DP eski Genel Başkanı Süleyman Soylu aydınSes’e konuştu:

DARBELER DEMOKRASİ İŞTAHI AÇTI

Ortadoğu’dan Kafkasya’ya kadar çevremizde gelişen olayların Türkiye’nin önüne bir fırsat koyduğunu ifade eden Süleyman Soylu, “İddia ediyorum Türkiye bu süreci iyi yönetebilme kabiliyetini gösterebilirse 21. Yüzyıl Türkiye toplumu için parlak bir yüzyıl olacaktır.” dedi

Türkiye’nin genç siyasetçilerinden biri Süleyman Soylu. Demokrat Parti Genel Başkanlığı yaptı. 12 Eylül Anayasa Değişikliği referandumunda ‘Evet’çiler arasında yer aldı. Soylu bu dönemde değişik sivil toplum kuruluşlarının davetleri üzerine Anadolu’nun birçok ilinde seminerler verdi, düşüncelerini açıkladı ve  neden ‘Evet’ diyeceğini haykırdı. Bu çıkışı ‘Hayır’ diyen eski Genel Başkanı olduğu Demokrat Parti’de yadırgandı. Yadırganmakla da kalmadı ve Soylu partisinden ihraç edildi. Bu süreç kendisini oldukça üzmüştü. “Benim gibi partisinden ihraç edilen ve mahkeme kararıyla dönen başka genel başkan yoktur” dedi, konuşmamızın başlarında. Siyasete uzak, fikirlerinde ‘sıcak’ Süleyman Soylu...

“Bugün için siyaset düşünmüyorum. İşlerimle ilgileniyorum” diyen Soylu, her sabah bir saat yürüyor ve haftada birgün halısahada arkadaşlarıyla futbol oynuyor.

Dinlenmiş, enerjisini toplamış, bir Süleyman Soylu vardı karşımızda. İlk sorumuz Siyaset ile ilgili oldu.

Murat Aydın: Türkiyenin içinde bulunduğu süreci nasıl yorumluyorsunuz, Türkiye nereye gidiyor. Darbeler ülkesi olmaktan kurtuluyor muyuz?


 Süleyman Soylu: Türkiyenin demokratik haklarını hem ekonomik büyüme hakkını hem türkiyenin gelişme hakkını 21. Yüzyıla hakim kılmak gerek. Kesik bazı periyodlarda tam bizi tatmin etmeyen gelişme süreçlerini Türkiye dönem dönem yaşadı. Dönem dönem büyüdü dönem dönem Türkiye’de demokratikleşmeler oldu ama 21. Yüzyıla gelene kadar bunlar çeşitli darbelerle kesildi. Bu Türkiye toplumunun demokrasi iştahıyla ilgili bir problemi ortaya koydu. Oysa şimdi hem çevremizde gelişen olaylar Ortadoğu’dan tutun Kafkasya’ya Arap Baharı’ndan Kuzey Afrika’dan balkanlardaki yeni bakışçı çevremizdeki gelişen olaylar Türkiyenin önüne bir fırsat ortaya koyuyor. Türkiye bu fırsatı benim iddiama çok iyi yönetebilme kabiliyeti gösterebilir. Eğer bunu gösterirse 21. Yüzyıl sadece Türkiye toplumu için ve Türkiye için parlak bir yüzyıl olmaz, Türkiye’ye öykünen ülkelerin de doğru bir örnek almalarını sağlar.

Murat Aydın: Şu anda Türkiye’de bu süreç söylediğiniz anlamda iyi yönetiliyor mu?


 Süleyman Soylu: Bu sürecin iyi yönetilip yönetilmediğine bakmak için hem sürece bakmak lazım hem de bir takım sonuçlara bakmak gerekir. Ben bu konuda Türkiye’nin çok uzun zamandan beri elde ettiği tecrübe ve birikimlerle birlikte elinden geleni en iyi şekilde yaptığı kanaatindeyim buna dünyanın her noktasında Türkiyeyle ilgili imajın yükselmesi dahil, Türkiye’de yabancı sermayenin Türkiye’ye bakışının iyi bir noktaya dahil olması da dahil.

