Yeni fikirler, yeni yüzler gerek.

Bir varmış bir yokmuş,köyün bir ağası varmış.

Ağanın emrinde çalışan yüzlerce insan varmış.

Köy ağası çalışanlarının her şeyine karışıyor,özel yaşamlarına kadar müdahale ediyormuş.

Kendisine çalışacak maraba ihtiyacı olduğu için ''Bol bol çocuk yapın'' diyormuş.

Onların cahil kalması için okula gitmelerini engelliyor,okul yapılmasına da karşı çıkıyormuş.

Ne kadar cahil kalırlarsa, o kadar bana sadakat gösterirler,biat ederler diye düşünüyormuş.

Bunun dışında alacakları her kararı kendisine sormalarını istiyormuş.
Marabalar karın tokluğuna çalıştıkları yetmiyormuş gibi, her türlü hakaret sopa ve aşağılanmaya rağmen ağalarından bir türlü vazgeçmiyormuş.
Gel zaman git zaman marabalardan bir kişinin oğlu bir akrabasının yanında okuma imkanı bulmuş.
Kendisi üniversiteyi de okuduğu için, köye geldiğinde yeni fikirlerle gelmiş.
Karın tokluğuna çalışan marabalara, toprak reformundan,emeğin her şeyin üstünde bir değer olduğundan bahsetmeye başlamış.

''Toprağı siz ekiyorsunuz siz biçiyorsunuz üründe sizin tarafınızdan kullanılmalıdır'' gibi marabanın yeni duyduğu fikirlerle ortalıkta dolaşmaya başlamış.

Bu durum devam ederken köyde seçimler olmuş.

Her zaman olduğu gibi ağa kimi işaret ederse ona oy vermeye alışmış olan marabalar ağalarının işaretini beklemeye başlamış.

Yeni gelen genç, kendi fikirleri doğrultusunda oy kullanmaları için yeni bir aday önermiş,yeni bir partiyi işaret etmiş.

''Eğer bu yeni partiye oy verirseniz, toprak sizin olacak, siz ekecek siz biçecek,siz ürünü kullanacaksınız.

Kendi iradenizle insan gibi yaşayacak ve adam sınıfına gireceksiniz'' demiş.

Köylüler bu fikirlerin yeni olmasından ve sıcak gelmesinden dolayı ''çok güzel fikirler de bu nasıl olacak ağanın topraklarını almamız günah değil mi? toprağın sahibi ağa ise onun ürününe el koymak hırsızlık değil mi, haram değil mi'' diye sürekli sorular sormaya başlamışlar.

Bu fikirlerin köylü de, marabada huzursuzluk yarattığını duyan ağa, genci yanına çağırmış,güzel bir dövdürmüş.

Demişki, ''Bak oğlum eski köye yeni adat getirme bu fikirlerini konuşmaya devam edeceksen, al ananı babanı buradan git seni bir daha görmek istemiyorum'' demiş.

Bu durum devam ederken oğlan yılmamış aynı düşünceleri anlatmaya devam etmiş.

Seçim zamanı gelmiş ve sandıklardan ağa ne demişse o parti ve aday büyük çoğunlukla kazanmış.

Bu durum karşısında oğlan şaşırmış ve demişki ''Siz gücünüzün farkında değilsiniz, ezilmeye sömürülmeye müstahaksınız.

Siz göbeğinizi kaşımaya devam edin bidon kafalı geri zekalılar'' demiş.

Bu sözlerden ve aşağılanmaktan alınganlık gösteren ve odanın dibinde oturan köylünün birisi demişki:

''Bak evladım sen buraya geldin bizim huzur içinde devam eden hayatımıza zehir katmaya çalıştın.

Bizler inançlı insanlarız kadere,alın yazısına ve hayır ve şerrin, fakirlik ve yoksulluğun, zenginliğin Allah tarafından takdir edildiğine inanırız.

Bizim burada yiyecek bir lokma ekmeğimiz var huzurumuz var, ağamız başımız da bizim her türlü sıkıntımızda kapı gibi önümüzde duruyor.Biz babamızdan dedemizden böyle gördük.

Adam bize ekmek veriyor aş veriyor şu fani dünyada karnımızı doyuruyoruz,aç değiliz susuz değiliz.

Biz Allah'ın bu durumu bize takdir ettiğine inanırız.

Allah serveti dilediğine verdiğine göre bu malı mülkü ağamıza vermeyi uygun bulmuş bize de ağaya hizmet etmek ve ona riayet etmemizi uygun görmüş, bizim buna karşı çıkmamız demek kaderimize Allah'a isyan etmemiz demektir.

Sen bizden bunu yapmamızı istiyorsun.

Biz bunu yapamayız, biz ağamıza kaderimize ve Allah'ımıza karşı gelemeyiz.

Biz karnımızı doyuruyoruz burada mutluyuz .

Sen git bu fikirlerini başka yerde anlat bu fikirler bize göre değil,bizim huzurumuzu bozma'' demiş.

Genç ne diyeceğini şaşırmış değişimin, dönüşümün, devrimin, yeni fikirlerin binlerce yıllık alışkanlıkları bir yılda, on yılda,elli yılda değiştiremeyeceğini anlamış ve okuduğu şehre geri dönmüş.

Ey solcular, devrimciler,sosyalistler yeni fikirlerin sahipleri bu topluma üç günde, üç yılda, on yılda,elli yılda anlatarak düzen değişikliği bekliyorsanız daha çooooook beklemeniz gerekecektir.

Çünkü Hazreti Muhammet bile İslam'ı yayarken,anlatırken dokuz yılda ancak kırk kişiyi ikna edebilmiştir.