10 sene evvel doktorlar tarafından ilk çocuğumun normal olmadığı tanısı kondu. Teşhis ‘’Üstün Zekalı’’.

Bu teşhise üzüldüğümü duyan ve gören
 çoğu arkadaşlarım ve akrabalarım da dahil ‘’deli misin ne güzel işte zeki bir çocuğun var’’ deyip tepki gösterdiler.

Evet haklılar, çok şükür gerçekten çok zeki bir çocuk fakat işte en büyük sorun da orada başlıyordu zaten.

Bu çok zeki çocuğuma uygun bir okul, onu anlayacak, soruları, ilgileri, araştırmaları, hareketliliği ile başedebilecek bir öğretmen bulmak çok zordu.

Biliyordum ki maalesef aynı özellikteki bir çok çocuk çoğu okulda anlaşılamadığı için ne diğer öğrenciler tarafından
  ne de öğretmenler tarafından kabul görüyorlardı.

Çoğu zaman bu çocuklar ukala, yaramaz, şımarık, hareketliliğinden dolayı –ki apayrı bir tanı gerektirdiği halde- hiperaktif çocuklar olarak damga yemekte ve yalnızlaştırılmakta idiler.

 
Okul öncesi eğitiminde bu anlamda hiç bir problem yaşamadık çünkü çocuğumun gittiği okul öncesi kurum İstanbul Üniversitesi Çocuklar Evi olunca her şey kolaydı. Oradaki öğretmenler ciddi anlamda bu çocukları tanımakta, onlara göre bir eğitim vermekte ve bununla da kalmayıp ayda bir kez veli seminerleri düzenleyip biz anne-babalara da ışık olmaktaydılar. İkinci çocuğuma da aynı tanı konunca ilk çocuğumdaki gibi korkmadım, biliyordum ki en azından okul öncesi eğitimde her şey güzel olacaktı. Ancak iş ilköğretime gelince; çocuklarım tekrar tekrar gerek RAM tarafından gerekse İstanbul Üniveristesi HAYEF bölümünde testlere alındılar ve her ikiside  Türkiye’nin tek Üstün Zekalı ve Üstün Yetenekli çocuklarına eğitim veren okul olma özelliğini taşıyan Beyazıt Ford Otosan İlköğretim okulunda ilköğretime başladılar. 

Okulumuzda herşey güllük gülistanlık mıydı? Hayır! Diğer okullarda ne kadar sorun varsa bizim okulumuzda da o kadar sorun vardı. Yeri geldi öğretmen öğretmenle yumruklaştı, yeri geldi öğretmen-veli kavga etti, yeri geldi müdür-öğretmen yumruklaştı. Öğretmenin biri bir çocuğumuzun ayak bileğini kırdı, bir diğer çocuğumuzun ağzındaki diş telinin yerinden çıkıp ağzında bir sürü dikiş atılmasına sebep verecek derecede dövdü, bir diğer çocuğumuzu ölümle tehdit etti. Çok şükür en sonunda bu eylemleri yapan öğretmen cezası ertelenmek üzere 6 ay hapis ile cezalandırıldı. 

Diğer bir öğretmen fiziksel ve psikolojik baskı yaparken işine gelmeyen öğrenciyi sınıfından ve okuldan attırabilmek için velileri organize edip dilekçeler toplamaya çalıştı. Çok şükür o da okuldan uzaklaştırıldı.  Maalesef okul idarecilerinin basiretsizliğinden dolayı öğretmenlerin kamplaşması kadar veli kamplaşmaları da oldu. Tüm bu olumsuzluklar dolayısıyla okulumuzun belki de diğer bir çok okuldan farkı velilerin tüm bunlara gözlerini yummamaları ve gerektiği zaman demokratik hakları olan dilekçe verme haklarını kullanmaları oldu. Diğer normal bir okulda senede verilen dilekçe sayısı 1-2 iken bizim okulda bu sayı yeri geldi 10-20 oldu. Kimi veli artık okul sorunları ile uğraşacak gücü bulamadığından çocuğunu alıp başka okula verdi kimi veli ise. çoğu zaman özellikle okul idarecileri tarafından hep veliye telkin edilen ‘’çocuğunu al başka okula ver’’ cümlesine rağmen haklılığının arkasında durdu.

