Demokrasinin kurum ve kurallarıyla yerleşik olduğu her ülkede ekonomi her zaman siyaseti belirler.


Bizim ülkemizde bu böyle midir elbette hayır.


Eğer bu böyle olsaydı,bu günkü ekonomik yapıdan %52 sayın Erdoğan'a oy çıkmazdı.


Sosyal medyada bu iktidara oy vermeyen herkes halka kızıyor ''Daha beter olsunlar,aptallar,bidon kahalılar'' diye abuk sabuk suçlamaların halka yapıldığına şahit oluyoruz.


Oysa bu işte halkın suçlanması kadar aptalca bir durum olamaz.


Sen halka ne verdinki ne istiyorsun?


Halkın otalama eğitimi hala beş yılı geçmemişken,halkın %70' i yıllık bir kitap bile okumazken,hayatı boyunca kuran dışında başka hiç bir kitabı eline almamışken analitik düşünmeyi beceremememişken,geçim derdinden hayatı boyunca evinden ve seyrettiği televizyon dışında bir sosyal yaşamı olmamışken, bu halkın değişime yönelmesini beklemek mümkün değildir.


Halkı eğitim sisteminin eğitmediğini artık hepimiz biliyoruz.


Bu durumda her hangi bir siyasal yapı ortaya çıkıp bütün illerde, ilçelerde, köylerde örgütlenmesi durumunda halkın eğitimine katkı sunabilir.


Böyle bir örgütlenme modelini kuran tek parti var AKP.


Neden bunu söylüyorum diğer partilerin köy örgütlenmeleri ve ilçe örgütlenemeleri hemen hemen yok gibi.


Tabelanın olması on beş kişi yönetim kurulu olması örgütlenmiş anlamı çıkarmıyor.


AKP'nin ise köylerde örgütlemesinin öncüleri köye atanan imamalar.


Eskiden köylerde öğretmenler olurdu ve öğretmenler köylülerin aydınlanmasına katkı sunardı.


Şimdi ise köylerin büyük çoğunluğunda okullar kapandığ için olan öğrencilerde taşımalı eğitimle bir merkeze toplanarak eğitim görüyor.


Bu durumda olan köylerin bilirkişisi ve öncü gücü imamlar oldu.


Zaten Muhtarlar sürekli gruplar halinde sarayda ağırlanıyor ve muhtarların sosyal şartları köy koşullarına göre iyi durumda.


Şunu kabul edelimki siyasetin dinselleşmesinden dolayı, imamların büyük çoğunluğu hatta tamamı AKP 'ye çalışmaktadır.


Bundan dolayı kırsal kesimde AKP dışında diğer partilerin oy alamsı zor görünüyor.


Bizim ülkemizde Ordu fındığını değerinde satamıyor ama AKP'ye %60 oy veriyor serzenişlerini ekonomik yaklaşımlarla siyaset analizi yapamayacağınız ülke Türkiye'dir.


Bu kampanyada sayın Erdoğan ve AKP örgütleri çok rahattı.


Sanki seçim kesin kazanılmış rahatlığını önceden görmüşcesine laf olsun diye kampanyalar yapıldı.


AKP örgütleri bir evvelki seçimlere göre çok fazla çaşlışmadı.


Ramazan çadırları yemek ve yardımlar yapılmadı.


Buna rağmen%52 oy nasıl alındı.


Bunun ekonomik değerlendirmeler dışında başka alanlarda bakmak gerekiyor.


Ekonomi ne olursa olsun, seçimin ana etkeni din ve etnik köken siyaset anlayışı olarak görünüyor.


Bana göre seçmeni ekonomiye göre değil, bize özgü siyasi değerlere göre analiz etmek gerekiyor.


Ülkemizde seçmenin sünni inancında olanın büyük çoğunluğu AKP'ye oy veriyor.


Alevi kesim ve sünni kesimin bir kısmı CHP'ye oy veriyor.


Milliyetçi Türkler MHP'ye oy veriyor.


Kürtlerin büyük çoğunluğu HDP'ye oy veriyor.


Bu oylar verilirken seçmen içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal şartların analizini yaparak oy kullanmıyor, böyle olsaydı bu gün sayın Erdoğan başkan olamazdı.


Bundan dolayı bu duruma göre AKP seçmenini bu bakış açısıyla konsolide etti,CHP ise hala olaya sosyolojik ve ekonomik açıdan bakarak batı standartalarında seçim kampanyaları yürütmeye çalışıyor ve onu böyle anlayada yıllardır %30'u geçemiyordu.


Muharrem İnce Türkiye şartlarının seçim koşullarını kokladı, bu duruma biraz olsun katkı sundu dini motifleri ve ailenin sünni yapısını öne çıkararak seçmende bir kıpırdanma yarttı.


Bir başka konu ise AKP'nin ve sayın Erdoğan'ın seçimi garanti gibi davranmış olması ve rahatlığıda iyi analiz edilmelidir.


Seçim gecesi Muharrem İnce kaçırıldı,Meral Akşener susturuldu,seçim sonuçları manipüle edildi şeçimde toplumun kafasının karışmasına neden olan açıklamalar oldu.


Ayrıca CHP milletvekili Barış Yarkadaş Halk tv de açıkladığı ''CHP genel merkezine yirmi bin sandığın donucu gelmedi'' şeklinde açıklam yapması CHP'nin seçimin peşini bırakmasına ve YSK'ya gerekli itirazların yapılmasına engel teşkil etmiş gibi görünüyor.


Yani seçim bu yanıyla hala açıklığa kavuşmuş görünmüyor toplumun kafası karışık.


Ayrıca bu yazıyı yazmama neden olan bir inşaat işçisi ile yaşadığım bir diyalog oldu.


Yaklaşık on aydır beraber çalıştığımız ve AKP'li olduğunu bildiğim işçi arkadaşımın seçim sonrası tatlı tatlı gülümsediğini görünce dedimki ''Neşen yerinde herhalde hayatından memnunsun, mutlusunki AKP'ye oy verdin''


Bana dediki ''Yok abi aslında zor geçiniyorum, mutluda değilim rahat bir yaşamımda yok.''dedi.


Ben de dedimki; bu düzen on altı yıldır devam ediyor, hayatından memnun değilsen neden değişimden yana oy kullanmıyorsun dediğimde ''Abi insan babasından vazgeçer mi? ''dedi.


Artık buna söyleyecek hiç bir söz bulamadım ve arklamı döndüm işime baktım.


Bu olay bile Türkiye'de seçim analizinin batı gibi yapılamayacağının en güzel göstergesi olduğu için bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim.Saygılarımla.