Çocuk yaşımdan beri sporun her dalıyla ilgilenirim her spor olayını seyrederim.

Sporun ülke genelinde farklı bir boyuta girdiğine,farklı algılamalar yaratığına şahit oluyoruz.

Kim ne derse desin, sporun her dalında,malzemecisinden en tepe hocalarına kadar siyasallaştığına şahit oluyoruz.

En son Avrupa basketbol şampiyonasında, basketbol milli takımın oynadığı oyuna bakınca oynuyor gibi görünüyorlar ama oynamıyorlar.

Neden oynamadıklarına bakınca insanın aklına kötü şeyler geliyor.

Kötü demişsek şuur altına yerleşen ve insanın motivasyonunu bozan bir durumu kastediyoruz.

Aynı durum kadın voleybol mili takımında da görülüyor.

Oynuyor gibi görünüyorlar fakat oynamıyorlar.

Her sayı sonrasında seviniyor gibi yapıyorlar fakat sevinmiyorlar.

Aynı durum diğer spor dallarında da görülüyor.

Olimpiyat talebimizde ilk defa spor kamu oyu ikiye bölündü.

Olimpiyatı isteyenler AKP' li, istemeyenler ise diğer partilerden gibi bir algı yaratıldı.

Ben bu güne kadar ulusal konularda ülkenin bu kadar bölündüğüne şahit olmadım.

Ülke içinde insanların siyasal iktidarlara karşı olunması doğaldır ama siyasal iktidarın dışa dönük ulusal konulardaki hamlelerinde birlikte tek ses vermek gerekmez mi?

Maalesef artık böyle olmuyor.

Aynı durum spor müsabakalarında, sporcularda da olduğuna inanıyorum.

Şu an da spor yapan gençlerin yaşı yirmi ile otuz arası.

Bu nesil çocuklar, gezi eyleminin içinde bulunan gençlikle aynı ortamları paylaşan,aynı düşünceleri ve sosyal ortamları paylaşan gençler.

Bu gençler 1968-78 kuşağını yaşayan ve bu gün dede ve baba olan kişilerin çocukları.

Bu çocuklar milli sporcu olsa da, siyasallaşmanın bu çocuklara kadar ulaştığına inanıyorum.

Çünkü bu çocuklar her gün babalarından, analarından mevcut iktidarın yanlışlarını dinleyerek büyüdüler.

Artık milli başarının ulusal bir başarı olma algısı,AKP nin başarısı gibi algılandığı için, AKP ye karşı olan sporcuların motivasyonunu yüksek tutmak isteklerinin olmadığına inananlardanım.

En son olay basketbol milli takımında Cenk Akyol'un milli takıma alınmaması,Enes Kanter ve Mehmet Okur olayları bu tespiti yapmamın ren büyük işaretidir.

İzmir'den bir tane birinci ligde takım yokken, Akhisar'ın,Rize'nin ve Kasımpaşa'nın,Konya'nın, Kayseri'nin birinci futbol liginde oynaması siyasallaşmanın pik saati olarak algılanır olmuştur.

Bundan dolayı futbol seyircisi gezi eyleminin tam orta yerindedir.

''Siz yukarıdan böyle yaparsanız, biz de tabandan eylemi yaparız'' mesajı verilmektedir.

Siyasi İslamcıların kadın voleybol milli takımının ''çıplak sahaya çıkıyorlar, baldırları bacakları orta yerde'' söylemleri voleybol milli takımını etkilemiyor mu sanıyorsunuz?

Cenk Akyol'un kadroya alınmaması, basketçileri etkilemiyor mu sanıyorsunuz?

Artık milli maçlarda da belli etmeseler bile ulusal reflekslerin yerini AKP'ye karşı olmak veya yanında olmak refleksi yerini almış görünüyor.

Bu öyle bir algıki, ne sosyolog,ne de psikologlar bunu tespit etmeleri mümkün değildir.

Çünkü insan makina değildir, önce insandır ve anlaşılması o kadar da kolay değildir.

Milli takımın çocukları çağdaş, modern, laik cumhuriyeti savunan, ulusal değerlerin yanında duran ama siyasal İslamcı olmayan bir neslin çocukları olduğu için, bundan sonra alınan her başarı AKP nin başarısıdır algısının yerleşmesinden dolayı milli takımların başarısız olduğuna inananlardanım.

Futbol Milli takımın iki maçı kazanması, Fatih Terimin acımasız, gaddar ve sonuna kadar insanı bitiren iliğine kemiğine işleyen hırsı milli takımı delicesine oynamaya itmiştir.

Bunu anlamak için bir tespit yeterlidir.

Selçuğun sakatlandığında ilk yardım aracında ayağının üstündeki yarayı görünce ''kesin hastaneye gider ameliyat olur'' derken birde baktık tekrar sahada ve otuz metreden şutlar atıyor.

Neden?

Fatih hoca demişki, ''Ayağın kopsa oynayacaksın''

Ne yaptılar ayağı uyuşturup yarayı bantladılar sardılar sürdüler sahaya.

Maç bittiğinde ise Selçuk ayağını yere basamadığı için koltuk değnekleriyle yürümek zorundaydı.

Oysa acıma duygusu olan ve insan olan her hoca sporcu sağlığının sonuçtan daha önemli olduğuna inanır.

Fatih Terim ise ''Önce sonuç bunun için canınızı verebilirsiniz'' diyebilecek kadar kendisini kaybetmiş bir halde kenarda maç yönetiyor.

Yüzüne, mimiklerine baktığınızda,suratının bin bir şekle girişinden ve durduğu yerde kan ter içinde kalmasından bunu görebiliyorsunuz.

Sporda da bir direnişin başladığını, her başarının AKP nin başarısı gibi algılanmasını istemeyenlerin spor içinde çaktırmadan pasif direniş yaptıklarını gözlemlemek için maçları daha dikkatli izlemenizi öneriyorum.

Oysa milli takımlar ve milli maçlar, Türkiye insanının ulusal meselesi gururu onuru olması gerekirken, milli maçlar da artık AKP nin milli maçları gibi algılanır olmuştur.

Bundan dolayı milli maçların seyircisi yoktur,bundan dolayı olimpiyat kaybedilince kına stokları bitmiştir.(sayın bakan söyledi)

Bundan sonrada her milli maç sonrasında,her milli mesele sonrasında kına satanlar bayram edecektir.

Ortak paydamız olan milli meseleler ve milli maçlar da ayrışmış ve kamplaşmıştır.

Bunu kim nasıl başardıysa hepsini tebrik ediyorum.