Ama eksikler yok mu? Bana göre var. Avrupa alanında Türkiye’nin daha iyi yönetilen noktaya gelmesi hemen herkesin ortak fikridir dış politikada Türkiye çok farklı bir yöntem ortaya koydu uzun zamandan beri pasife edilgen bir dış yöntemi ortaya koyan Türkiye son 8-10 yıldan beri çok ciddi bir şekilde aktif ve po- aktif bir dış politika ortaya koyuyor ikiside lazım.Farklı bir tartışma açmaya gerek yok buna Türkiye’nin alışması gerek. Bu politika sadece Ak Parti’ye yönelik bir politika olmaz bu politika Türkiye’yi yöneteceklerin temel politikası olmalıdır. Olayların gelişimi karşısında sinen, bundan en az hasarı nasıl görebilirim diye hesap edilen bir dış politika anlayışı değil daha çok düzenleyici regüle edici ve Anadolu bakışıyla, Türkiye bakışıyla oluşturulabilecek etrafımızdaki ülkelere yönelik bir dış politika anlayışı gerekli. Burada Türkiye için negatif sonuçlar da çıkabilir hiç önemli değil, beklemediğimiz pozitif sonuçlar da çıkabilir daha iyi sonuçlar da çıkabilir bu da önemli değil, önemli olan Türkiye’nin böyle bir dış politika anlayışına alışabilmesi…

Murat Aydın: Türkiye daha devlet olamadı, bu kadar kurumları birbiriyle kavga eden bir ülke daha yoktur diye yazmıştım daha önceki yazılarımda. Her gelen iktidarın değiştireceği politikalar yerine devlet politikası haline gelecek birtakım şeyleri yürütmesi gerekir kanaatindeyim. Amerika’da her gelen başkanın cumhuriyetçi olsun, demokrat olsun Irak politikası, Afganistan politikası, yani dünya üzerinde izlediği strateji hep aynıdır. Bizde böyle bir süreç çok ciddi anlamda yürümedi. Böyle bir oturmuş politika gerekmez mi sizce?

 Süleyman Soylu: Eleştirdiğiniz ekonomide, sağlıkta, eğitimde bütün olumsuzlukların en az sorumlusu hükümetler ve siyasi partilerdir. Ben burada farklı bir bakış açısı ortaya koymak istiyorum. Bu sistemi bu halk oluşturmadı, yani bugün tartıştığımız sistemdeki mevcut revizeleri yapmaya geçmiş siyasi partilerin gücü yetmezdi. Çünkü Türkiye’de farklı bir gündemi olan, derin bir yapısı olan, 1960’da ete kemiğe bürünmüş ve bütün sistemi kendi adına tahkim eden halkın dışında, siyasi partilerin dışında paralel bir devlet ve paralel bir iktidar vardı. İlk kez  Ak Parti yaklaşık ilk altı yedi yılında paralel devlet ve paralel iktidarla çalıştı. Yani bu Türkiye’deki sistemin temel problemiydi.

12 EYLÜL REFERANDUMUNU HERKES İLERİDE ANLAYACAK


Türkiye’de 12 eylül referandumunda bunu anlayanlar oldu.  Türkiye toplumunun tamamı bunun önemini önümüzdeki süreçte tam olarak anlayacaktır. Ben elbette geçmiş siyasilerin bununla ilgili kavga etmelerini bir eksiklik olarak nitelendiririm, bu konuda daha olumlu adım atanları da takdir ederim. Bu sistemdeki bozukluklarının en büyük nedeni geçmiş siyasi partiler ve hükümetler değil, Türkiye’yi idare etmeye çalışan egemen sınıf olarak nitelendirdiğimiz sermaye yapısı ve sermaye yapısının içinde bulunduğu konumlandığı askeri bürokrasi ve askeri bürokrasinin bütün bunlarla bir yönettiği bir yargı bürokrasisi ve bunun matbuat ve iletişim kanalını oluşturan medya.
 Böyle bir iktidar bütünlüğü içerisinde siyasetin tek başına bu sistemi değiştirebilme gücü, sistemin eleştirilen taraflarını rehabilite etme gücü, onarma gücü yoktu. Oysa hem Türkiye’nin AB sürecinde attığı çok düzgün adımlar Türkiyeyi başka bir sınıfın içine koydu. Türkiye kendine yeni ev ödevleri buldu.

