Allah göstermesin; olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum!

Bu ülkenin Başbakanı gerek meydanlardan, gerek TV’lerden ve en son da balkonundan çıkmış halkı galeyana getirecek şeyler söylüyor!
Bir toplantı alanı, binlerce dinleyici gelmiş. Elde mikrofon konuşuyor. Dinleyiciler ne yapar? Hoşuna gideni alkışlar, sloganlarla destekler. Ya hoşlarına gitmeyeni, hedef gösterileni?...

Daha dün sayılır; yakın tarihimizde neler neler yaşadık, bu türlü kışkırtmalar sonucunda nice canlara kıyılan ne katliamlar gördük. Bunlar da aynen böyle kitleleri kışkırtan insanlar yüzünden olmadı mı?
Örneğin; Kubilay Olayı…
“Din elden gidiyor, ben Mehdi’yim” diyen sapığın biri, halkın dini inançlarını kullanarak onları yeşil bayrak altında toplamış, kendilerine engel olmak isteyen Kubilay teğmeni ve bekçileri şehit etmemiş miydi?
İnsanlarımızın en kolay inandıkları yalanın “din ve inançlar” üzerine olduğunu bilmiyor muyuz?

Örneğin Çorum’da, K.Maraş’ta insanlar sadece farklı mezheplerden oldukları için katledilmediler mi? Neydi attıkları slogan? “Solcular camileri yakıyorlar, camiye bomba attılar, camilere saldırdılar, din elden gidiyor” diye halkı kışkırtmadılar mı? Yüzlerce kişi bu yüzden öldürülmedi mi?

Sivas’ta 33 can yakılmadı mı? Neydi Sivas Madımak sloganları? “Din elden gidiyor, Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak, kahrolsun dinsizler vs…” diyerek halkı organize bir şekilde peşlerinde toplayanlar oteli içindekilerle birlikte ateşe vermediler mi? Ne kadar da birbirine benziyor, değil mi?

Halkı inandıracak birileri her zaman çıkabiliyor. Hele bunlar etkili ve yetkili yerlerde, halkın saygı duyduğu makamlarda olduğunda, dini, etnik kökeni ve inançları kullandığı zaman bu kışkırtmalar çok daha kolay oluyor. Tarih buna tanıktır.

Günümüzde de bu olaylara çok sık rastlıyoruz. En yetkili ağızlardan halk ortadan ikiye bölünmüş; bir taraftakiler diğer taraftakilere karşı kin ve nefret duygularıyla kışkırtılıyor. Anımsayın; neler demediler ki?

“%50’yi evlerinde zor tutuyorum”
“Uçaklarımız kendi camilerimizi bombalayacaktı.”
“Camide bira içtiler, camiyi kirlettiler.”
“Benim başörtülü bacımı yerlerde sürüklediler, üzerine işediler.”
“Bunlar çete, bunlar örgüt, bunlar vatan haini.”
Sadece şu örnekler bile normal bir insanı yerinden hoplatıp karşısındakilere saldıracak hale getire bilmez mi?!...

Son yaşanan örnek ise demokrasiye inanan herkesin tüylerini diken diken ediyor. TBMM’ye ellerini-kollarını sallayarak girebilen bir saldırgan, ana muhalefet partisinin liderine yumruklu saldırıda bulunuyor!... İlk ifadesinde de “o bir vatan haini olduğu için yumrukladım” diyor. Yapılan araştırmada saldırganın AKP üyesi, İ.Melih Gökçek hayranı, bol miktarda sabıkalı biri olduğu da anlaşılıyor.

İşin en ilginç yanı ise; bu saldırgan ifadesi alındıktan sonra bu suçundan serbest bırakılıyor!... Yani attığı yumrukla demokrasiyi ve TBMM’nin güvenliğini darmadağın eden sapık, sanki hiçbir şey yapmamış gibi serbest kalıyor. Bunun anlaşılabilmesi çok zor!...

Eğer bu yapılanın yüzde biri Başbakana yapılsaydı, o kişi de CHP üyesi olsaydı acaba neler olurdu?

Tüm bu yaşananlar, ülkeyi yönetenlerin saldırgan ve bölücü söylemlerinin, barışçı bir dil kullanmamalarının sonucudur. Bu söylemlerin arkasında özenle yaratılmış bir “düşman” vardır!... Ülkemizin vatandaşları siyasi nedenlerle bölünmüş durumdadır.
Bir yanda diktatörlüğünü adım adım ilan eden ve her şeyi sadece kendisine ait saydığından, halkın bir kısmını da “benim” diye ayırıp diğerlerini düşman gösteren biri var.
Karşısında da, muhalefette olup bu kışkırtmalara kanılmamasını söyleyenler. Umarım akıl üstün gelir!...

Ama Allah’tan bizim halkımız -gerçekte çok belli etmez ama- kesinlikle son derece sağduyuludur. Kışkırtmacıları, yalan söyleyenleri tanır, onları dinler, ama asla maşaları olmaz. Zaten tek şansımız da bu değil mi? Eskilerden örnek almayı, aynı hataları yapmamayı bilir.

Yoksa çoktan o karanlık günlere dönmez miydik? En karanlık zamanın güneşin doğmasına en az kaldığı an olduğunu bilmeyen var mı?