SERAMİK sektöründe çalışan işçilerin silikozis hastalığına yakalanıp yakalanmadıklarının belirlenmesi için çekilen akciğer filmlerinin değerlendirildiği çalışmada çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Özel firmalar tarafından çekilen akciğer filmlerinin kalitesinin kötü olduğu ve yapılan okumaların bir kısmının hatalı olduğu belirlendi. İncelemede, silikoz teşhisi konulan işçilerin bazılarında hastalığa rastlanmazken, 'hasta değil' denilen bazı işçilerde ise silikozis bulgusu tespit etti.

Türkiye Seramik Federasyonu, kot kumlama, kuvars değirmenleri ve kömür madenlerinde çalışan işçilerde rastlanan silikozis hastalığının seramik sektöründe de yaygınlaşması üzerine Türk Toraks Derneği'ne müracaat ederek çekilen filmler üzerinde bağımsız bir inceleme yapılmasını talep etti. Yapılan incelemede film çekilmesinden, film okuma ve yetkilendirilmiş sağlık kuruluşları raporlarına kadar birçok basamakta ciddi sorunlar olduğu belirlendi. 2000'li yıllardan beri silikoz hastalığıyla ilgili araştırmalar yapan Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Akgün'ün başkanlık ettiği Türk Toraks Derneği Mesleki Akciğer Hastalıkları Çalışma Grubu'nda bulunan uzmanlar, Seramik Federasyonu tarafından gönderilen akciğer filmlerini incelemeye aldı.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden Uzman Dr. İpek Özmen ve Uzman Dr. Elif Özarı Yıldırım, Meslek Hastalıkları Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniği'nden Uzman Dr. Bahar Tüzün, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı İş Sağlığı ve Meslek Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Uzman Dr. Zehra Nur Töreyin, ODAŞ Holding YS Madencilik İş Sağlığı ve Güvenliği biriminden Dr. Atınç Kayınova, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Peri Arbakve, Özel Lokman Hekim Üniversitesi Tıp Fakültesi Akay Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniği'nden Prof. Dr. İbrahim Akkurt'un yer aldığı çalışma ekibi, Seramik Federasyonu'ndan gönderilen 320 akciğer filmini değerlendirdi.

FİLMLERİN YÜZDE 20'Sİ KABUL EDİLEMEZ DERECEDE KÖTÜ

Prof. Dr. Metin Akgün başkanlığındaki çalışma grubu, 63 filmi çok kötü bularak değerlendirmeye almadı. Gönderilen filmlerin sadece yüzde 1'nin Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) açıkladığı standartlara göre iyi kalitede olduğu belirlendi. Akgün ve çalışma ekibi, incelenebilir buldukları 257 film üzerinde inceleme yaptı. İncelemede, firmaların çektirdiği filmler ve sonuçları masaya yatırıldı. Uzmanlar, seramik sektöründe faaliyet gösteren firmalarda görevli işçilerin çekilen akciğer filmleriyle ilgili konulan teşhislerin de bir kısmının hatalı olduğunu belirledi.