DERİN İKTİDAR YAPILARI MİLLET TARAFINDAN ELE GEÇİRİLİYOR

En önemli ev ödevi Türkiye’deki derin iktidar yapılarının tasfiyesiyle bugün Türkiye’de hem eskimiş sistem tasfiye ediliyor hem de eskimiş yapılar ve ele geçirilmiş kaleler tek tek düşürülüyor millet tarafından.
 Milletin bugün temsilcisi Ak Partidir. Belki yarın yine Ak Parti olur ama önemli olan milletin bu iradeyi ele almasının sağlanmasıydı.

ESKİ SİSTEMİN SON KIRINTILARIYLA UĞRAŞILDIĞI KANAATİNDEYİM

Benim gördüğüm temel gidişat budur. Türkiye bu sistemin göbeğine yeni bir kilit uygulamak zorundadır. Hani kapıların göbekleri vardır ya, Türkiye bu göbeği değiştirmek zorundadır.  Türkiye bu göbeği değiştirirse, Türkiyedeki ekonomik rahatlamada bugün yaşadığımız Kürt sorunu, Alevi sorunu, kadın sorunu, adem-i merkeziyet gibi bütün sorunlar Türkiye adına çözüme ulaştırılabilir bir nitelik bulabilir. Eğer siz eski sistemi değiştirip buna yeni bir göbek takmazsanız ve bunu millet adına yönetmeye çalışmazsanız, paralel iktidarlar ve paralel devletler farklılaşarak devam ederler.

 Ben eski sistemin şu anda son kalan kırıntılarıyla uğraşıldığı kanaatindeyim. Türkiye şunu başarmıştır; eski vesayet sistemini tarumar etmiştir. Türkiye’ye büyük maliyetler büyük acılar yükleyen bu sistemi bana göre çok önemli bir şekilde mağlup etmiştir. Ama bu tamamen ortadan kaldırılmıştır anlamına gelmiyor. Kalan kırıntıları da yok edilecektir.

Murat Aydın: Yeni sistemde ne olacak. Çok tartışmalar var. Hukukla ilgili tartışmalar, yönetimle ilgili tartışmalar. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?


  Süleyman Soylu:Türkiye’deki mücadele yeni sistemin ne kadar hukuka uygun olacağıdır, ne kadar demokrasiye uygun olacağıdır, ne kadar şeffaflığa uygun olacağıdır.  Yani ne kadar dünya ile bizi örtüştürecek entegre edecek ve bu küresel sistemin Türkiye’yi mağlup olmadan ayakta tutabilecek bir noktaya, bir çizgiye taşınabileceğidir. Benim gördüğüm bu.

Murat Aydın: Türkiye’de her şey çok hızlı değişiyor. Örneğin Eğitim sisteminde sürekli değişiklikler yapılıyor. Bu işi bir türlü oturtamadık. Oyse eğitim bir ülkenin temel taşıdır. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?


Süleyman Soylu: Bugün Türkiye’de eğitim sisteminin mümessibi siyasi partiler değildir. Eğitim sisteminin mümessibi tek tip adam yetiştirme gayetinde olan, bizi bilimsellikten, bizi sorgulamaktan bizi ötekinin çektiği mağduriyeti görmekten,  bizi faşist bir anlayışla yetiştirip kafalarımızı önemli ölçüde faşizmin ideografyasına odaklayan anlayışın tamamen değiştirilmesidir. Yoksa gelen hükümet şunu yapmış veya yapmamış değil. Eğer siz sistemin çekirdeğiyle ilgili halka yönelik, milletin temel değerlerine yönelik bir düzenleme gerçekleştirebiliyorsanız sonuç alabilirsiniz.

SÜLEYMAN SOYLU’NUN ÇARPICI AÇIKLAMALARI DEVAM EDECEK...