Cemaatler ve tarikatlar savaşı erken başladı

Bir yazımda, TSK, Yargı organları ve diğer hükümet karşıtı güçlerin bertaraf edilmesinden sonra cemaatler arası kavgaların olabileceğine satır arasında değinmiştim.

Tabi ben o yazıda; Türkiye’de her şey bugüne paralel ilerlerse bunun ancak 5 sene sonra su yüzüne çıkacağını ve ileri aşamada şiddetleneceğini ifade etmiştim.

Oysa kavga şimdiden başladı.


Cübbeli Ahmet Hoca’ya saldırı İslamcılığı ile bilinen Yenişafak Gazetesi’nden geldi.

Sağ-sol çatışmalarının tırmanmış olduğu dönemde lisede okuyordum. Eğitimimi sürdürdüğüm Alibeyköy Lisesi o yıllarda deyim yerindeyse ‘solun kurtarılmış’ okullarından biriydi.

Okul solun kurtarılmış bölgelerinden biriydi de hiç kavga gürültü olmaz mıydı? Her şey  çok mu güzeldi? Değildi tabii ki.

O gün Türkiye’nin her yerinde olan olaylar bizim okulda da devam ederdi. Okulda sağ taraftan belirgin kimse yoktu ama 6-7 tane sol fraksiyon vardı. 

Sağ yoktu ama okulda yine kavgasız gün geçmezdi.

Sol fraksiyonlar birbirleriyle kavga ederdi.

Maocular, Leninciler, Sosyalistler v.s

Oysa okulda sağ guruplardan birileri olsa, solcular hepsi birlikte olup sağ gurupla mücadele edeceklerdi. Yani enerjilerini birleştirip sağa saldıracaklardı…

Benzeri olayları yatılı olarak gittiğim Malatya Turan Emeksiz Lisesi’nde de yaşadım ve şahit oldu.

12 Eylül sonrası ülkenin geleceği ve rejim için tehlike görülen en önemli iki unsur irtica ve bölücü faaliyetler olarak hiç gündemden düşmedi. Bu iki unsur nedeniyle kaç tane parti kapatıldı. Kapatılanların yerine yenileri kuruldu ve bugüne geldik.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ında içinde bulunduğu Milli Görüş’ün Refah ve Fazilet Partisi İrticai tehlike nedeniyle kapatıldı. Yani irticaının odağı olarak gösterildi.  Ak Parti yine aynı gerekçelerle sabıkalı duruma düşürüldü.

Tabi tüm bunlar yaşanırken, tarikat ve cemaatlerde bunlardan büyük darbeler aldı. 

Biri çıktı bu düzene dur diyebildi. Bu isimde Başbakan Tayyip Erdoğan oldu.

Bu güne kadar kimsenin cesaret edemediği TSK’ ya dokundu.

Yüksek Yargıya el attı.

Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde Ergenekon diye bir örgüt ortaya çıkarıldı ve tüm muhalifler bu çatı altında yargıya sevk edildi.

İçinde muvazzaf ve emekli askerlerinde bulunduğu kişiler…

Genelkurmayın beyni olan ‘Kozmik oda’ya bile girildi.

Ve bugün yüksek yargıda değişti ve değişmeye devam edecek.  Tüm bunlar yapılırken, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın en büyük desteği cemaatler ve tarikatlar oldu.

Yani bu kesimlerin örgütlü gücünü Başbakan çok iyi kullandı. Diğer taraftan bakıldığında, önceki zamanlarda (28 Şubat post modern darbesi gibi)  kendilerine hareket sahası bırakılmayan cemaatler ve tarikatlar Başbakan’ın cesaretine destek vererek hareket kabiliyetlerini genişletecek zemini buldular.

Şimdi ne olacak, her şey güzel, artık asker ve yargı bunların işlerine ve içlerine karışmayacak. Yasal düzenlemeler yapıldı, irticaının tarifi değiştirildi.

Referandum bu anlamda bir sınav oldu. Cemaatler ve tarikatlar Ak Parti’ye güç katmak ve kendi geleceklerini sağlamlaştırmak için aktif bir şekilde ‘Evet’ kampanyası yaptı.

Ak Parti içinde değişik gurupların Fettullah cemaati ile ilgili sıkıntıları dile getirdiği ve Başbakan ile bizzat paylaştığı kulislerde konuşuluyor.

Başbakan’ında her seferinde ülkenin okyanus ötesinden yönetilmiyor imajı verilmesinden son derece rahatsız olduğu da yine Ak Parti kulislerine yansıyan fısıltılar içinde.

Bunlar söyle konuşulurken, Cübbeli Ahmet Hoca yanlılarının kurduğu Marifet Derneği ile İstanbul’da bir otelde iki gün sürecek olan “Uluslararası Ehl-i Sünnet Sempozyumu”nu düzenleme girişimi konun Yenişafak Gazetesinde ‘Provokasyon’ başlığı ile verilmesinden sonra iptal edildi.

Cübbeli Ahmet ile ilgili 10 yıl önce böyle bir toplantı yapılacağı sırada Yenişafak’ın yazdığı yazı ve attığı manşeti Hürriyet gibi bir gazete atsaydı, Yenişafak, Vakit v.s gazeteler Hoca’ya sahip çıkarlar, Hürriyet’e olmadığını derlerdi.
Ama şimdi iş tersine döndü…

Şimdi tarikatların karşısında onlara zarar verecek başka güçler kalmadı.

TSK artık bu işlerle ilgilenmiyor

Yüksek Yargı’da değişim yaşanıyor…

Türkiye değişiyor.

Bundan sonra Yenişafak- Cübbeli Ahmet örneği’nde olduğu gibi tarikatlar savaşı yaşanacak.

Çünkü artık cemaatler ve tarikatların desteği ile filizlenen siyasi yapıların eldre ttiği rantlardan tarikatlar ve cemaatlerde nemalanmak isteyeceklerdir.

Bu nemalanma, devlet kadrolarına yerleştirilme olabileceği gibi ihalaler, yönetim koltukları olmak üzere her alanda görülebilir.
Onun için ki tarikatlar ve cemaatler bundan sonra birbirlerinin yolunu kesmek için böyle kavfalara tutuşacaklardır.
Nasıl ki, Cübbeli Ahmet Hoca her fırsatta, Fettullah Gülen Hoca Efendi’ye sataşıyor ve onun okyanus ötesinden ülkeyi yönettiğini söylüyor, onun bir ajan olduğunu ima ediyor.

Bundan sonra böylesi kavgaları çok göreceğiz.

İnşallah bu kavgalar ülkeye zarar vermez, silahlı kavgalara dönüşmez… Cemaat ve tarikat evlerinden cesetler toplanmaz.

Hadi hayırlısı…

Her şey değişen Türkiye için!...