Sıradan bir vatandaşsınız, 1915 olaylarıyla ilgili hiç kitap okumamışsınız, bir tane Ermeni arkadaşınız olmamış, Ermeni bir aileyle sohbetiniz olmamış.

Kısacası 1915 yılında olan olayın;

Ermeni katliamı mı?

Savaş mı?

Tehcir mi?

Soykırım mı?

Konusunda en küçük bilginiz yok.

Televizyonları izliyorsun kelli, felli Prf. ünvanlı hocalar ”Ermeni katliamı olmamıştır, bir tane Ermeni’nin burnu bile kanamamıştır, bilakis Ermeniler Türkleri katletmiştir” diyorlar.

Diğer yandan hükümetimizin sözcüleri devletin yıllardır dillendirdiği resmi görüşü aynen tekrarlıyor. ”Tarihimizde utanacak hiç bir şey yapmadık”

Ermeni milletvekili Garo Paylan ”Ermeniler katledilmiştir, benim ailemde de katledilenler vardır, bu işin izini süren üçüncü kuşak benim” diyor.

24 nisan 1915 günü İstanbul’daki Ermeni doktor, mühendis, siyasetçi, aydın, okumuş yazmış 250 kişinin göz altına alındığı Çakırı Ayaş’ta bir gecede tamamının öldürüldüğü iddia edilir.

Hiç bir şey bilmeyen, derin okumaları olmayan yani bizim toplumunuzun %80’i diyebileceğimiz bir kitle bütün bunları dinlediğinde ne karar verir?

Bu gün dünya ülkelerinin otuzu en son ABD ”Soykırım olmuştur” deyiverdi.

Bu ülkelerin listesi aşağıdadır.

Almanya, Arjantin, Avusturya, Belçika, Bolivya, Brezilya, Bulgaristan, Kanada, Şili, Kıbrıs Rum Yönetimi, Çekya, Ermenistan, Fransa, Yunanistan, İtalya, Libya, Litvanya, Lübnan, Lüksemburg, Hollanda, Paraguay, Polonya, Portekiz, Rusya, Slovakya, İsveç, İsviçre, Suriye, Vatikan, Venezuela, Uruguay, en son ABD.

Bu ülkelerin bazıları haydi bizi sevmez diyelim art niyetli diyelim.

Almanya bizi kıskanır bundan dolayı soykırım der, iyi de Libya, Paraguay, Lübnan, Venezüella ile ne derdimiz var?

Bu kadar çok ülkenin soykırım olmuştur demesinin arakasındaki motivasyon nedir?

Ne olmuştur da bu kadar çok ülke 24 nisan gününü soykırım olarak kabul eder.

Ben sıradan bir yurttaş olsam bütün bu olaylardan sonra kime inanacağım?

Dünyaya yön veren ülkelerin söylediklerine mi, Ermeni yurttaşımız Garo Paylan’a mı, diaspora Ermenilerine mi, devletimizin sözcülerine mi kime inanacağım?

Ortada bir tane doğru var, soykırım var veya yok.

Kesin olan bir durum var, bir taraf yalan söylüyor, ben saf ,eğitimsiz, bilgisiz, kitap okumayan bir yurttaş olarak kime inanayım?

Kim doğruyu söylüyor?

Bizim devletimizi temsil eden yöneticilerin hiç yalan söylemediğine inanıyorsan, hükümet temsilcilerim doğru söylüyor, ben devletime, hükümetime güveniyorum, onlar ne söylüyorsa doğrudur diyerek bu işten kurtulmak işin en kolayı.

Vatandaşta bunu yapıyor.

Böyle yapmakla doğru bulunuyorsa diğer tarafın iddialarını ne yapacağız?

Elli yıldır bu konuda ki okumalarım, dinlemelerim, takiplerim, izlediğim konferanslardan edindiğim iklim ve benim şahsi görüşüm şöyledir.

1915 yılı Osmanlının içeriden, dışarıdan çok büyük saldırılar altında olduğu bir dönemdir.