Okul yönetimleri kadar tanılanmış çocukların çok fazla beklentisi olan velilerinin de istekleri bitmek bilmiyordu. Tüm bunların yanı sıra proje gereği gruplara ayrılan öğrencilerinin kimilerinin velileri de özellikle de tanılanmamış öğrenlerin veliler çocuklarının 2. grupta olmalarını gurur meselesi yapıp yapılan çalışmaları baltalamaya çalışıyordu. 8 senede 4’ü asil biri de görevlendirme olmak üzere 5 müdür değiştirmiş bir okulda sorun ne olursa olsun çocuklarımı okuldan alıp başka bir okula vermeyişimin nedeni gerçekten de işini çok iyi yapan öğretmenlerin yanı sıra okulda çocuklarım gibi tanılanmış olan ve birbirini  anlayan, destekleyen diğer çocukların varlığı oldu.

Geldiğimiz noktada iyi-kötü devam eden okuldaki proje, bu tarihe kadar hiç bir olaya müdahil olmayan, var olan sorunları çözmek için olumlu hiç bir adım atmayan İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 27.06.2013 tarihli yazısı ile bitirildi. Okulumuza gelen yazı gereği 2013-2014 eğitim öğretim yılında birinci sınıfa sadece adrese dayalı e-okul kaydı ile öğrenci alınacağı, öğrenci tanılaması yapılmayacağı, 4+4+4 eğitim sistemi gereği 4. sınıfların 5. sınıfa devam etmeyip başka okullara devam edecekleri, geriye kalan 6, 7 ve 8. sınıfların kademeli olarak okuldan mezun edilecekleri bildirildi.

Bu yazı ile birlikte; ikinci kademede 5. sınıf olmayacağı ve diğer sınıflar da kademeli olarak mezun edileceği için en büyük tehlike, tayinlerini isteyebilecek öğretmenler dolayısıyla sınıflarımızın öğretmensiz kalması  ve dolayısıyla görevlendirme veya anlaşmalı öğretmenlerle verimli ve iyi bir eğitimin yapılamayacağı olmasıdır. Ikinci tehlike ise, okulumuzun yeri itibarı ile adrese dayalı e-okul sistemi gereği o civarda her sene kayıt yapılabilecek ancak 3-4 öğrenci ikamet ettiği için ve artık proje de olmadığına göre diğer ilçelerden öğrenci de gelmeyeceği için bundan sonra okulun akibetinin tıpkı proje öncesi öğrenci yetersizliğinden kapanma tehlikesidir.

Senelerdir veliler Ankara ve Milli Eğitim Bakanlığı yollarında mesailerini harcamış ve hep aldıkları cevaplar ‘’devletimiz bu konuda çalışmakta, merak etmeyin’’ şeklinde olmuş  ve okulumuz 18.02.2008 tarih ve 745 sayılı Makam Onayı ile Özel Yeteneklilerin Eğitimi Şubesine devredilmiş olmasına ve yapılan tüm protokol anlaşmaları ile atılan tüm Milli Eğitim Bakanı, İstanbul İl  Milli Eğitim Müdürleri, İstanbul Üniversitesi rektörü  imzalarına rağmen hepsi görmemezliğe gelinip öğrencilerin kazanılmış eğitim hakları adeta çöpe atılarak yok sayılmıştır.

Bu projenin daha da iyileştirilmesi, eksik taraflarının tamamlanarak diğer devlet okullarına da örnek teşkil edilmesi gerekirken tamamen yok edilmesi ne denli akla mantığa sığmakta bilmemekteyim.

