenlenen turlarla yurt dışı gezileri artmıştı. Fakat otuzdan çok ülke gezmek her babayiğidin kârı değildir. Bunun için hem çok meraklı olmak, hem de gelirinin önemli bir kısmını buna ayırmayı göze almak gerek. Bir de henüz yaşlanmamış olmak.

Ayhan Sarıhan, fırsat bulduğu her an kapağı yurt dışına atıyor. Yiyip içtiği kendisine kalıyor ama yaşadıklarını da okurlarla paylaşmaktan zevk alıyor. Yanında fotoğrafçısı da (eşi Rahime) olunca kitapları daha bir canlılık kazanıyor.

Geçen yıl İndim Seyran Ettim Acemistan’ı (2019) adlı kitabında İran gezi izlenimlerini canlı bir söyleşi havasında paylaşan Ayhan’ın Korona’nın bizi evlerimizde tutsak etmeden hemen önce (Şubat 2010) iki gezi kitabı birden yayımlandı. “Asya Kaplanları” adını verdiği ikinde Kuzey Kore ve Çin’de 2012 yılında gördüklerini, her zamanki esprili diliyle okuyucuya sunuyor. Kuzey Kore’ye Kim İl Sung’un doğumunun yüzüncü doğum günü nedeniyle uluslararası kutlama töreni için çağrılı olan Kore Dostluk Derneğini temsilen gönderiliyor. Bu modern fakat yoksul gizemli ülkenin başarılarını da, güçlüklerini de bir gezi günlüğü tadında anlatıyor. Diğer milletlerden giden temsilcilerle birlikte büyük konukseverlik görüyor, fakat kendilerine yanlarında rehber olmadan şuradan şuraya adım atmalarına izin vermeyişlerini yana yakıla da belirtmekten geri kalmıyor. Kalkınmadaki başarıları nedeniyle Çin için “Kaplan” nitelemesi yakışıyorsa da Kuzey Kore için de bunu kullanması henüz erken.

Kuzey Kore’ye Türkiye’den Moskova ve Pekin üzerinden gidiliyor. Pekin’den gidenler, Uçak sefer günlerinin sınırlı olması nedeniyle gidiş ve dönüşte birkaç gün Pekin’de kalmak, bu ülkenin gidişatı hakkında da izlenimlerde bulunmak fırsatı veriyor. Ayhan, Kore dönüşünde başka bir ekibe katılarak Çin’deki günlerini uzatıyor. Dolayısıyla artık Türkiye’de birçok kişinin tanımış olduğu Çin Halk Cumhuriyeti hakkında herkesten farklı canlı sahneler çiziyor.

Ayhan’ın ikinci kitabında anlattığı üç ülke hakkında Türkiye’de pek az gezi yazısı vardır. Bu ülkeler Vietnam, Kamboçya ve Tayland. Güneydoğu Asya’da birbirine komşu olan bu ülkelerin halkları bir yabancı için benzer görünüşte iseler de Ayhan, bunların hem simalarına, hem tarihlerine, hem kültürlerine yakından ayna tutuyor. Bu ülkelerin, özellikle Vietnam’ın emperyalizmle savaşından sahnelere yer veriyor. Bu yoksul ülkenin büyük kayıplar karşılığında dünyanın en güçlü emperyalizmine nasıl kök söktürdüğünü hikâye ediyor. Kitabın adı “Çiçekler Ülkesi” olmakla birlikte, çiçekler geriliğin, sefaletin gölgesinde kalıyor. Bu ülkelerin durumuna bakınca Türkiye’nin ne kadar durmuş oturmuş ve onlara göre ileri bir ülke olduğunu görüp “İyi ki Türkiye’de yaşıyorum” diyorsunuz.

Üst üste, basit kulübelerde yaşayan, iyi beslenemeyen kalabalıklar, sınıflar arasında uçurum, bozuk yollar, turistlerden ne koparabilirse kâr sayan pazarlık sistemi, yaşları küçük kızlarını bile seks aracı olarak pazarlayan aileler (Tayland). Bize çok yabancı gelen ilkel dinler… Ayhan Hindistan alt kıtasındaki Hindistan ve Nepal izlenimlerini de 2013’te yayımlanan Tanrılar ve Dilenciler Diyarı adlı kitabında anlatmıştı. Ortaya çıkan sonuç dünya için “Bir yanı sazlık samanlı, bir yanı tozluk dumanlık” tekerlemesini hatırlatıyor. Milletler arasındaki gelir adaletsizliği insanı derin derin düşündürüyor…

BU kitaplara nasıl erişilir bilmiyorum. Dağıtıma verilmiş değildir. Yalnız Ayhan’ın memleketi Fatsa’daki bir kitapçıya gönderilmişler. Aynı kitapçıya iki yıl önce gönderilen kitapların hesabı bir türlü alınmamışken… (27 Nisan 2020)