Selin GÜRSEL – Özgür KUMANOVALI  / İSTANBUL, () - MENOPOZ  sonrası dönemde yaşanan kilo artışı ve obezitenin meme kanseri riskini artırdığını belirten Prof. Dr. Fatih Aydoğan, “Düzenli egzersiz yapılması ve sağlıklı beslenmeye dikkat edilmesi gerekiyor. Haftada 3 saat düzenli egzersiz yapmak meme kanseri riskini yüzde 20-25 oranında azaltıyor” dedi. 

Memorial Bahçelievler Hastanesi’nde halka açık ve ücretsiz olarak ‘Kadın Kadına Konuşuyoruz’ etkinliği düzenlendi. Organizasyonda; Meme Sağlığı Merkezi’nden Prof. Dr. Fatih Aydoğan “meme kanseri”, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Emine Barın “kadın sağlığı”, Estetik ve Plastik Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Atilla Eyüboğlu “estetik uygulamalar”, Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Aslıhan Altuntaş ise “sağlıklı beslenme” hakkında önemli bilgiler verdi.

ÜLKEMİZDE HER 23 KADINDAN BİRİ MEME KANSERİNE YAKALANIYOR

Türkiye’de her 22-23 kadından birinde meme kanseri görüldüğünü belirten Prof. Dr. Fatih Aydoğan, “Genç yaşta meme kanserine yakalanma oranı Batılı ülkelere göre ülkemizde daha fazla. Meme kanseri olan 5-6 kadından birinin 40 yaşın altında olduğunu görüyoruz. Ülkemizde meme kanseri hastalarının neredeyse yarısında bu rahatsızlık menopoz öncesi döneminde ortaya çıkıyor” dedi.

Meme kanserine yakalanma konusunda iki önemli risk faktörü olduğunu kaydeden Prof. Dr. Aydoğan konuşmasına şöyle devam etti:

"Değiştirebildiğimiz risk faktörlerinin beslenme, uyku düzeni, kilo, hormon tedavisi ve emzirme süresiyle ilgili olduğu söyleyebiliriz. Kişi eğer doğum yapmayı planlıyorsa, bunu mümkünse 30 yaş öncesinde gerçekleştirmesi veya hormon tedavisi alacaksa çok uzun süre olmamasına dikkat edilmesi çok önemli. Özellikle obezite-meme kanseri ilişkisi menopoz sonrası dönemde oldukça belirgin. Menopoz sonrası dönemde obezite, meme kanseri sıklığını artırıyor. Bununla mücadele için düzenli egzersiz yapılması ve beslenmeye dikkat edilmesi gerekiyor. Haftada 3 saat düzenli egzersiz yapılması meme kanseri riskini yüzde 20-25 oranında azaltıyor.”

YÜZDE 10’U GENETİK OLARAK GEÇİYOR

Değiştirilemeyen risk faktörleri konusunda da açıklama yapan Prof. Dr. Aydoğan, “Genetik nedenli meme kanseri bu konuda özel bir yer teşkil ediyor. Meme kanserinin yaklaşık yüzde 5-10’u genetik olarak geçiyor. Bu noktada genlerle ilgili araştırma yapmak gerekiyor. Özellikle ailede genç yaşta meme kanserinin ortaya çıkması, ailede birden fazla meme ya da yumurtalık kanseri olması, ailede erkek meme kanserinin olması gibi nedenler genetikle ilişkisi olduğunu düşündürüyor. Geçtiğimiz yıllarda genetik inceleme testleri daha zor yapılıyordu ancak şimdi yeni nesil sistemler kullanılıyor” dedi.

Testlerin bu noktadaki önemine de değinen Prof. Dr. Aydoğan, “Test sonucuna göre eğer genetik geçişli bir meme kanseri varsa bunun için çeşitli önlemler alınabiliyor; yaşam tarzı değişikliği yapılabiliyor, risk azaltıcı ilaçlar kullanılabiliyor ya da risk azaltıcı ameliyatlar yapılabiliyor. Örneğin meme kanserinde aile öyküsü varsa sadece mamografi yeterli olmuyor, meme MR’ı da çekilmesi gerekebiliyor ve daha sıkı bir takip gerekiyor” diye konuştu.

RİSK SÖZKONUSU İSE MUAYENE 10 YIL ÖNCESİNDE BAŞLIYOR

Meme kanseri konusundaki genel tarama programının 40 yaşından sonra 2 yılda bir yapılması şeklinde olduğunu dile getiren Prof. Dr. Aydoğan, “Biz özel programlarla kişinin riskini belirliyoruz. Riskine göre de tarama yapılması gereken sıklığı ve mamografiye ek olabilecek tetkikleri belirtiyoruz. Ama genetik geçişli meme kanserlerinde, ailede meme kanserine yakalanan kişinin yaşı çok önemli. Örneğin 47 yaşındayken meme kanserine yakalanan bir kişinin ailesindeki diğer üyelere 37 yaşından itibaren tetkik yapılması gerekiyor. Bu konuda hiçbir sorun yaşamamış bir kadında mamografiye 40 yaşından sonra başlanacaksa, ailede bu risk olduğu takdirde 10 yıl öncesinden mamografi çektirilmesi gerekebiliyor” dedi.

ERKEN TANI ÖNEM TAŞIYOR

Yeni ilaçlar ve hastalık tedavisinin daha kapsamlı yapılması dolayısıyla hastaların yaşam kalitesi ve süresinin arttığını ifade eden Prof. Dr. Aydoğan, “ Meme kanserinin tedavisinde kişiye göre tedavi planı ve multidisipliner yaklaşım son zamanda ön plana çıktı. Cerrahi konusunda gelişmeler ise onkoplastik cerrahinin daha fazla yaygınlaşması oldu. Onkoplastik cerrahide büyük bir kitle çıkarılsa dahi bu yöntemlerle meme koruyucu cerrahi yapmak mümkün olabiliyor ya da meme tamamenalınsa bile aynı seansta meme derisi ve ucu korunarak; eş zamanlı olarak yeniden meme yapılabiliyor. Bu tedavilerin uygulanabilmesi hastalığın saptandığı evreye bağlı olarak değişebiliyor. Bu nedenle erken tanı ve tarama ön plana çıkıyor” diye konuştu.