Türkiye kavgalı gürültülü bir sürecin ardından 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimlerini tamamladı.

Bu seçimin de her zamanki gibi kazananları ve kaybedenleri var.

Seçim öncesi bugüne kadar hiç şahit olmadığımız kavgaları gördük.

Siyasi partiler arasındaki kavgaları anlayabiliyorum... Siyasi partiler ahlaki sınırları aşmadan birbirlerine yüklenebilir, eleştiriler getirebilir....

Ama Cumhurbaşkanı'nın meydanlara inip bir siyasi parti başkanı gibi kampanya yapmasına hiç anlam veremedim. Bunu daha önce de dile getirdim.

"AKP yüzde 50'nin altında kalırsa Erdoğan ne yapacak" diye....  Bu yazımı Azerbaycan gazetesi bile birinci sayfasından Türkiye'de seçim kritiği olarak sayfasına taşıdı.

Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı'nın görevleri bellidir. Cumhurbaşkanı iseniz, görevinizi yapacaksınız.
Neymiş efendim, "Ben seçimle geldim, ben sizin bildiğiniz Cumhurbaşkanlarından değilim"...

Diğerleri neyle geliyordu...

Diğerlerini de biz halkın seçip vekil olarak gönderdiği milletvekilleri seçiyordu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde...

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ni kim seçiyor... Onlar seçimle gelmiyor mu?

Tam burada şuna değinmek istiyorum...

Doğru aslında onlar seçimle gelmiyor...

Onları da Cumhurbaşkanı gibi kendini parti lideri olarak görenler seçiyor. Seçip belirleyip halkın önüne getiriyor. Halkımızlider endeksli oy kullanıyor...

Ama ilk defa bu seçimde bunlar birazcık ta olsa değişti...

CHP ön seçim yaptı...

Yaptı ama meydanları hareketlendiremedi. Bur önceki seçime göre küçükte olsa kaybı var...

Ak Parti yüzde 40 oy aldı. Geçmiş seçime göre yüzde 9 geriledi. Tek başına iktidarı kaybetti. Oysa tek başına götürmeye iyi alışmıştı.

Ak Parti'nin kaybında Cumhurbaşkanı'nın büyük emeği var.

Destek gibi çıktığı meydanlarda halkın tepkisini topladı.

Toplama kalabalıklarla yaratılmaya çalışılan algı operasyonu geri tepti.

Devlet imkanlarını kullanıp, sanki bir partiymiş gibi afişlerle milletin parasını pulunu seçim için kullanıp, devlet kasasına vergi olarak para veren har vatandaşın hakkını yediğinin farkında mı bilmem...

Yarın ahiret gününde bu kadar vatandaşın hangisiyle helalleşecek...

Partilerin kendilerine verilen ödenekler vardır. Partiler bu ödeneklerini siyasi çalışmalarında kullanabilir.

Bu ödenekler rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Başbakanlığı döneminde, siyasi partileri holdunklere, bağışçılara esir etmemek için devlet bütçesinden sağlanan kaynaktı.

Ama Cumnurbaşkanlığı kaynakları bir siyasi partinin seçim propogandası için kullanılsan diye verilmemiştir.

Ben bir vatandaş olarak oraya geçmiş bir hakkım varsa ücretimden kesilen vergiler dahil helal etmiyorum...

Başbakan Ahmet Davutoğlu, özünde doğru ve dürüst bir insan olarak gözüküyor...

Bu aşamadan sonra, partisi içindeki yolsuzluk iddialarını kendisi sorgulayıp, yargı yolunu açar ve "herkes adalet önünde aklansın gelsin" diyebilirse büyük kazanımlar edinir.

Cumhurbaşkanı'nın bu derece meydanlara inmesi onu da gölgeledi ve Ak Partiye en az 3 puan kaybettirdi diye düşünüyorum.

Ama Cumhurbaşkanlığa ahalisine sorsanız, 'Erdoğan meydana inmese daha fazla oy kaybederdi" algısı yaratılıyor....

Sonuç ortada, kim ne derse desin, Seçimin galibi HDP ile MHP...  Zafer kazanan ve bunu kutlama yapabilecek tek lider ise Selahattin Demirtaş.

Ak Parti oy kaybetti, tek başına hükümeti kaybetti, ama oy yüzdesine baktığmızıda yine kazanan Ak Parti...

Peki şimdi ne olacak...

Ufukta bir koalisyon gözüküyor... Ama nasıl...

AKP'li bir koalisyon zor.  Çünkü Erdoğan'ın seçim öncesi gerginliği AKP ile diğer partileri ciddi anlamda birbirilerinden uzaklaştırdı.

Geriye kalan CHP, MHP ve HDP'nin üçlü koalisyonu, MHP ve HDP açısından zor görülüyor...

Ancak, türkiye koalisyon kültürüne alışmalı...

Eğer bu kültürü edinemezsek, 'Diktötör' dediğiniz Tayyip Erdoğan gibi  varlıklardan kurtulamazsınız.

Şimdi bu üç partinin yapması gerekin şu...

"Türk-Kürt kardeştir... Bizi birbirimize düşürmeye çalışan kalleştir" söylemiyle üçlü koalisyon neden olmasın...

Çünkü üç partinin en önemli vaadleri arasında AKP$ iktidarının yolsuzluklarının soruşturulması var.

Büyle müşterek vaadleri birleştirip, ülkenin zaruri ihtiyaçları üzerinde birlik ve beraberlik sağladıktan sonra neden bu koalisyon olmasın...

Tabi böyle bir koalisyon çizgisinde HDP dağ ve İmralı ile ilişkileri hükümet konusu yapmayacak.

Kürt yurttaşlarımız ile ilgili yapılması gereken ne varsa hükümet olarak karar alıp yapsınlar... Törör örgütünü bu işlere bulaştırmasınlar...

Her iki partinin tabanı da yolsuzlukların hesabı sorulurken buna sıcak bakacaklardır....

İkinci bir alternatif CHP'nin MHP ve HDP destekli azınlık hükümeti...

Yoksa ver ilini erken seçim...

AKP -MHP hükümeti de sürpriz olursa kimse şaşırmasın...

Ne olursa olsun kim gelirse gelsin, ülkemiz için hayırlısı olsun....