Türkiye’de neler oluyor? diye sormayacağım. Türkiye’de çok şey oluyor.

Türkiye’de AK Parti hükümeti’nin elindeki ipler birer birer kopuyor.

Hiç birşey hükümetin tek başına iktidarına güvenerek bol keseden salladığı kadar kolay görülmüyor.

Türkiye Kürt sorununu çözecek miş... Hükümet yıllardır bununla uğraşıp insanları ayrıştırıp duruyor. Türkiye’de etnik milliyetçiliği kaşıdıkça kaşıyor.

Bu topraklar üzerinde yetişmiş insanları ayrı kimlikleri ile ortaya çıkartıp kavganın zeminini hazırlıyor.

Bir ülkede herkese göre ayrı kanun çıkartılmaz. Kanunlar ortak yaşam kurallarıdır.

Ülke halkının her bireyinin insanca yaşayabileceği, herkesin birbirine demokratik kurallar çerçevesinde yaşayabileceği ortamı oluşturmak devletin görevidir.

Zaten devlet dediğimiz de ne için vardır.  Halkına hizmet için...

Ancak bu gün bizde ‘böl-parçala-yönet tarzı bir yapıya doğru hızla ilerleniyor.

Başkanlık sistemi çalışmalarının altında yatan gerçekte bu değil midir?

Başkanlık sistemi ve eyaletlere dayalı yöntem...

BDP’nin güçlendirilmiş yerel yönetimler dediği ‘özerk’ sistem.

Daha önceki yazılarımda da AKP’nin önce ‘Kürt açılımı’ ardından gördüğü tepkilerle adını değiştirdiği ‘Milli Birlik Projesi’ bu ülkede insanları birlikten öte birbirinden uzaklaştırmıştır.

Her şeyden önce PKK’yı meşru kılmıştır.

Bugün birileri bir noktadan düğmeye bastı...

Cezaevleri bir anda karıştı. Urfa’da 13 can kül oldu. Ardından Adana, Gaziantep, Osmaniye, Karaman cezaevleri ateşe verildi.

Cezaevlerini saran ‘ateş’ hiçte AKP hükümetinin bakanlarının söylediği gibi basit bir kavga olarak görülmüyor.

Cezaevlerini doldurmak maharet değil, insanları cezaevlerine düşürmeyecek yaşam şartlarını sağlamak önemlidir. Suç işleyip cezaevlerine düşenlerinde asgari yaşam standartlarını oluşturmak da devletin görevidir.

Bu arada yıllardan sonra ilk defa kent merkezlerinde polis cinayetlere kurban gitti. Bu cinayetlerin arkasında da yine yasadışı bir örgüt olduğu ortada...

DHKP-C yayınladığı bildirilerde polisi hedef aldığını, Avcılar ve Gaziosmanpaşa saldırılarını üstlenerek gösterdi.

Tam bunlar devam ederken yine bir sabah yüreğimiz yanarak uyandık. Yine Hakkari Dağlıca, yine karakol baskını. 8 askerimiz şehit 16 yaralı...

Türkiye’ye ateş düştü. Başbakan Erdoğan ise bir önceki Dağlıca saldırısı gibi yurt dışında ve yine ABD Başkanı Barak Obama ile birlikte...

Peki bu kadar girişimlere rağmen neden PKK durmuyor?

İşte hükümetin düşünmesi gereken konu bu!

PKK Kürtleri mi temsil ediyor? Yoksa birilerine maşalık mı yapıyor?

En son bağımsız Kürt Milletvekili Leyla Zana cesaretle bir açıklama yaptı:

“Kürt sorununu Erdoğan çözer” dedi.

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’tan cevap gecikmedi:

“Leyla’yı Leyla yapan Mecnun’un aşkıdır”

Yani Leyla Zana’yı bir yerde AKP’ye yaklaşmakla suçladı.

Burada bir danışıklı dövüş olduğunu düşünüyorum. Tam CHP bir paketle ortaya çıkmış, uzlaşı aranırken, Leyla Zana uzlaşı ile görevlendirildi.

Yani BDP her şeye hayır diyen taraf olmaktansa hem ‘uzlaşı’ ayağını iyi tutalım ‘hem PKK’ ayağını mesajı verdi... Tabi anlayana...

Ancak ne var ki, bu iş sadece Kürt sorunu değil. İşte bunu iyi alamak lazım. Türkiye’deki terör yıllarca dışarıdan yönetildi. Bugün de öyle...

Biz komşularımızla iyi geçinmediğimiz, terörün dış kaynaklarını kesmediğimiz sürece Kürtlere saraylar yaptırsanız bunu önleyemezsiniz.

Komşularla ‘Sıfır sorun’ diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın etrafına bir bakması lazım. Muhalefetinde Başbakana ‘Hangi komşuyla sıfır sorun’ diye sorması lazım.

‘Kardeşim’ dediğin Beşar Esad’ın Suriyesiyle savaşın eşiğindeyiz.

Düne kadar savunduğu İslam Devrimi Lideri İran ile kanlı bıçaklıyız.

Kardeş Azerbaycan’ı bile İsrail’e kaptırdık.

Ermenistan ve Yunanistan ile ilişkiler gergin...

Bir Bulgaristan ve Rusya idare eder...

Başbakan Erdoğan Türkiye’yi tek başına islam çimentosuyla kaynaştırmaya çalışıyor. Ancak görülen o ki, hiç bir islam ülkesinde bir kaynaşma ve istikrar yok.

Bu gün tüm islam coğrafyası ne yazık ki kan kokuyor.

O halde İslam coğrafyasının yeniden dizaynı Hristiyan topluluklar Amerika, İsrail, İngiltere tarafından değil, İslam ülkeleri tarafından yapılmalıdır.

O zaman İslam çimentosu müslümanları birbirine kaynaştıracaktır.

Sen Malatya’ya Füze kalkanını koyup İran’a çevirirsen İran’la dost olamazsın.

O halde oturup tüm bu iç ve dış politikaları yeniden gözden geçirip bir yol çizmek lazım.