Gaziosmanpaşa Belediyesi'nin bünyesinde kurulu Aile Danışma Merkezi'nin uzman psikologlarla birlikte düzenlediği ''Çarşamba Seminerleri''ne konuk olan Psikolojik Danışman Mine Çelik, ''Anne-baba-çocuk arasındaki denge nasıl sağlanır'' konulu bir seminer verdi.

Gaziosmanpaşalı kadınların yoğun ilgi gösterdiği Çarşamba Seminerleri’nde bu hafta, “Anne-baba-çocuk arasındaki denge nasıl sağlanır” konusu işlendi. Psikolojik danışman Mine Çelik, Gaziosmanpaşa’da büyük bir kentsel dönüşüm projesi hayata geçtiğini, artık çocuklarımıza daha iyi imkânlar sağlanacağını, bu dönüşüme ancak ve ancak çocukların iyi yetiştirilerek adapte olunabileceğini belirterek, yeni nesillerin daha modern bir şehirde daha rahat bir ortamda daha fazla imkânı hak ettiğini söyledi.

Çelik: İyi ya da kötü çocuğun sebebi sizsiniz

Psikolojik danışman Mine Çelik, slayt eşliğinde yaptığı sunumda anne ve babaların çocuk ilişkilerindeki doğruları ve yanlışları anlattı. Anne ve babaların çocuklarına karşı takındıkları olumlu ve olumsuz tutumlar ve bunların çocuğun gelişimindeki olası sonuçları üzerine bilgiler veren Çelik, “Çocuk dünyaya geldiğinde ilk önce anne-babasıyla iletişim kurar. Anne, babanın çocuğa olan sevgisi, ilgisi, gözlemlemesi, ihtiyaçlarını karşılaması onu bir birey haline getirecektir. Amaç kuşkusuz sağlıklı bir kişiliğe sahip insan yetiştirmektir. Çocuk her gelişimi döneminde farklı gereksinimlere sahiptir. Bunların önemli bir bölümü aile tarafından karşılanır. Gereksinimleri karşılanmayan çocuk kendi öz benliğinden utanç duymaya başlayarak sağlıksız büyür” dedi.

Çelik, çocuğun temel gereksinimlerini ise şu şekilde sıraladı;

Dokunulma:
Çocuğa dikkat etme, davranışlarını seyrederek ona “aferin, haydi yine yap” gibi geri bildirim verme, tutma ve kucaklama, yüreklendirme, övme ve ona sıcaklık gösterme.

Güven: Çocuğun sağlığıyla ilgilenme, onu tehlikeli durumlardan koruma.

Yapı/Düzen:
Çocuğa yön verme, örnek olma, yapabileceği ve yapamayacağı davranışların sınırlarını belirtme, tutarlı hareket etme.

Sosyalleşme:
Çocuğun duygularını olduğu gibi tanımlama, ona zaman verme, dış dünya ile arasında köprü görevini görme, özdeşim kurabileceği bir kişi olma.

Uyarılma: Oyun yoluyla ve çocuğun dünyasına giren değişik olaylarla acı, haz, neşe, heyecan gibi duyguları açığa çıkarma.

Kendini Değerli Görme: Çocuğu ciddiye alma, “ben önemliyim, bana kötü bir şey olmasını istemezler, beni ben olduğum için seviyorlar” duygusunu verme.

Bu gereksinimler karşılanmadığı zaman çocuğa “sen ve senin gereksinimlerin önemli değil” mesajı verilmiş olduğunu da vurgulayan Çelik, “Çocuk, normal yollardan karşılanmayan gereksinimlerini normal dışı yollardan elde etmeye çalışır. Normal koşullarda anne, babasının dikkatini çekemeyen çocuk, onaylanmayan davranışlarda bulunarak dikkat çekmeye çalışır. Her yaşta insanın Sevmek-Sevilmek, kendisi ve başkaları için değerli olmak gibi önem taşıyan iki temel ruhsal gereksinimi vardır. Ebeveynlikte dengeyi sağlayabilmek için öncelikle öz bilince sahip olmak gerekir. Öz bilinç içinde kendini dinlemek, olumlu-olumsuz duygu ve düşüncelerin farkına varmamız gerekir’’ dedi.

“Sağlam ve sağlıklı kişilik gelişimi için çocuğun gereksinimlerinin doyurulması ve ileride bu gereksinimlerini kendi kendine doyurabilme yetenek ve sorumluluğunun gelişmesine olanak sağlanması gerekir. Ailenin çocuğa karşı tutumunun Sevgi ve Disiplin olmak üzere iki temel öğesi vardır. Anne ve babanın yaklaşımında, bu iki öğenin ölçüsü ve kararlılığı çocuğun davranışlarını büyük ölçüde belirler” diyerek sözlerine devam eden Çelik, anne-baba tutum şekillerine de değindi. Aşırı verici, koruyucu ve aşırı disiplinsiz tutum, İlgisiz ve aşırı disiplinsiz tutum, Anne-babanın tutumları arasında tutarsızlık, Güven Verici, Hoşgörülü-Demokratik Aile Tutumu üzerinde önemle durdu.