Buse ÖZEL/ANTALYA, () - TÜRK Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) 2'nci Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir, hamilelikte Omega-3 takviyesi alan kadınların çocuklarının IQ'sunun ilerleyen yıllarda, diğerlerine göre daha yüksek olduğunu belirtti. 15'inci Türk Jinekoloji Obstetrik Kongresi ve 25'inci Avrupa Jinekoloji ve Obstetrik Derneği'nin Kongresi ortak şekilde Antalya'da düzenlendi. Kongrenin basın toplantısına TJOD Başkanı Prof. Dr. Ateş Karateke, TJOD 2'nci Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir ve Avrupa Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (EBCOG) Başkanı Dr. Tahir Mahmood katıldı. Toplantıda Prof. Dr. Cansun Demir, gebelerde ilk 3 ayda mutlaka folik asit kullanılması gerektiğini belirtti ve gebelik döneminde yapılması gerekenleri şöyle açıkladı: "Bulantıları geçtikten sonra demir, multivitamin ve Omega-3 veriyorum. Kalsiyum, magnezyum içeren preparatlar öneriyorum. Omega-3 bebeklerin beyin ve göz hücreleri gelişiminde çok önemli. Omega-3 kullanan bebeklerin ilerde IQ'sunun çok daha iyi olduğunu gösteren pek çok çalışma var. Çünkü biz toplum olarak çok fazla balık yemiyoruz. 3 tarafı denizlerle çevrili bir ülkeyiz ama ne yazık ki balık yeme konusunda eksiklerimiz var. Balığı taze yiyeceksiniz, bunu yapamıyorsanız da Omega-3'ü dışarıdan takviye olarak almakta fayda var. Türkiye'deki balıklar Omega-3 açısından zengin ve üstelik Türkiye'de yakalanan balıkların açık denizlerdeki balıklar gibi cıva içerikleri çok yüksek değil. O yüzden ülkemizde yakalanmış balıkları yemekte fayda var. İskandinav ülkelerinden getirilen somonların içinde cıva oranının daha yüksek olduğuna yönelik bir takım şeyler var. O yüzden ülkemizdeki balıkları tüketmekte fayda var." "SEZARYEN ORANLARINDA TEPE NOKTASINDAYIZ" Kongrede sezaryen doğum şekli de dikkati çeken konulardan biri oldu. Bu konuda konuşan TJOD Başkanı Prof. Dr. Ateş Karateke, sezaryenin kötü, normal doğumun iyi ya da tam tersi olarak nitelendirilemeyeceğini, bunun duruma göre değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Prof. Dr Karateke, şunları söyledi: "Sezaryen anne ve bebek sağlığı için çok önemli olan, hayat kurtarıcı bir operasyon. Şöyle düşünelim; sezaryen olanaklarına kadınların kavuşamadığı, özellikle Sahra ülkelerine baktığımız zaman anne ölümleri bizim ülkemizde 100 binde 15 iken o ülkelerde 100 binde 500-600 anne ölümleri oluyor, yani bizden 10 kat daha fazla. Aynı şekilde bebek ölümleri aynı oranda artıyor. Yani sezaryen anne ve bebek sağlığını gerçekten koruyan, onu iyileştiren bir operasyon. Sezaryene 'bu uygulanamaz' demek uygun değil. Ama sezaryen belli bir limitin üstünde yapıldığında, anne sağlığını özellikle takip eden gebeliklerde, olumsuz etkileyen bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Onun için konuşulduğu gibi kongrede her ülke için belli bir sınır olması gerekiyor. Yani Fransa için, Almanya için veya İngiltere için olan oran Türkiye için doğru olmayabiliyor. Türkiye'deki kadınların eğitim yaşı, doğurganlık yaşı, istedikleri bebek sayısı, hekimlerin eğitimi, hekimlerin olaya bakış açısı, hekimler üzerindeki yasal baskılar, bütün bunlar sezaryen oranlarını etkileyen faktörler. Onun için her ülke için bir standart olduğunu görüyoruz zaten. Bir ülke için yüzde 50 iken bir ülke için yüzde 18'lik, 20'lik bir sezaryen oranı görebiliyoruz. Tabi ki mevcut durumumuzun doğru bir noktada olmadığını ülkemizin gerçeklerine uymadığını, bunun kendi dernek görüşümüz olarak tepe noktası olduğunu, bundan kırılmanın başlayacağını ve aşağı doğru inmenin önümüzdeki yıllarda devam edeceğini düşünüyoruz. Bunun için de dernek olarak hep birlikte çalışıyoruz. Yani şunu demek istiyorum ki 'sezaryen kötü, vajinal doğum mükemmel ya da vajinal doğum kötü, sezaryen mükemmel' diyemeyiz. Buna karşıyız. Her ikisinin de iyi tarafları var, problemli tarafları var, riskleri var, avantajları var. Onun için en iyi şey hekimin değerlendirmesi." "TÜRKİYE TOPLUMU ÇOK MİSAFİRPERVER DAVRANDI" EBCOG Başkanı Dr. Tahir Mahmood da Türkiye'de yaşayan yaklaşık 4 milyon Suriyelinin olduğunu ve bu mülteci kadınların sağlıklarının da önemli bir konu olduğunu belirterek şunları söyledi: "Bu organizasyon aslında bize çok önemli bir fırsat verdi çünkü burada sadece Avrupa'da yaygın olan hastalıkları değil Türkiye'de özel olan hastalıkları da öğrenmek oldu. Türkiye'de en önemli problemlerden bir tanesi doğum sonrası kanamalardan hayatını kaybeden anne ölümleri oldu. Bu aslında önlenebilir bir şey. Tartışmamız gereken diğer bir konu ise Türkiye toplumunun gerçekten çok misafirperver davrandığı bir konu olan mülteciler konusu. Türkiye'deki mülteci kadınların durumuna baktığımız zaman yüksek risk grubunda olduğunu görüyoruz. Pek çok tıbbi rahatsızlıkları var. Bildiğiniz gibi tıp laiktir. Tıpta din yoktur, sınır yoktur, kadın kadındır her zaman için. Bunu aklımızda tutarak hareket etmemiz gerekiyor."