Yeni yol,yeni sol arayışı.

Türkiye solunun en büyük açmazı ve çıkmazı Müslüman mahallesinde salyangoz satılamayacağını bir türlü anlayamamış olmasıdır.

Neden böyle diyorum?

Dünyanın hemen hemen bütün Hristiyan ülkelerinde siyaset emek sermaye çelişkisi üzerinde yürümektedir.

Ülkenin ekonomik tercihleri ve siyasal tercihleri emekten yana politikalar veya sermayeden yana politikalarla şekillenir.

Örneğin Fransa da sosyalist cumhurbaşkanı François Hollande seçim kazanmış,emekten yana politikalar vaadinde bulunmuş ekonomik kriz içinde olan halkın umudu olmuştur.

Geldiği günden bu yana vaat ettiği politikaları hayata geçiremediği için son AP(Avrupa parlamentosu) seçimlerinde çok büyük oy kaybına uğramıştır.

Bu durum diğer Avrupa ülkelerinde de geçerlidir.

Sol tıkanınca sağ, sağ tıkanınca sol iktidar olur.

Demokrasisi kör topal da olsa, işlemese de 57 tane Müslüman ülke içinde demokrasi yok denilemeyecek tek ülke Türkiye'dir.

Her ne kadar sandık hırsızlığı iddiaları hiç bitmese de özgür seçim yapılır.

Komünist parti de dahil her parti seçime girer.

Seçim sonucunda parlamento oluşur, muhalefet fikirlerini özgürce söyler.

Bunlar olurken yargıda yürütme de bir çok eksik yanlış işler olduğunu da herkes bilir.

2002 yılına girerken, Latin Amerika ülkelerinde ve Avrupa da sol rüzgarlar esmişti.

O dönemde Türkiye sol hareketi sevinç çığlıkları atarak ''Sıra Türkiye' deki sol da'' demişlerdi.

Yapılan seçimlerde Akparti %34 oy alarak birinci parti olmuş,CHP %19 oy almış, solla hiç ilgisi olmadığı kabul edilen bir partinin sıra solda denildiği bir zamanda iktidara gelmesi herkes şaşkınlıkla karşılamıştı.

Oysa herkes şunu kaçırıyordu, aslında sol diye anılan partiler Türkiye de hiç bir zaman sol olmamıştı.

Sol diye anılan partilerde işçi sınıfı, ezilenler,köylüler,şehrin kenar mahallelerinde lağım faresi gibi büyük kentlerin atıklarıyla beslenenler,kimlik sorunu yaşayan Kürtler,Ermeniler,Çingeneler yoktu.
Yani ben solum diyenler 1968-78 kuşağından kalan, pratiği olmayan, eylem solculuğunun kıyısında köşesinde solculuğa bulaşan kimliksiz, fikir kargaşası içinde solculuk taslayan tipler sol partilerde söz sahibi olmuşlardır.
Bu ülkenin Müslüman bir ülke olduğuna hiç bakmadan, yani işçilerin, ezilenlerin, sömürülmesine rağmen Allah'ına, dinine bağlılığı hiç dikkate alınmadan onlarla bütünlük sağlamadan solculuk yapılmıştır.

Hatta bazı aklı evveller bir insan Ateist değilse solcuyum diyemez diyebilmiştir.

Onların inançlarını küçümseyen, ona gerici yobaz damgası vuran ve dinle inançla hiç ilgisi olmayan kürsü solcularının söz sahibi olması sol partileri halktan,ezilenlerden koparmıştır.

Solum diyen bir partinin kıyısında bir odada namaz kılan ve oradan çıktıktan sonra ''Ben açım, yoksulum, işsizim'' diyeni dinlememiş, namaz kılan solcu mu olur aşağılanmasının verdiği gurur ve kibirle solcuyum diyen yöneticiler işçilerden kopmuştur.

Bu konuyla ilgili bir anımı anlatmak isterim.

1994 yılında GOP DSP ilçe başkanı olduğum dönemde diyalize giren böbrek hastası bir yurttaş için dönemin çalışma bakanından randevu almıştım.Tedavi olacak ve yardım talep edecek.Aradan bir hafta on gün geçti böbrek hastası yurttaş yanıma geldi ve dedi ki ''İşimiz olmadı''.Neden olmadı diye sorduğumda; ''Bakanlığa eşimle birlikte gittim, eşimin başı kapalıydı ondan dolayı bakanlığa almadılar,ben de sinirlendim geri geldim yardım falan istemiyorum'' dedi.Bir süre sonra da öldü.

Bu gün sendikalara üye olan işçilerin büyük çoğunluğu namazını kılar, orucunu tutar ölen işçi arkadaşlarını arkasından mevlidini okutur.

Onlar işçi sınıfıdır ama Marksizm'i bilmezler.

Yani 1968-78 kuşağının algıladığı gibi işçi sınıfıysan Marksist olacaksın,solcu olacaksın anlayışı bu günün işçi sınıfı için geçerli değildir.

Sen böyle bir işçi sınıfı karşısına çıkıp Marks'ın, Lenin'in tahlillerine dayanarak solculuk yaparsan, o işçi sınıfı seni ciddiye almaz.

''Müslüman mahallesine salyangoz satılmaz'' dediğim budur.

Bu durumda senin amacın sol olarak ezilenlerin iktidarını savunmaksa, işçi sınıfının haklarını savunmaksa bunu 1970' li yılların sol anlayışı olan Marksist, Leninist öğretiden bahsederek savunma şansın yoktur.

İşte bu anlayış Türkiye de farklı bir alanın siyasette yer almasına neden oldu.