Tüm özel okullar bu öğrencilerin peşinde iken, onları okullarına çekmek için burs vs tüm olanaklarını seferber ederken devletimizi ve belki de dünyamızın geleceğini şekillendirecek olan bu çocukların yine devlet elinin tersiyle geri itilmesi çok acı verici.

Devletten tek beklentim bu çocukların artık özel okulların reklam malzemesi olarak kullanılmasının önüne geçilmesi ve bu çocuklara da diğer tüm özür gruplarında olduğu gibi hak ettikleri özel eğitimin devlet eliyle verilmesi.

Devletimizin ve dünyamızın değerleri olan çocuklarımızın kaybolup gitmemesi için hepimizin elimizi taşın altına sokmamız lazım.




Beyazıt Ford Otosan İlk ve Orta Okul’u velilerinin basın açıklamasıdır :

Okulumuzda, 10 senedir Milli Eğitim Bakanlığı ile İstanbul Üniversitesi HAYEF bölümünün karşılıklı olarak imzaladıkları protokoller gereği Üstün Zekalı ve Üstün yetenekli çocuklarımıza eğitim verilmekteydi.

Çocuklarımız çeşitli sınavları kazanarak kayıt yaptırmakla bu proje kapsamında 8 yıl okumaya hak kazanmıştır. Dolayısıyla, kazanılmış olan hakkımız sonlanana kadar projenin devamı hukuken zorunludur. Aksi halde kazanılmış hakkın ihlali söz konusudur. Kazanılmış olan bu hakların korunması için bu projenin devamının sağlanıp eksikliklerinin ivedilikle giderilmesi, öğretmenlerinin revize edilmesi bilimsel ve hukuki bir gerçektir.

Diğer tüm özür gruplarındaki çocuklarımızın nasıl ki eğitim hakları anayasa ile koruma altına alınmış ve özel eğitim hakları verilmiş ise bu artı özür grubundaki çocuklarımızın da özel eğitim hakları anayasa ile koruma altına alınmıştır. Özel eğitim, yemek, ulaşım vs gibi giderleri normalinde devletin karşılaması gerekirken biz veliler, gerek evimizi taşımakla gerek uzak yerlerden saatlerce ulaşımı sağlamakla ve diğer tüm maddi olguları severek ve isteyerek üstlenmiş ve karşılığında devletimizden tek talebimiz çocuklarımızın hak ettiği bu çocuklara uygun özel eğitimli öğretmenlerle özel eğitimlerinin sağlanmasıdır. Bu özel eğitim sağlanmadığında maalesef çocuklarımız normal sınıflarda kişilik özellikleri anlaşılmadığında ‘’yaramaz, ukala, şımarık, hareketliliklerinden dolayı apayrı bir tanı olmasına rağmen hiperaktif tanısı ile damgalanmakta ve normal sınıf ortamında ötekileştirilp, tekleştirilip yalnızlık ve mutsuzluğa itilip içine ve dünyaya kapanan birer birey haline getirilmektedir. 

Yarının Türkiye’sine ve dünyaya yön verecek olan bu değerlerin bu şekilde kaybedilmesine olanak vermeden, okulumuzda, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 27.06.2013 tarihli yazısı ile sonlandırılan projenin ivedilikle devamının sağlanması, birinci sınıfa kayıtları yapılacak olan çocukların yine sınav ile alınması, diğer ilçelerde emsali olan okullardaki gibi çocuklarımızın ilk ve orta okulu aynı binada okumalarına fırsat verilmesi ve dolayısıyla çocuklarımızın bu güne kadar ki bilimsel başarılarının ve biz velilerin de emeklerinin heba edilmemesi , bu cevherlerin kayıp değil tam tersine devletimize birer kazanç olması amacı ile okulumuzdaki eğitim öğretimin eskisi gibi devamının sağlanmasını yetkililerden talep ve arz ederiz.