Son dört aydır çatışmasız Türkiye de 54 gencin ölmemiş olmasına istatistik üzerinden seviniyoruz.

Bunu nereden biliyoruz?

Son otuz yılın ölüm ortalamalarına baktığımız da bu rakam elde ediliyor.

PKK ''Ateşkes'' dediği günden bu güne, hiç bir gencimiz dağda, taşta, ovada, şehirde ölmedi.

Terör olaylarında ölmedi ama başka bir terör alanında ölümler hala devam ediyor.

Trafik kazalarında son dört ayda ölenlerin sayısının, terörde ölenlerin bir kaç katı olduğunu görürüz.

Peki terör olayındaki ölümlere bu kadar tepki veren halk ve siyasiler, trafik kazalarındaki ölümlere neden tepki vermezler?

Bunun bir tek cevabı olduğunu sanmıyorum.

Trafikteki ölümün nereden nasıl geldiği belli değil, belki takdiri ilahi denilerek tepki gösterilmiyor.

Diğerinde ise ölüm bir silahtan, bir örgütten geldiği için tepki veriliyor olabilir.

Neyse esas konuya dönecek olursak, terörden ve çatışmalardan dolayı ölümler durdu.

Peki düzen sistem şunu sorgulayabilir mi?

Son otuz yılda ne kadar silah alındı ve ne kadar silah güneydoğunun dağını taşını bombaladı.

Bombalamaların ve silaha yatırılan paraların ne kadar olduğunu devletin kayıtlarından görmek mümkün müdür?

Bu süre içinde bu kadar silahı hangi şirketler aldı, silah işinde aracılık eden siyasiler kimlerdi, hangi aile kana yatırım yaparak zengin oldu?

Sıra bunların açıklamasına, sorgulamasına gelmedi mi?

Bu gün terör bitti, silahlar sustu diye yas tutan ve barış ortamından rahatsız olan kesimlerin arka planları bu açıdan araştırılmalıdır.

Çünkü siyaset her zaman ekonomiyi şekillendirir, ekonomi de siyaseti.

Bu iki kurum hiç bir zaman birbirinden ayrı düşünülemez.

Üstelik her gün Kürtlerin temsilcileri ''Biz ayrılıktan yana değiliz, bizim İstanbul'dan vazgeçmeye niyetimiz yok'' demelerine rağmen, hala ''Ülke bölünüyor'' diye feryat figan edenleri anlamak mümkün görünmüyor.

Haydi hemen bir senaryo yazalım ve ülkeyi bölelim.

Sivas'ın doğusundan Yıldız dağından itibaren ''Kürdistan'' sınırını çizelim.

Ertesi gün ne olur biliyor musunuz?

İstanbul da yaşayan dört milyon civarında Kürt nüfusu fişlenir.

Aynı şey İzmir de, Ankara da, Kırklareli'nde ve Mersin de, Antalya da yapılır.

Belli malum gruplar tıpkı alevi evlerine koydukları gibi işaretler koyarak ''On gün içinde İstanbul'u terk edeceksin, yoksa canını alırım'' diyecektir.

6-7 eylül olaylarında İstanbul da Rumlara, Ermenilere, Yahudilere ne yapıldıysa aynısı Kürtlere yapılır.

Bu da batı da yaşayan en az yedi sekiz milyon Kürt nüfusun yerinden yurdundan olması demektir.

Doğal olarak bu süreç içinde sokak çatışmaları ve ev baskınları ve toplu katliamları da hesaba katmak gerekir.

1900'lü yıllarda Anadolu da yaşayan beş milyon Ermeni nüfus nasıl ki techir olduysa, aynı şekilde batıda yaşayan Kürt nüfus da bu duruma düşecektir.

Bu gün kişi başına düşen on bin dolarlık yüksek gelir bir anda doğuda iki bin dolarlara kadar düşecektir.

Ayrıca büyük dramların tarihi yazılacaktır.

Bu gün nasıl ki mübadelenin, techirin dramatik hikayelerini belgeseller de, kitaplar da okuyorsak seksen yıl sonra Kürt mübadelesinin, techirinin dramatik eserleri yazılacaktır.

İşte bundan dolayı hiç bir akıllı Kürt ayrılığı savunmaz, bölünmeyi ayrı bir Kürdistan'ı savunamaz, savunmamalıdır.

Ayrılığı ve bölünmeyi hangi Kürt, hangi Türk savunuyorsa o bilin ki emperyalizmin uşağıdır.

Bilin ki o bu ülkenin kan gölü olmasını savunan silah tüccarlarının ortağıdır.

Akılsızdır, delidir.

Birlik beraberlik içinde demokratik cumhuriyet içinde, her türlü etnik kökenin kendini özgürce ifade ettiği bir ülkede yaşamak hepimizin ortak amacı olmalıdır.

İşte bundan dolayı bu sürecin, barışın kardeşliğin başlamasına çok seviniyorum.

En azından son dört ayda 54 gencin Türk, Kürt her kim ise ölmediği için seviniyorum.

Bu ülkenin her köşesinde özgürlükler içinde, demokratik yapıda Kürdün Türkün kardeşçe yaşadığı, kendi içinde ise her renkten çiçeğin barındığı bir barış ülkesinde olmak her insanım diyen, her aklı başında insanın hedefi olmalıdır.

Bundan dolayı feryat figan içinde ''Ülke bölünüyor'' diye bağıranlara bu ülkenin bölünmesinin mümkün olmadığını birilerinin anlatması gerekiyor.

Bu süreç sonuçlanır, barış sağlanırsa buna en çok Kürtler sevinecektir.

Çünkü en büyük acıyı onlar yaşadı.

Burası Yugoslavya, Irak, İran değil burası Türkiye...