Yorgun bedenini taşımıyordu artık ayakları… Yıllara meydan okuyamamış gözlerle baktı! "sokakları özledim dışarı nasıl çıkayım bir ben birde hatun, ikimiz kaldık baş başa, kızım taaa oralardan duydun sesimi gelip beni buldun ben rabbimden istedim sende geldin" açtı ellerini kapakları toplayan herkese en içten sevgiyle dua etti. Bize de mutlulukla amin demek kaldı. Ve devam etti tonton teyzem gülümseyerek, "ben süreceğim arabayla amcanı kızım, cami ye de götürürüm” derken ki mutluluğuna avucumun içindeki mavi umut vesile olmuştu… (Neden mavi dedik, mavi renk gökyüzünü ve denizi yani engin bir huzuru simgeler..)

Tek başıma ne yapabilirim ki düşüncesi oldum olası hiç kabullenememişimdir. Neden kabulleneyim ki!

Türkiye’de toplanan plastik kapaklar paraya çevrilip umut olmuyor muydu? Berlin'de de olabilirdi. Umut her yerde vardır. Yeter ki inançla istek olsun öyle değil mi? Böyle deyip ayaklandırdık önce çevremizi sonra tüm dost ve tanıdıkları hatta alman komşularımızı ve arkadaşlarımızı da. Bir elin sesi alkışlara döndü. İlk etapta toplanan kapakları Türkiye'ye getirip Beyoğlu Belediyesine ulaştırdık, onlarda hemen bir engelli vatandaşımıza sandalyesini teslim ettiler. Onun sevinci bize güç kattı, yolumuza daha azimle devam dedik...

Tahmin edemediğimiz kadar büyüdü kampanyamız bir çığ misali... O kadar çoktu ki toplanan kapaklar burada satmanın yolunu aradık, hem de bu kampanyanın sürekli olması açısından buda gerekliydi. Ve 13 engelli vatandaşımıza ulaştık.. 26 göze yaş bıraktık, mutluluktan akan… Bir iki demeden toplandı bu plastik kapaklar tonlarca oldu... Bu yolda el ele tutarak koşalım nice dualara beraber amin diyelim. Biz plastik kapakları toplarken çoluk çocuk, Müslüman, gayr-i müslüman demeyip el ele verdik. Amacımız engelleri aşmaktı. Kişiliklerimize bakmadık, kimsin, nerden geldin, hangi takımı tutarsın, onlardan mısın degil misin sormadık birbirimize, biz bu davranışlarımızla önce kendi engellerimizi de aştık aslında… Biz insandık ve beraber yardım etmek için birleştik. Başardık sevginin aşamadığı dert yoktur... Sadece kullanmasını bilemedik yüce duygu olan sevmek ve yardımlaşmayı.

Peygamber efendimizin (s.a.s.) 'bize müjdesi var, boş değil sevgiyle yaptığımız yardımlarımız. "Bazı kimseler, başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak, onlara yardımcı olmak için yaratılmıştır. İhtiyaç sahipleri bunlara başvurur. Bunlar için ahrette azap korkusu olmaz."[Taberani]

"Allah Teâlâ’nın en sevdiği iş, elbise vererek veya yedirip içirerek yahut başka bir ihtiyacını karşılayarak, bir mümini sevindirmektir."[Taberani] peygamber efendimizin sözleri yüreklerimize dökülen kuvvet oldu.
Gelin hep beraber önce Yaratanı sonra yaratılanı sevindirelim gün olur bizi de sevindiren olur bizimde bir gün engelli olabileceğimizi unutmayalım belki bir kaza sonucu belki yaşlılıkla, kim bilir…
Kimsenin hayat garantisi yok ki! Kendimizi onların yerine koyup düşünelim ve gereğini yapalım. Maddi ya da manevi… Belki bir tebessüm ile hatır sormak (ruhlara verilen en büyük hediyedir) belki elinden tutarak karşıdan karşıya geçirmek, bir engelini biz yok edelim. Bir şekil de…

Özellikle ev hanımlarına seslenmek istiyorum: "haydi anneler plastik kapak toplayıp bir engeli de siz aşın" mavi umut adı avucumun içinde ki küçücük bir kapak umutsuz olur mu hayat!
Sevgili okurlarım,
Umutlarınızın gerçek olduğu bir hayatınız olsun. Çünkü sizde bir gün bu tür bir umutla sessiz çığlıklar atabilirsiniz!