SİLİKOZ TEŞHİSLERİ HATALI OLABİLİR

Akgün başkanlığındaki çalışma ekibi, iş yerlerince çekilen 257 filmi inceleyerek yetkilendirilmiş sağlık kurullarında verilen raporlarla karşılaştırdığında ilginç sonuçlar elde etti. Meslek Hastalıkları Hastanesi, Üniversite Hastaneleri ve Eğitim Araştırma Hastanelerinin içerisinde yer aldığı yetkilendirilmiş sağlık kurullarında silikozis teşhisi konulan 182 işçinin iş yerince çekilen filmlerinde 90'ında silikozis ile ilgili bulguya rastlanmazken, işyerinde normal olarak değerlendirilen 75 işçinin 13'ünde silikozis olduğu belirlendi. Yetkilendirilmiş sağlık kurullarının imkânlarının daha iyi olduğunu, bu yüzden silikozis teşhisi oranlarının daha yüksek olmasının beklenebileceğini belirten Prof. Dr. Akgün, ancak yine de bu farkın nedenlerinin ayrıca araştırılması gerektiğini belirtti. İlk incelemelerde kalitesiz film veya hatalı değerlendirme nedeniyle normal bulunarak teşhisi atlanan ya da normal olduğu halde hastaneye sevk edilen çok sayıda işçi olması durumunun alarm verici boyutta olabileceği ifade edildi. Yetkilendirilmiş sağlık kurullarının çoğunda ILO okuyucusunun olmadığını, yine birçoğunda en az iki okuyucu şartının sağlanamadığını, sağlansa bile iki okuyucunun değerlendirmesinin bile bazen yeterli olmadığına dikkat çeken Akgün, "Dolayısıyla buralarda verilen kararların da sorgulanması gerekir" dedi.

FİRMALAR UCUZA KAÇMIŞ

Firmaların hizmet alımı yaparken maliyeti düşürmek amacıyla ucuza kaçtıkları için çekilen film kalitesinin çok kötü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Akgün, "İlk akciğer filmi okuyan uzmanlar, bu kötü filmlere göre değerlendirme yapmak zorunda kalmışlar. Filmin kalitesi düşük olunca değerlendirmesinde de sıkıntılar oluyor. Normalde bu filmlerin tekrar edilmesi gerekirdi. Her tekrar ek maliyet, aynı zamanda da ek radyasyon anlamına geliyor, ama diğer durumda da yanlış teşhis riski söz konusu. Hastalık tanısında akciğer filmi çok önemli bir yere sahip. Burada akciğer filmi çekiminden başlayıp okuma sürecine kadar bir sürü sıkıntı var. Öncelikle ILO sertifikalı en az iki hekimin okuması gerekiyor. Bu süreçte filmleri kaç kişinin okuduğunu bilmiyoruz. Kalitesiz filmlerden yorum yapma şansı yok. Böyle filmlerle yapılan değerlendirmelerde hastalık atlanabilir veya aşırı tanı konabilir" diye konuştu.

Her birisi alanında uzman 5 uzmanın filmleri değerlendirdiğini anlatan Prof. Dr. Metin Akgün, ilk incelemede hastalık teşhisi konulan işçilerin bir kısmının normal olduğunu, normal denilen işçilerin ise silikozisli olduğunu tespit ettiklerini söyledi.

KALİTE DENETİMİ YAPILMIYOR

Firmaların hizmet alımlarında kalite ve denetim olmadığını belirten Prof. Dr. Metin Akgün, şunları söyledi:

"Bir film ILO okuyucusu tarafından 1 ile 10 TL arasında değerlendiriliyor. Firmalar en ucuz kimden hizmet alıyorlarsa, ona gidiyorlar. Kalite standardı yok. Burada işin içine para girdiğinde hizmet kalitesi düşüyor. Denetleme çok önemli, doğru değerlendirmiş mi diye? Kim okudu? Ne kadar doğru okudu? Şeklinde bir değerlendirme ve denetleme sistemi maalesef yok."

KURSLAR ÇOK ÖNEMLİ

Uluslararası Çalışma Örgütü'nün meslek hastalıklarının kodlamasına büyük önem verdiğini ifadene eden Prof. Dr. Akgün, bu konuda Türkiye'de kurslar düzenlendiğini söyledi. Bu kurslara isteyen herkesin katılabildiğini ifade eden Prof. Dr. Akgün, "Kurslarda radyoloji uzmanları ile göğüs hastalıkları uzmanları ve meslek hastalıklarıyla ilgilenen hekimlere öncelik tanınmalı. Bir de bu kurslara katılım ücreti çok pahalı. Dolayısıyla kursa katılan bir kişi, film okuyarak bedelini çıkarmayı hedefliyor. Sonunda da böylesi kalitesiz hizmet ve yanlış okumalar karşımıza çıkabiliyor" diye konuştu.