O dönem de içeride bulunan azınlıklar ve diğer etnik gruplar Osmanlı’nın dağılmasından, zayıflığından ve zaafından faydalanarak iç ayaklanmaların içinde olmuştur.

Etnik grupların kimisi Fransızla, kimisi İngilizle, kimisi Ruslarla iş birliği içinde olmuştur.

Ermeniler ise nüfuslarının yoğun oldukları bölgelerde ayaklanmaların, isyanların içine girmişlerdir.

Osmanlı o refleksle isyanın olduğu bölgelerdeki Ermenilere isyanlarının cezası olarak Osmanlı topraklarını terketmeleri için süre vermiş, o süre sonunda suçlu suçsuz ayrımı yapmadan sadece Ermeni oldukları için çoluk, çocuk dahil yerlerinden, yurtlarından ayrılarak, sürülmüşlerdir.

Osmanlı Irak, Suriye de olan bölgelere gitmelerini ve Anadolu topraklarını terketmelerini istemiştir.

Düzenle uyum içinde olan İstanbul Ermenileri bu işten çok büyük zarar görmemiş ama bu işin öncüsü olma konusunda yazan, çizen, aydın kesim denilen 250 Ermeni Çankırı’ya götürülmüş yok edilmiştir.

İşte buna hiç kimse Hitlerin yaptığı gibi soykırım diyemez.

Çünkü Osmanlı, Ermenileri gettolara toplayıp fırınlar da yakmamıştır.

Ermeniler Tokattan,Sivastan, Vandan, Karstan ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden topluca göçe zorlanmıştır.

Göç sırasında Anadolu’yu boydan boya geçip Suriye ve Kafkasya bölgesine yol alan Ermeniler, yol buyunca açlıktan, hastalıktan ve yol boyunca çetelerin saldırıları sonucunda kimine göre bir milyon altı yüz bin, kimine göre üç milyon ölmüştür.

Bazıları da yol boyunca çetelerin ve kötü niyetli insanların saldırıları sonucunda ölmüştür.

Ben okumalarımdan olayı böyle anlıyorum.

Ermeniler soykırıma uğramamıştır, ölümleri soykırım tarifi içine sokmak çok kolay değildir ama bu çok açık bir tehcirdir ve iddiaya göre üç milyona yakın Ermeni ölmüştür.

Çünkü 1915 yılında Anadolu coğrafyasında yaşayan Hristiyan nüfus %30 civarındadır.

Bu sayı ise o gün için dört buçuk milyon Hristiyan Ermeni, Rum demektir.

Bu gün ülkenin nüfusu seken altı milyon olarak düşünürsek,%30’luk demografik yapı korunmuş olsa, bu gün Anadolu coğrafyasında yirmi altı milyon Ermeni, Rum ve Süryani olmalıydı.

Peki bu gün Anadolu ve Trakya’da toplamda kaç tane Rum, Ermeni vardır?

Olsa olsa yüz bin kişiyi geçmez.

Nokta.

Ban göre bu olay soykırım olamaz ama Ermenilerin tehcir sırasında iddiaya göre üç milyona yakın Ermeni ölmüş veya öldürülmüştür.

Ben bu olayı bir öğrencinin okulunda yaşadığı bir olayla anlatayım.

Öğrenci okula gidiyor, okulda öğretmeni diyor ki, ”Allah yoktur” eve geliyor annesi, babası diyor ki ”Allah vardır”

Çocuk iki arada bir derede kalıyor, anasını banasını da çok seviyor, öğretmenini de çok seviyor.

En sonunda çocuk diyor ki ”Bana göre evde Allah var, okulda yok.”

İşte bizim Ermeni meselesindeki durumumuz buna benziyor.

Dışarıdakilere göre Ermeni soykırımı vardır, bizim devletimize ve halkımıza göre ise yoktur.

Kim neye inanıyorsa karar versin.

Ban göre durum budur.