Ülkemizde inşaat sektörünün en büyük problemi denetimsiz yapılan inşaatlar olmuştur.

Bundan dolayı 2000 yılında 595 sayılı kanun hükmünde kararname çıkmış ve 19 il pilot bölge kabul edilerek uygulama başlamıştır.

Bu başlangıç milat olmuş ve 12 yıl sonra 81 ilimizde yapılar denetlenir hale gelmiştir.

Yapı denetim kanunu çıkmadan önce projeler teknik uygulama sorumlusu (TUS) mühendis veya mimar tarafından çizilir ve inşaat, işçilerle ve herhangi bir belgesi olmayan ustalarla yapılmaya başlanırdı.

Kesinlikle inşaatın ne demiri ne de betonu kontrol edilmezdi.

Betonlar yıkanmamış tuzlu deniz kumuyla yapılır, demir herhangi bir çekme deneyine tabi tutulmadan inşaatta kullanılırdı.

Bütün bunların sonucunda İstanbul'da denetimsiz yapılan milyonlarca daire ve yüz binlerce bina üretilmiş oldu.

Teknik ayrıntılara boğulmadan o binaların ne kadar kötü yapıldıklarını kısaca anlatmak için basit iki örnek verelim.

Bu gün eski yapılan binalardan beton örnekleri aldığımızda karşımıza beton değil kum hatta toprak çıkıyor.

Normal de minimum C20 çıkması gereken beton mukavemeti C8 ler seviyesinde çıkıyor.

Demir ise şimdilerde metrekareye 45 kilograma çıkmışken,eski binalarda bu oran 13 kilograma kadar düşmektedir.

Kısacası eski yapılan binalar çok kötüdür ve biran evvel bu binalar yıkılıp yeniden yapılmalıdır.

Bu yapılmadığı takdirde, deprem zaten yıkacaktır.

Bütün bunlara baktığımızda, yapı denetim kanunun çıktığından bu güne kadar yani on iki yılda gerçekten küçümsenmeyecek mesafeler aldık.

En azından şunu biliyoruz ki; yapı denetimlerin kontrolü altında yapılan binalar yüzde yüz olmasa bile sağlamdır ve olabilecek büyük İstanbul depreminde çökmeyecektir.

Depremde hasar görebilir, duvarları düşebilir, çatlaklar olabilir,camlar kırılabilir ama yapı dim dik ayakta kalır ve can kaybı olmaz.

Yapı denetimli yapılan binalarda oturan yurttaşlarımızın depreme karşı can güvenliği sağlanmıştır en azından on iki yılda buralara gelinmiştir.

Yapı denetim devam ederken, ustaların ve kalfaların ve işçilerin eğitimden geçirilmesi ihmal edilmiş, 2012 yılı ocak ayından itibaren, belgesi olmayan usta ve kalfaların inşaatlarda çalışamaycağıyla ilgili bir kararda alınmış bu konuda olumlu bir adım atılmıştır.

Bütün mesleklerde belli bir yıl çalışmadan hiç kimseye usta, kalfa, çırak denmezken, yıllarca çivi çakmayı öğrenen her yurttaş ''ben ustayım'' diye karşımıza çıkmış ve projeyi okumasını bilmeden,demiri ve inşaat malzemesini tanımadan bu gün oturduğumuz tabutlukları yapmışlardır.

Bu konu yıllardır inşaat sektörünün en büyük problemi iken, bu soruna nihayet el atılmış olup olumlu adımlar atılmaya başlanmıştır.

Artık bundan sonra ''inşaat ta çalışabilir ve yeterli bilgiye sahiptir'' belgesi olmayan hiç bir usta ve kalfa inşaatta çalışamayacaktır.

Bir başka konu ise inşaatlarda can güvenliği konusudur.

Yıllar boyunca emniyet kemeri ve baret takmamak için çalışanlar direnmiştir.

İnşaata gittiğimizde ve denetleyicinin telkiniyle emniyet tedbirlerini alan çalışan, denetleyici arkasını döndüğünde emniyetle ilgili aletleri çıkarıp atmıştır

Bizim insanımız kaderciliği bilimsel aklın önüne koyduğu için iş kazalarında yüksek oranda can kayıpları veriyoruz.

Yurttaşımızın öteden beri söylediği bir söz vardır ki buna söyler ama uymaz.''Tedbir al ve tedbirli çalış, takdir Allah'ın''

Çalışanlarımız bunu söyler bilir ama genede tedbir almadan çalışmaya devam eder.

İnşaat sektöründe bir başka konu ise; ilk yasa çıktığında denetleyici firmalar inşaat maliyetinin %8 ini denetim bedeli olarak alırken, şu anda bu oran %1.5 seviyesine inmiştir.

Yani denetim bedelleri altı kat azalmıştır.

Yapı denetim kanunu kamu binalarında ve TOKİ'nin yaptığı binalarda uygulanmamış olması da ''bu binalar yeterince denetlenerek yapılıyor mu'' sorusunu sormamıza neden oluyor.

Yapı denetim şirketlerinin en büyük sorunu ise denetim bedellerinin bir fiil şirketler tarafından alınıyor olması.

Yani denetimini yapacağımız bina sahibi, yapı denetim şirketine gelir ve ''beni denetle'' diyerek alınacak ücreti ve detayları konuşur.

Denetim şirketi denetleyeceği kişiyle pazarlık eder ve denetimle ilgili ücreti belirler.

Yani projenin yasalara uygun olarak uygulanması için ve sağlam bina yapılması için yapı sahibine gereken ikazları yapacaksın onun üst amiri gibi davranacaksın sonrada yapı sahibinden para isteyeceksin.

Bu kanunun en büyük eksikliği bu olsa gerek.

Yıllardır denetim şirketleri bu konudan sıkıntılar çekmesine rağmen, bu konu aynı şekilde uygulanmaktadır.

Denetleyeceğin kişiden para almak bu sistemin en büyük eksikliği olarak orta yerde hala durmaya devam ediyor.

''Denetim firmaları, denetleyeceği kişiden para almak yerine, bir başka fon veya sigorta şirketlerinden denetim ücretlerini almalıdır'' şeklindeki fikirler mutlaka değerlendirilmelidir.

Sonuç olarak denetlediğiniz kişiden para almanız doğru bir uygulama değildir.

Yapı denetim konusunda on iki yılda çok büyük mesafe alınmıştır ve keşke bu yasa benimde inşaat mühendisi olarak mesleğe başladığım 1984 yılında uygulamaya başlasaydı.

Bu gün en azından depremde kaybettiğimiz bir çok yurttaşımız hayatta olacaktı ve öksüzlerin,gariplerin olmadığı, yürekleri acı dolu bir coğrafyanın üzerinde yaşamıyor olurduk.

Acılı,acıklı ağıtların, türkülerin olmadığı bir alanda mutluluklar içinde yaşayan insanlar olurduk.

Yaşanmış bir olayı anlatarak bitirelim.

Yapı denetçisi mühendisler bir binanın depremsellikle ilgili kontrollerini yaparlar.

Binanın bütün katlarında beton mukavemeti çok kötü çıkar.

En üst kata çıktıklarında ise beton mukavemeti en üst düzeye yakın çıkar.

Mühendisler bu duruma bir anlam veremezler ve yapıyı yapan müteahhite sorarlar.

''En üst kat betonu çok sağlam, diğer katlar ise çok kötü neden böyle yaptınız?

Müteahhit'in cevabı ise şöyledir;

''orada ben oturuyorum da onun için sağlam yaptım''

İşte birazda böyleyiz galiba.