Türkiye'deki düzenin adı kapitalist düzen.

Başka bir deyişle '' Soygun düzeni''

Bu düzenin babası Adam Smith derki ''Bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler''

Yani yaşam bir yarış bu yarışta güçlü olan yarışı tamamlar,güçsüz olanlar ise düşer ezilir, yok olur gider.

Hayatı kendi akışına bırakın ezilen ezilsin, ayakta kalanlar yarışı tamamlasın mantığını amaç edinen acımasız, vicdansız ve gaddar bir düzenin adındır Kapitalizm.

Şimdi isterseniz 1983 yılına geri dönemlim.

 Turgut Özal'ın ortaya attığı serbest piyasa ekonomisiyle birlikte, bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler diyerek yola çıktık.

Bu gün o yıldan bu yana, kamuda görev yapmış insanların ,en alt memurdan ,en üst Cumhurbaşkanına kadar zenginliklerinin büyük kaynağı kamu malı olmuştur.

Kamu malı meşhur deyimiyle, fakir, fukara, garip gurabanın aşı, ekmeği, kanı, iliği ,kemiği olmuştur.

Yani 1983 yılından bu güne kamu görevi yapan, yani en alt memurdan, en üst göreve kadar nerden buldun, nasıl zengin oldun diye bir komisyon kurulmuş olsa, bu zenginliklerin %90' ı zenginliğini izah edemez.

%10 pay bıraktım.

O da namuslu insanlara haksızlık olmasın diye.

İdam mangaları infaza giderken silahların bir tanesi kuru sıkı doldurulurmuş.

Manga ateş etmeye giderken her asker ''Benimki kuru sıkı'' rahatlığıyla infaz çizgisinde yerini alır,tetiğe dokunurmuş.

Ölüm olayının onda yaratacağı vicdan rahatsızlığından kurtulmak, hayatı boyunca bu şekilde rahat yaşamını sürdürürmüş.

Bizim %10 da onun gibi, bir şey.

 Şimdi bu komisyon en alt memurun malına, mülküne baksa, deseki  ''Ya arkadaş, sen ayda şu kadar maaş alıyorsun,hayatın boyunca da hiç ticaret yapmamışsın,vergi levhası asmamışsın bu serveti nasıl yaptın''

Cevabı bu günün meşhur kelimesi olacaktır.

Çalmak, rüşvet ve hediye.

Bunların dışında izah etmekten başka  bir yolu olabilir mi?

Bu gün adamın birisi 1994 yılında sıfır servetle yola çıkmış, o gün bu gün kamu görevi yapıyor ve hiç bir ticari faaliyeti olmamış bir çok örnek güzümüzün önünde dolanıp duruyorlar.

 Servetleri ise milyar dolarlarla izah ediliyor.

Hala saygın, hala her yere aday oluyorlar ve baş tacı ediliyorlar.

İşte soygun düzeni ve kapitalizm de bu tür adamlara uygun bir düzen olduğu için, bu düzende hayatlarını sürdürebiliyorlar.

Bu gün başbakanlık maaşı belli,memur maaşı belli,en üst bürokrat maaşı belli. .

Bu rakamlar üzerinden bu günlere gelen bir hesap yapılmış olsa, o rakamların çıkacağı bir tek liman bulursunuz hırsızlık ,rüşvet limanı.

Başka bir yere çıkması mümkün değil.

Aynı durum belediye başkanları ve meclis üyeleri, milletvekilleri içinde geçerlidir.

Adamlar on beş yıl belediye başkanlığı yapıyorlar, bu gün servetin ne kadar diye sorsan, hemen cevap vermesi mümkün değil.

Servetinin hesaplaması için uzman kişilerle en azından günlerce çalışılması gerekir.

Peki bu düzen  kapitalist düzen, soygun düzeni, bu insanlara neden ''Nerden buldun'' diye sormaz.

Çünkü sorması mümkün değildir.

Bu düzenin ayakta kalması için, bu düzenden beslenenlerin  hepsi  i hipopotomlar gibi o çamurun içinde kalmak zorunda, çıktığı anda yanar.

İşte böyle bir düzende devletin 450 milyar dış borcunun nasıl olduğunuda izah edemezsiniz.

asgari ücretin neden hala 300 dolar seviyesinde olduğunu da izah edemezsiniz.

Hava alanının,yolların,köprülerin nasıl yapıldığınıda soramazsınız, sorsanızda mantıklı bir cevap alamazsınız.

Bu gün ülkenin içinde bulunduğu durum budur.

Sayın Zekeriya Temizel'in kulaklarını bir kez daha çınlatalım.

Maliye bakanlığı yaptığı dönemde,  bu yönde bir çalışması oldu.

Kısacası kayıt dışı ekonomiyi kayıt içine almak ve servetin kaynağını belirlemek adına, ek olarakta ''Nerden buldun'' yasını getirmek istedi.

Bunu yapamadı ve yapmak istedi diye adamı vatan haini ilan ettiler ve siyasetin dışına itiverdiler.

Bu sistem ,bu tür insanları ,yurtsever, halk sever insanları bünyesinde tutmuyor ve anında dışarı atıyor.

CHP'nin İmamoğlu ile yakaladığı yeni  siyasi anlayışın,yeni dönemde soygun düzeninden çıkıp, daha adil ve eşitlikçi,paylaşımcı,vicdanı, acıması olan bir düzene evrilmesine sebep olması en büyük arzumuz beklentimiz.