Ömer GÖREN / İSTANBUL, () - Uzmanlar, “Ankilozan Spondilit erkeklerde kadınlara göre üç misli fazla görülen ve genellikle yirmili yaşlarda başlayıp bel ağrısıyla seyreden iltihaplı bir romatizmal hastalık” derken, halk arasında iltihaplı omurga romatizması olarak ta bilinen hastalıkta ortalama tanı gecikmesinin 8-10 yıl arasında değiştiğini belirtiyorlar.
ANKİLOZAN SPONDİLİT (kısaca AS),(Yunanca Ankylos: Sert, katı; Spondylos, omurga)Kronik, ağrılı, yangısal (enflamatuvar) bir artrit türü ve özbağışık bir hastalık. Kalıtsal olduğu bilinmekte olan hastalığın belirtilerinin ilk görüldüğü yaş ortalaması 23.
7 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit günü dolayısıyla belde meydana gelen bu iltihaplı hastalıkla ilgili bilgi veren, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı ve aynı zamanda Romatizma ve Ağrı Derneği (RADER) Genel Başkanı Prof. Dr. Ömer Kuru, “Bugün belim çok ağrıyor! Yakınmasını 40 yaşın üzerindeki insanlardan duymak olağanken, bu söz yirmili yaşlarda genç bir insanın ağzından çıkıyorsa tanının Ankilozan Spondilit olabileceği unutulmamalı” diyor.
“YANLIŞLIKLA BEL FITIĞI TEŞHİSİ KONABİLİYOR”
Türkiye’de görülme sıklığı %0.5 yani her 200 kişiden birinde Ankilozan spondilit’in göründüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Ömer Kuru, halk arasında iltihaplı omurga romatizması olarak ta bilinen hastalıkta ortalama tanı gecikmesinin 8-10 yıl arasında değiştiğini, bel rahatsızlığıyla başlayan hastalıkla ilgili olarak hastaların yaklaşık %33’üne yanlışlıkla bel fıtığı teşhisi konulduğunu belirtiyor.
“Halbu ki, ankilozan spondilitteki bel ağrısı omurganın iltihabından kaynaklandığı için bel fıtığında görülen bel ağrısından farklı özelliklere sahip” diyen Kuru,” Şayet bir bel ağrısı 40 yaşından önce başlıyorsa, gece uykudan uyandırıyorsa, hareket etmekle düzelip istirahat le geçmiyorsa bel fıtığından önce mutlaka ankilozan spondilit akla gelmeli” diyor. Tipik hastaları ise, 20-40 yaş arası genç erkeklerin oluşturduğu gibi, aynı yaşlardaki kadınlarda da görülebildiğini söylüyor.
Prof. Dr. Ömer Kuru ayrıca, bu belirtilerin tipik olarak bazen omurganın tamamına yayılım gösterdiği gibi genellikle omurganın ortasında yerleşen kronik ağrı ve sertlik olduğunu, bu ağrının da bir ya da iki kalçaya, hatta uyluktan sarkoliak eklemler kadar yayılım gösterebildiğine de değinmeden geçmiyor.
KAMBURLUKLA SONUÇLANIYOR
Hastalarda bel ağrısının yanı sıra topuk ağrısı, eklemlerde şişlik, uyku bozukluğu, yorgunluk, sabah kalkınca tutukluk, göz iltihabı, sedef hastalığı, kilo kaybı, göğüs ağrısı (özellikle batıcı tipte), ateş ve gece terlemesi gibi ilave bulgular olabileceğine vurgu yapan Prof. Dr. Ömer Kuru, Ankilozan spondilit’in ilerleyici bir hastalık olmasından dolayı zaman içinde kamburlukla sonuçlandığını söylüyor. Hatta hastaların %30 unun zaman içinde işlerini yapamaz hale geldiğini, dolayısıyla da ölüm riskinin de hasta olmayanlara göre 1,5-4 misli fazlalaştığına işaret ediyor.
Bu iltihabi hastalık neden başlar sorusuna ise Prof. Dr. Ömer Kuru şu açıklamalarda bulunuyor: “Ankilozan spondilit’in neden başladığı tam olarak bilinmez. Ancak hastalıkta genetik yük oldukça fazladır. Hastaların %90ından fazlasının kanında HLA-B27 denilen antijen (+) dır. Ailede ankilozan spondilit varsa 1. Derecede akrabalarda bulunma olasılığı %20 dir” diyor.
Ailesinde ankilozan olanlarla, sık barsak enfeksiyonu geçirenlerin risk altında olduklarını hatırlatan Kuru, hastalığın tedavi edilebilirliğindeki başlıca şartının erken tanı olduğunun önemle altını çiziyor. Ve ekliyor: “ Hastalık ne kadar erkenden tanınırsa o kadar başarılı bir şekilde tedavi edilir. Önemli olan deformiteler oluşmadan başlanan tedavidir. Tedavide fizyoterapi, egzersiz ve iltihap giderici ilaçlar kullanılır. Yeni çıkan biyolojik ajanlarla hastalığın seyrini değiştirmek, yaşam kalitesini artırmak ve deformiteleri önlemek mümkün hele gelmiştir.”