İstanbul’da son zamanlarda bir yeşil katliamı yaşanıyor. Yaşandığı yer ise Eyüp Yeşilpınar Mahallesi...
Yeşilpınarlılar çok iyi bilirler Yağlıdere Parkı’nın mazisini ve varoluşunu... Bunu bilenlerden biri de benim. Benim diyorum, çünkü o parkın yapılmasında, dikilen her ağacın büyümesinde ben ve arkadaşlarımın büyük emeği var.
Şimdi bazı insanlara koz vermemek için bir gerçeği ortaya koyacağım. Çünkü bu yazımın yanlış anlışılmasınndan endişe ediyorum. Çünkü memlekette bir olayı irdelemeden, bir insanı tanımadan öyle fikir yürüten dangalaklar, kaz kafalılar demeyeceğim kazlara hakaret olur kişiler var ki... Onun için önce gerçek olanları bitaraf olarak söyleyeceğim ve Yağlıdere Parkı’nı da sonuna kadar savunacağım... Yasal tüm yolları kullanacağım...
Açıklayacağım şu, bu gazeteyi okuyan okurlarımızdan bir çoğu bilir ama bilmeyenler için söylüyorum...
Yağlıdere Parkı içindeki Yayla Cafe’nin işletmeciliğini ben yapıyordum...
Neden mi? Bu soruyu bende kendime çok sordum ve cevabını bulamadım. Çünkü o cafe işine girdikten sonra zararımın haddi hesabı belli değil. Tabi ki bu ticaretin zararı karı kimseyi ilgilendirmiyor. Burada sadece not olarak verdim...
Şimdi olayın akışına gelelim...
Bir işletme var; öyle kafamıza göre gecekondu yapmadık. Belediye benim bir yardım kuruluşuyla Sudan’a yardım dağıtmaya gitmiş olduğum tarihte üç günlük tebligatla iş yerini tarumar ediyor. Hala eşyalar nerede gidip bakmış değilim... Çünkü bu çok ağır geldi bana... Daha da ağır gelmesi şu... Biliyormusunuz sevgili okurlar, aynı Ergenekon Operasyonları ve diğer suç örgütü operasyonları gibi sabah saat 05:00’te otobüsler dolusu çevik kuvvetle kuşatılıyoruz ve bina yerle bir ediliyor...
Savunma yok... Ben yaptım oldu...
Samimiyetle söylüyorum, cafenin yıkılmasına hiç üzülmedim. Ama ileri demokrasi(!) ülkesi Türkiye’de 8 yıllık bir işletme üç günlük tebligatla yıkılıyor. Bu işletme Eyüp Belediyesi tarafından kiralanmış bir yer. Büyükşehir diyor ki biz tanımıyoruz... Bu nasıl bir devlet anlayışı... Nerede bizim zarar ziyanımız... Neyse bunun mücadelesini hukukla vereceğim...
Ardından haber alıyoruz, agaçlar sokülmüş... Oraya ilk park olurken yaklaşık 1300 ağaç dikilmişti. Eyüp Belediyesi envanterlerinde bu vardır. Bu ağaçlar tam orman görüntüsü vermeye başlamıştı ki onları kökünden kazıdılar...
Halkın tepkisinden korkan belediye yine ağaçları da gece söktürdü... Şimdi halk orada nöbet tutuyor, parkına sahip çıkıyor... Hemde Mübarek Ramazan ayında iftarı sahuru orada yapıyor.
Şimdi diyorlar ki beyler; Burayı yıkıyoruz ama arka tarafta Avrupa’nın en büyük alışveriş ve eğlence merkezi ile onun yan unsuru parklar yapılıyor... Ya arkadaş orada parklar yapılıyor, ağaçlar dikiliyorda Yeşilpınar’ın yoksul halkı oradan ne kadar yararlanacak. Biz orada halkla içiçe 8 yıl geçirdik. Yoksul halk kilimini alıp parka geliyor evde yaptığı dolmasını sarmasını yiyor, termosuna çayı doldurup orada içiyor...
Nereye gidecek bu halk???
Eyüp Belediyesi’nin resmi rakamlarına göre sadece Yeşilpınar’da 350(ye yakın vatandaş yardım alıyor. Bu da mahalle halkının ne kadar yoksulu olduğunu gösteriyor. Bir mahallede 35 yoksul vatandaş azımsanmayacak kadar fazla. Peki bu ve daha yoksulluğunu saklayan insanlar hangi yeşil alandan yararlanacak. Evinden termosuna çayını koyup ekmeğini simidini alıp nerede yiyecek.
Yeni yapılan yerde yiyecek derlerse buna kimse inanmasın... Mazisi 1995 yılına giden ve o gün Eyüp Belediyesi Yağlıdereliler Derneği Hatıra ormanı tabelası asılan bugünkü Yağlıdere Parkı’nı futbol sahası yapacağız diye yıkmak akla hizmet bir iş değil.
Futbol sahasını mahalle dışında alanlara yapıp, oralarda hizmet verebilirsiniz. Tabi ki futbol sahası da lazım. Ama her şeyin yeri ve zemini önemli. Futbol sahaları sportif faliyetlerin dışında birer rantiye yeri haline getirilecek ve gençler spordan çok kumar alışkanlığına götüren oyunlar oynayacaksa tabi ki işletmecileri mahalle içinden çıkmak istemeyecektir.
Ama Yeşilpınar’da halk futbol sahası değil nefes aldığı parkını istiyor. Kadir Topbaş bu yanlışı düzeltecektir umarım...