Özel eğitim gereksinimi olan bireylerin eğitimleri için 1900’lü yılların başından itibaren bazı uygulamalar ortaya konmuştur. Öncelikle özel eğitim okullarında eğitim almaları yönündeki görüşlere alternatif olarak az sayıda da olsa kaynaştırma modelinin uygulanması yönünde görüşler ortaya çıkmıştır.

Özel eğitim gereksinimi olan bireylerin normal öğrencilerle birlikte eğitim almaları temeline dayanan kaynaştırma eğitiminin farklı uygulamaları vardır. Tam zamanlı, yarı zamanlı, tersine kaynaştırma uygulamaları hep özel gereksinimli çocukların daha iyi eğitim alabilmeleri için ortaya konulmuş modellerdir. Kaynaştırma uygulamalarında esas olan özel gereksinimli çocukların genel eğitim sınıflarında eğitim almasıdır. Bu bazen tam zamanlı ve bazen de yarı zamanlı olabilmektedir.

Özel bir eğitim kurumunda, özel gereksinimli öğrencilerin kendilerine uygun eğitimi almaları doğru gibi görünebilir. Ancak bir toplumda kimin ne tür özelliği olduğuna bakmadan herkes bir arada yaşamak zorundadır. Kimseyi herhangi bir özründen dolayı ötekileştirmek, toplumdan soyutlamak insanca bir davranış değildir. Kaldı ki kimsenin ne zaman normal sayılan bir birey olmaktan çıkıp ve özel gereksinimli bir birey olmayacağı garantisi yoktur. Bu nedenle her bireyin özel gereksinimli bireylerin yaşamlarını sürdürmelerine yönelik tecrübeleri, düşünceleri olmalıdır. Küçük yaşta alınacak eğitim gelecek kuşakların barışçıl yaşantılar sürdürmesi için önemlidir.

Barışçıl yaşam demek, toplumda yaşam alanlarının düzenlenmesinde her tür bireyin gereksinimlerinin dikkate alınması demektir. Özel gereksinimli bireylere yönelik yapılan düzenlemelerin onlara bir lütuf gibi sunulmaması gerekir. Çocuk yaşta alınan eğitim bu konudaki anlayış eksikliğini gidermek için doğru seçenektir.

Öğretmenlik yaşamımda edindiğim tecrübe ile şunu söyleyebilirim; sınıfında kaynaştırma öğrencisi bulunan öğretmen de öğrenciler de aslında çok şanslılar. Her birinin insani değerler ile ilgili farkındalıkları kesinlikle artmaktadır. Normal çocuklara isteseniz öğretemeyeceğiniz birçok yaşam tecrübesini o sınıfta alabileceği garantisini verebilirim.

Sınıflarımda ağır engelli olarak tanımlanan öğrencilerin olduğu zamanlar oldu. O sınıflarda çocukların yardımlaşma, paylaşma, sorumluluk alma, sorun çözme konusunda edindikleri tecrübeleri normal sınıflardakine değişmem.

Bazen haberlere konu olan çirkin söylemler olabiliyor. Özel gereksinimli bireyleri sınıfında/okulunda istemeyen aileler. Çocuklarını neyden korumaya çalışıyorlar anlamış değilim. Ama çocuklarına çok büyük kötülük yaptıklarını biri onlara anlatmalı.

Genelde karşılaşılan sorun; bir sınıfta özel gereksinimli bir öğrenci varsa –ya da bazen çeşitli nedenlerle resmi olarak kaynaştırma statüsüne alınamamış öğrenciler de olabilir- aileler öğretmen ve okul idaresine baskı yapmaya başlar. O çocuk bu sınıfta olmamalı. Herkesin dersi kendi çocuğunu korumaktır. Kendi çocuğu en iyi eğitimi almalıdır. Sınıfta onun öğrenmesine engel teşkil edecek unsur ya da kişiler ayıklanmalıdır. Çocuğunuzu cam fanusta büyütmekten farklı bir şey değildir bu durum. Sonra topluma saldığınızda sudan çıkmış balık gibi ortada kalıverir. O ailelere önerim; eğer çocuğunuzun iyi bir eğitim almasını istiyorsanız özellikle özel gereksinimli bireylerle bir arada çalışmalarını sağlayan ortamları tercih edin.

Kaynaştırma uygulamalarının en zoru tersine kaynaştırma uygulamaları olmalı diye düşünüyorum. Az önce bahsettiğim nedenlerle uygulaması zor bir çalışma. Ama mutlaka uygulaması yapılmalı. Bu konuda bazı uygulamalar var ülkemizde. Örneğin Siirt’te bir okul öncesi kurumu ile ilgili böyle bir haber çıkmıştı (2016). Uygulama ile ilgili olumlu görüşler belirtilmişti. Daha sonra Denizli’de belediyenin açtığı bir yaz kampı vardı (2019). Otizmli öğrencilerle normal öğrencilerin bir arada bulunduğu bir kamptı.

Güzel örnekler olmakla beraber sürdürülebilir örneklere daha fazla gereksinim duyuyoruz. Tersine kaynaştırma uygulamasının yapıldığı ilk ve orta dereceli okullara gereksinim var. Özellikle ilkokul öğrencileri için çok gerekli olduğunu düşündüğüm bir uygulama. Çocuk yaşta edinilen deneyimler yetişkinlikteki bakış açılarımızı oluşturur. Bu nedenle çocuklarımızı herkes normalmiş ve her şey normallere göre düzenlenmeli algısından kurtarmamız gerekir. Bu dünya hepimizin ve yaşadığımız ortamları her tür bireyin gereksinimlerini karşılayacak şekilde düzenlememiz gerekir.

Şu an bildiğim kadarı ile ülkemizde bu konuda model olacak bir okul yok. Ama duyduğum Ankara Gölbaşı’nda böyle bir proje okulunun hazırlıklarının yapılıyor olduğu. Bu yaşama geçirilirse hem konu ile ilgili elimizde somut veriler olacak hem de uygulama sonuçlarından elde edeceğimiz deneyimlerimiz olacak.

Böyle bir okulda kimler eğitim görevinde bulunur sorusu akıllara gelebilir. Öncelikle özel gereksinimli birey sayısı fazla olacağından tabii ki özel eğitim öğretmenleri ön planda olacaktır. Ancak normal çocukların gereksinimleri de düşünülerek beraberinde mutlaka sınıf öğretmenleri ve ilkokul için bile alan/branş öğretmenleri bulunmalıdır. Bu konuda gönüllü öğretmen bulmak zor olmasa diye düşünüyorum. Yani sınıflarda iki öğretmen mutlaka olmalı ve disiplinlerüstü bir eğitim modeli uygulanmalıdır. Adına ister proje tabanlı deyin ister uygulama ağırlıklı deyin önemli değil. Ama kesinlikle gerçek yaşam deneyimlerini kazanacakları, ezbercilikten uzak bir model olmalıdır.

Bu okulların nasıl öğrenci bulacağı ile ilgili bir soru da geliyor insanın aklına. Önerimi aslında yukarıda yapmıştım ama tekrar ediyorum. Aileler eğer çocuklarının gerçek bir eğitim almasını istiyorlarsa, gerçekten insan olmalarını istiyorlarsa, eğitim yaşamından sonra düşünebilen bireyler olmalarını istiyorlarsa bu okullara çocuklarını vermek için yarışmalılar.

İLKAY KUMTEPE/11.04.2020