2020’ye girerken çoğumuz kim bilir ne güzel dileklerle, ne saf umutlarla girdik. Eskinin tozlarını alırken kocaman hayat defterinde  bembeyaz bir sayfa açılacak, tüm olumsuzluklar sakin akan bir derede sürüklenen şuursuz yaprak gibi hayatımızdan akıp gidecek, sanki saat tam 00.00 da pembiş, ponçik yepyeni bir yıla kucak açacak, düşlediğimiz ütopyada mutlu mesut yaşayacaktık, çünkü niyetimiz  buydu.

Her şey çok güzel olacaktı… Daha neler neler…

Gel gör ki saat  00.00’da  külkedisi masalındaki gibi Maybach’ımız  bal kabağına dönüşmüş, prensesimiz de elinde diğer eşi olmayan kristal bir Jimmy Choo ayakkabı, Gucci elbiseleri eski püskü kıyafetlere dönüşmüş bir halde, üç beş  farecikle evine dönmek zorunda kalmıştı ama biz umutlarımızın inci beyazı ışığının gözümüzü aldığını fark edemeyip  hakikatimizi o anda görememiştik.

Yangınlar, mülteciler derken korona diye bir canavar gündeme yerleşti.
2020’nin henüz başlarında  bütün dünya virüsle savaşmaya başladı. Maskeler, el dezenfektanları, kolonyalar, eldivenler, evdekal etiketi, ekmek tarifleri, instant mayalar hayatımıza girdi. Sokaklarda, marketlerde maskeli adamlar dolaşmaya başladı.
 
 Artık hayat distopik bir film gibi  ama kimse o filmin içinde hissetmiyor kendini, illüzyonun içindeyiz ama sadece şahit konumundayız.

Geçen haftaya kadar ‘evdekal’ komutuna uyup mecbur kalmadıkça dışarıya çıkmadım.
Sistem ya da hayat diyor ki; virüs var, kork, evde kal, kork.
 
Peki nasıl korunacağız?

 Çok basit:  ellerini yıka, maske tak, mecbur kalmadıkça dışarı çıkma.
 E ama bu çok kolay!

 Bir canavarın dehşetinden bu kadar kolay yırtabileceksek ya bu virüs canavar değil ya da başka bir canavar mevcut.

Küçükler düşünce adettir, büyükler hemen başka bir numarayla acısını hafifletmek adına dikkatini diğer yöne çekerek acısını manipüle eder.  Çocuk acil duruma odaklanamaz, verilen şekere, çikolataya, söylenen komik şarkıya  ya da her neye odaklanılması istenirse oraya odaklanır olay örtbas edilir.

Bu günlerde bunu düşünüyorum. Biz evde kalıp, kapımızı kapatıp korkarken bizden saklanan başka bir canavar daha mı var? Bakmadığımız yönde neler olup bitiyor? Nereye bakmamız, ne görmemiz  istenmiyor?

Felaket tellallığı yapmak istemiyorum, sadece soruyorum; ya biz evde kalırken, 2020 nin sonlarına doğru, bilgisayar oyunlarında çok zor yok edilen bölüm sonu canavarı gibi dünyanın savaşması gereken başka bir canavar gelecekse? Ekonomik kriz mi, deprem mi, gök taşı mı, savaş mı, nükleer savaş mı? Biz neye alışmaya çalışıyoruz, maskelere mi, online derslere mi, online toplantılara mı?

Belki de ben sizin dikkatinizi bu büyük canavara çekerken ikinci yönde de kurtarıcı bir kahraman vardır.
 Evde kalmalıyız ama korku frekansında olmamalıyız.
Diğer taraftaki kahramanın frekansında olmalıyız. Nasıl mı?
Korkunun zıttı hangi duyguysa o duyguda kalarak.