İslam'ın an temel yaklaşımında olan ''Komşun açken sen tok yatamazsın'' anlayışına dayanan sadaka, fitre ve zekat sistemi devreye girdi.

Yani zenginlik olacak fakat bunun fitresi zekatı sadakası da İslam'ın emrettiği gibi muhtaç insanlara dağıtılacak.

Bu anlayış 2002 yılından bu yana AKP iktidarı tarafından uygulanmaktadır.

2002 yılından bu yana ''Sol neden iktidar olamıyor'' bunun bu politikaların uygulanış detaylarında aramak gerekir.

Bunu AKP nasıl yapıyor ayrı bir konu ama kısaca değinelim.

Her ilçede belediyeler eliyle yemek dağıtıyor,sosyal yardım kurumlarıyla ayni yardımlar yapılıyor.

Her mahallede, köyde bulunan engelliye ,dula, yetime maaş bağlıyor.
Kısacası o insanlar aç susuz kalmıyor,kimseye muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürüyor.

Sol adına oraya giden insanlar ne anlatırsa anlatsın bu yapının karşısında alternatif bir yapı koyamıyor.(CHP buna alternatif olarak aile sigortasını gündeme getirdi ama ya tam anlatılamadı,ya da halk mevcut durumundan memnun.)

Yani bu insanların karşısına Deniz Gezmiş'in, Mahir Çayan'ın,İbrahim Kaypakkaya'nın Lenin'in, Marks'ın söylemleriyle gitmen ve onların söylediklerinden alıntılar yaparak konuşman, senin iktidar olmana ve emekten yanayım demene yetmiyor.

İşte Türkiye de, batıda olan sol tıkanınca sağ, sağ tıkanınca sol gelirin yerine üçüncü bir yol çıkmış ve solun yolunu kapamıştır.

Bundan dolayı CHP 1970'lerden kalma sol anlayışla ve o günün söylemleriyle bu gün bu anlayışa alternatif olamıyor.

17 aralık ve 25 aralık ta ortaya çıkan ses kayıtları yolsuzluk dosyalarına halkın itibar etmemesi sadaka ve fitre sisteminin ve komşun açken sen tok yatma anlayışının en ücra köylere kadar ulaşmış olmasındandır.

Halk diyorki; '' Kardeşim ben aç kalmıyorum,kimseye muhtaç olmuyorum, beni yöneten bana sadakasıyla, zekatıyla, fitresiyle ve sosyal yardımlarıyla destek oluyor.Bal tutan parmağını yalar, beni yöneten ne yaparsa yapsın ben rahatımın bozulmasını istemiyorum'' demiştir ve Akparti iktidarına oy vermiştir.(Lübnan da Hamas'ın etkin olmasının ana nedeni de buna benzer bir politikadır)

Bundan dolayı elli yıllık, yüz yıllık sol anlayışlar eski solcuların efsane işlerini anlatmak bu gün Müslüman halkta en küçük bir kıpırdama yaratmıyor.

CHP sola açılmalıdır denildiğinde bazıları CHP Marksist- Leninist bir parti olmalı,duvarlarında Deniz gezmiş olmalı,Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya olmalı diye anlıyor.

Bundan dolayı sosyalist enternasyonale üye oldu.

Sayın Kılıçdaroğlu partiyi sola açıyorum yaklaşımı içinde iki yıl önce Deniz Gezmiş'in mezarını ulusal basını da davet ederek yapmıştı.

Peki ne oldu o mezarı ziyaret edince parti sola mı açıldı.

Elbette hayır.

Üstelik bunu bir kez yaptı, daha sonraki yılar ziyareti yapmadı.

Bu durumda CHP sola açılmaktan vazgeçti mi diyeceğiz.

Solcuyum diyenler, bu ülkenin Müslüman bir ülke olduğunu ve buranın şartlarına göre sol bir anlayışın politikada yer alması gerektiğini anlamak zorundalar.

Yeni bir yol, yeni bir sol tarifi yapmadıkları sürece CHP belli mezheplerin, ırkçıların ve eski hayalperest solcuların gönüllerini eğlendirdikleri bir yapı olmaktan kurtulmayacaktır.

Bundan dolayı ilerdeki seçimlerde de bu yaklaşım, bu anlayış Türkiye Müslüman halkından ilgi görmeyecek ve iktidar yolu açılmayacaktır.

Emekten yana ezilenden yana olmanın tek yolu ve koşulu Marksizm-Leninizm değildir.

Bu isimleri hiç tanımdan da emekten yan adaletli bir düzenden yana olmak mümkündür.

Bizim ezilenlerimiz, mağdurlarımız ve işçi sınıfımız da böyle düşünür.

Bundan dolayı Bülent Ecevit ''Benim halkım nereye kadar solcuysa ben o kadar solcuyum ''demiş ve ezilenlerin haklarını savunurken hiç bir zaman DSP sosyalist enternasyonale üye olmamıştı.

Yani Bülent Ecevit Türkiye şartlarına göre sol bir anlayışı savunmuş ve halkla diyalog kurmuş,emekçilerin sevgisini kazanmıştı.

Bundan dolayı Yalova seçimlerini kazanan Belediye başkanı Vefa Salman'ı dinlemek gerekiyor.

Toplumun öz değerleriyle, yani inançlarıyla, örf adet ve gelenekleriyle ayrışmadan siyaset yapıldığında seçim alınabileceğini CNN televizyonunda Ahmet Halkan' a çok güzel anlatıverdi.

Vefa Salman Fırsat buldukça Yalova da nasıl seçim aldıklarını anlatmalıdır ve bir kitap broşür yapılarak CHP örgütlerine dağıtılmalıdır.