İlaç tedavisinin hastaların genetik yapısına göre etkilerini saptayan Farmakogenetik çalışmalarının önemi gün geçtikçe artıyor. İlaçların hastaya iyi gelmemesi ya da yan etkilerinin genlerle alakalı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Esra Sağlam, “Farmakogenetik testler, hangi hastanın hangi ilacı hangi dozda kullanması gerektiğini söylüyor” dedi.

Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı’na bağlı olarak Tıp Fakültesi Hastanesi'nde açılan Farmakogenetik Polikliniği, ilaçların etkilerini belirleyen Farmakogenetik testleri uygulamaya başladı. Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Esra Sağlam, “Testler ile ağrı kesiciden antibiyotiğe, vitaminden kemoterapiye kadar sayısız alanda hastanın genetiğine uyumlu ilaçlar belirleniyor ve doktorun hastalığa değil hastaya özel reçete yazması mümkün oluyor. Hastaların hangi ilaca nasıl tepki vereceğini saptayan kliniğimizde, yanlış ilaç kullanımının da önüne geçilecek. Amacımız hastanın genetiğine uygun, doğru ve yeterli dozda verilen ilaçlarla tedavideki başarı oranlarını yükseltmek” dedi.

“YAN ETKİLER EN ALT DÜZEYDE OLACAK”

Prof. Dr. Esra Sağlam, önümüzdeki yıllarda rutin tedavi süreçlerinde yer alacak farmakogenetik testlerini ve poliklinikte yapılan çalışmaları anlattı. Her bireyin genetik bakımdan farklı olduğunu belirten Prof. Dr. Sağlam, şöyle konuştu:

“Genetik farklar, bizi tek ve biricik bireyler haline getiriyor. Ancak tıp, tüm insanları gruplara bölerek tanımlıyor. İlaçları kullandığımızda da hastaların yüzde 70’i standart tedaviye yanıt veriyor. Geriye kalan yüzde 30’u ise ya yanıt vermiyor ya da hastada yan etki ortaya çıkıyor. Bazı durumlarda her ikisi birden söz konusu oluyor. Genetik biliminin ilerlemesi ve insan genomunun çözülmesi; bazı insanların bazı ilaçlara neden beklendiği gibi veya hiç cevap vermediğini, bazılarında ise neden yan etkilerin görüldüğünü ortaya çıkardı. Artık uygun ilacı, uygun dozda ve uygun zamanda vererek hastanın ilaçtan üst düzeyde faydalanmasını ve yan etkinin de en alt düzeyde ortaya çıkmasını amaçlıyoruz.”

“TIPTA BÜYÜK DÖNÜŞÜM”

Geleneksel tıpta ilacın hekimin tıp bilgisi ve tecrübesine göre hastaya verildiğini anlatan Prof. Dr. Sağlam, genetik testlerin ise hastaya en uygun ilaçları ve dozu belirlediğini söyledi.

Farmakogenetik çalışmalarına Dünya Sağlık Örgütü’nün de öncelikli olarak önem verdiğini belirten Prof. Dr. Sağlam, uygun olmayan ilaçla tedavi edilmeye çalışılması nedeniyle hastaların sık sık hastaneye gitmesi, sürekli tetkik yaptırması ve hastanede yatması gibi sonuçlar dikkate alındığında Farmakogenetik çalışmaların sağlık sisteminin tümü için büyük fayda getireceğini anlattı.

MALTEPE’DE FARMAKOGENETİK POLİKLİNİĞİ AÇILDI

Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde açılan Farmakogenetik Polikliniği’nde hasta muayenesine başladıklarını belirten Prof. Dr. Sağlam, dünyada daha yaygın olan farmakogenetik uygulamalarının henüz Türkiye’de rutin şekilde yapılamadığına da dikkat çekti. Sağlam, Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı’na bağlı olarak hizmet veren polikliniklerinde öncelikli olarak çocuklar, yaşlılar, çoklu ilaç kullananlar, gebeler, emzirenler ile birlikte birden fazla teşhis nedeniyle tedavi gören hastalara öncelik verildiğini söyledi.

“KAN, SAÇ KÖKÜ ÖRNEĞİ VE YANAKTAN SÜRÜNTÜ İLE YAPILABİLİYOR”

İlaca yanıt vermeyen veya yan etki görülen hastaların önce genetik yapısını anlamak için koldan kan, saç kökü örneği veya yanaktan sürüntü alınarak genetik test yaptıklarını anlatan Prof. Dr. Sağlam, “Genetik test, ömür boyu geçerli. Bundan sonra artık hastalar doktorlarına giderken genetik testlerini yanlarında götürecekler. Reçeteler ona göre verilecek. Gelecekte bu testler doğumdan hemen sonra yapılacak” dedi.

“HASTALIĞIN İLERLEMESİ DURDURULABİLECEK”

Testler sayesinde elde edilen sonuçlarla yan etkilerin minimum düzeye ineceğini; hastalıkların ilerleyişinin durdurulabileceğini dile getiren Prof. Dr. Sağlam, sözlerini şöyle tamamladı:

“Doğru ilaç tespiti ile birlikte birden fazla hastalığı olup çok sayıda ilaç kullananların, ilaçların birbirleriyle olan etkileşimleri nedeniyle yaşadıkları sorunlar ortadan kalkıyor. İlaca yanıt vermeyen hastalarda bile büyük başarı elde ediliyor. Aslında hiçbir ilacın kullanılmasının tercih edilmediği gebelerde de zorunlu hallerde bebeğe ve anneye hemen hiç zarar vermeyecek ilaçların seçilmesini sağlıyor. Emziren annelerde de ilaç miktarının bebeğe en az geçeceği doz ve uygun doz düzenlemesi yapılıyor. Çocukların tedavisi için de uygun ilaç ve dozun belirlenmesi mümkün hale geliyor”